Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) lideri Fetullah Gülen, Haçlıların Müslüman topraklarını işgalinin kötü bir şey olmadığını söyledi.
Terörist Gülen, Haçlılar için şunları söylüyor: “Haçlının ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir. Çünkü sizinle onlar arasında kırmızı çizgiler vardır. Bir kere onlar sizin kadınınıza kızınıza ilişmezler. Mabedinize ilişmezler. İlişmemiş Haçlılar.”
FETO’nun övdüğü Haçlılar yakın tarihte o kadar çok katliamlara, rezilliklere, aşağılıklara ve yamyamlıklara imza attılar ki… Guantolama ile Irak’ı işgalleri sırasında buradaki hapishanelerde Müslüman erkek ve kadınlara yaptıkları işkence ve zulümleri artar da yeter bile. Ama ben size uzak tarihten yâni Haçlı Seferleri’nden örnekler vereceğim.
BU AYIP BİZE YETER
Haçlıların yamyamlıklarına geçmeden önce, 2. Haçlı Seferleri’ni Konya önlerinde durduran Selçuklu Sultanı 1. İzzeddin Mes’ud’dan bahsetmek isterim.
Konya’ya saldıran Haçlılara karşı büyük bir savunma yapmıştı. Konya’yı muhasara altına alan Alman Bizans İmparatoru’nu Kızılca şehir olarak da bilinen Bağırsak Boğazı’nda mahvetmişti. Sultan Mes’ud, 1147’de Almanlardan oluşan Haçlı Ordularını tamamen yok etmiş ve büyük bir ganimet elde etmişti. Konya surlarına dayanan ve Gevele Kalesi’ni muhasara altına alan bu Haçlı kuvvetlerine karşı Sultan İzzeddin Mes’ud, Beyşehir’e kadar ormanlık bir alan olan Meram bağlarında kurduğu pusuyla büyük bir zafer kazanmıştı. Kırk yıl tahta kalan Selçuklu Sultanı İzzeddin Mes’ud’un elde ettiği bu zafer, Konya’nın başkent olmasına giden yolun başlangıcını oluşturmuştur.
Türkiye Selçuklu Devleti’nin Kızılelma’sı olarak Alâeddin Tepesi’ndeki Eflatun Kilisesi’ni Selçukî Mescidi haline getiren Sultan da İzzeddîn Mes’ud’dur. Selçuklu Köşkü ile Alâeddin Camii ve İç Surların temelleri de onun döneminde atılmıştı. Konya’da ilk mahalle ve pazar yerleri de Sultan Mes’ud döneminde kurulmuştur.
Konya’nın “Konya” olmasını sağlayan Selçuklu Sultanı 1. İzzeddîn Mesud, Alâeddin Tepesi’nde kendisinin yaptırdığı türbede sessiz sedâsız yatarken, şimdiye kadar onun adını hayırla yâd edecek hiçbir şeyin yapılmaması ise; bugüne kadar gelmiş geçmiş belediye başkanları dahil bu aziz şehri idare edenler açısından bu ayıp bize yeter de artar bile.
Yüce Rabb’im yöneticilere tarih şuuru nasip etsin.
BEBEKLERİ ŞİŞLERE TAKIP KIZARTTILAR
Konya’da yapılan Selçuklular ve Haçlılar Sempozyumu’nda Prof. Dr. Mustafa Demirci, Guibert de Nogent’in yazdığı “Historia Hierosolyminita” adlı eseri kaynak göstererek Haçlı ordularının sergiledikleri barbarlık ve yamyamlığa varan davranışlarını bakın nasıl aktarmıştı:
“Haçlı ordusundaki fakir insanlardan bazıları beş parasız, yalınayak ve silahsız bir şekilde sefere katılmışlardı. Bunlar kral ve lider tanımıyorlardı, kendi başlarına oraya buraya serseri hareket ediyorlardı. Biz Maarra’dayken etrafta Müslümanların ölü bedenlerinden kopmuş et parçaları doluyken, askerlerimiz arasında açlık baş gösterince, Haçlı askerleri ölülerin etlerini yeme işine başladılar.”
Prof. Dr. Mustafa Demirci ayrıca, Alexios’un kızı Anna’nın, İznik’te Haçlılar tarafından gerçekleştirilen vahşeti bize şöyle aktarmıştı:
“Sayıları 10.000 kadar olan Normanlar ordunun geri kalanından ayrıldılar ve herkese karşı zalimliğin son mertebesini göstererek, İznik dolaylarını talan etmeye koyuldular. Örneğin ana kucağındaki süt bebeklerini ya sakat ettiler ya da şişlere takıp ateşte kızarttılar. Yaşı ileri olan insanları ise her çeşit işkenceden geçirdiler.”
ZÂLİM HAÇLILAR…
“Eskişehir savaşının görgü tanığı olan bir Haçlı yazarı, Kılıçarslan’ın geri çekilirken şu sözleri söylediğini yazmıştır: “Kana susamış hayvanlar gibi saldıran, tutsak almadan herkesi öldüren bu insanlara karşı ne yapılabilirdi… Kimse onlara karşı duramaz ve zalimliklerine dayanamaz.”
Suriye’de Maarra bölgesindeki Haçlı vahşetini kaleme alan Amin Maalouf’un “Arapların Gözünden Haçlı Seferleri” adlı eserde, Maarra yamyamlarından şöyle bahsediliyor: “Türkler, Batılıların yamyamlıklarını asla unutmayacaklardır. Onların destan edebiyatının tümü boyunca, Frenkler hep insan yiyen kişiler olarak tasvir edileceklerdir. Batılı istilacılar, kurbanları olan şehrin halkını yalnızca hayatta kalabilmek için mi yemişlerdir? Maarra bölgesi halkı; açlığın açıklamaya yetmediği davranışlara tanık olmuştur. Tafurlar denilen fanatikleşmiş Frenk çeteleri kırsal alana yayılarak, Müslüman eti çiğnemek istediklerini bağırarak söylediklerini ve akşamları ateşin etrafında avlarını yemek üzere toplandıklarını görmüşlerdir. Bu, mecburiyetin doğurduğu bir yamyamlık mı? Yoksa, fanatizmden gelen bir yamyamlık mı?..”
KUDÜS’TE HAÇLI VAHŞETİ
Haçlılar, yamyamlıklarını ve vahşetlerini Kudüs’te de gerçekleştirdiler. Müslüman tarihçi al-Esir ve Hristiyan tarihçi William es-Surî, Kudüs’teki Haçlı vahşetini şöyle anlatıyor:
“Frenkler 70 binden fazla Müslümanı Al Aksa Camii’nin (Süleyman Mabedinin) içinde katlettiler. Aralarında çok sayıda imam, ulema ve bu kutsal yerde ibadet etmek için kendi memleketlerini terk ederek buralara gelmiş dindarlar vardı. Franklar Al Sahra mescidindeki her biri 3600 dirhem ağırlığındaki kırk gümüş lambayı, 150 kadar orta boy lambayı çaldılar.
Müslümanların kanlarından tiksinti oluşturacak bir kan göleti meydana geldi. Dökülen kanlar dizlere kadar ulaşıyordu…”
AZİZİM DİYOR Kİ…
“Haçlı Seferleri Avrupa için bir utançtır. Avrupa’nın ve Avrupa toplumlarının yüz karasıdır. Batılıların bununla yüzleşmesi lâzım.” (Prof. Dr. Mustafa Demirci)