Yanıtların Peşine Düşmek

Akif Kuruçay

Arap ayaklanmalarının başlangıcından bu yana sinsice olanı biteni izleyen ve hadiselere doğrudan müdahil olmama yolunu tercih eden İsrail, siyonist hedefleri açısından şartların olgunlaştığını düşündüğü son zamanları fırsat kabul ediyor. Kötülükte ne denli ileri gidebileceğini bilmeyen yok. Dünyanın pek çok yerinde, bu kötülük karşısında tepkisini dile getirmek için sokaklara dökülmüş (aralarında Musevilerin de bulunduğu) protestocular tel’in ediyor son saldırıları. Âlî menfaatlerine bekçilik eden Papalık ve Beyaz Saray varken sekiz on aktivistle üç beş Hasidik Musevi’nin isyanı, Suriye ve Irak’taki gelişmeleri ellerini oğuşturarak izleyen İsrail’e masal gelir. Adı bahar konulan Orta Doğu parçalanmasının başından beri İsrail’e yaradığı ayrı ise apayrı bir yaradır.  

Belki izleyen olmuştur; internette Obama ile Güney Florida Üniversitesi’nde okuyan bir öğrencinin diyaloğunu gösteren bir video* dolaşımda. 2010’da çekilmiş bu görüntüleri izlemeyenler için özetleyelim; Obama, interaktif bir etkinlikte katılımcıların sorularını yanıtlıyor, az sonra kendisini zor durumda bırakacağından habersiz bir öğrenciye söz hakkı veriyor. Öğrenci sakin bir üslupla kendini tanıtıyor, Obama için seçim kampanyalarında çalıştığını da dile getirdikten sonra başkana beklemediği bir soru yöneltiyor: “Dün gece insan haklarına karşı Amerika’nın desteğinden bahsettiniz. O hâlde neden İsrail ve Mısır’ın Filistin’e uygulamakta olduğu insan hakları ihlallerine karşı bugün sessiz kalıyorsunuz?” Akabinde hızını kesmiyor ve “Vergilerimizle ne yapıyorsunuz?!” diyor. Ses burada biraz yükseliyor da. Vücut dilini zaman zaman gevşekliğe varacak derecede rahat kullanma konusunda sıkıntı yaşamayan Obama’nın kapıldığı panik, hazırcevaplığını da yansıyor ve lafı ağzında geveliyor ve video, başkanın vatandaş duyarlığını okşayan gönül alıcı tipik vaatleriyle sona eriyor.

ABD’nin, yalnızca ve yalnızca İsrail’in  güvenliği odağında geliştiren “değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez” Orta Doğu projeksiyonunu uluorta gerçekleştirmesinin önünde bu küçük soru gibi pek çok engel var aslında. Ama ondan önce yaşananlar bize gösterdi ki çare Obama değilmiş. Obama’nın daha 1950’lere kadar köle muamelesi gören dezavantajlı bir kimlikten gelmesi (üstelik Müslüman kökenine dair yayılmış söylentiler de var) bir ümit doğurmuştu oysa. Bir daha gördük: duygusallık üzer.

Politika, kötülüklerin neden olduğu tutarsızlıkların aklileştirilmesine yarayan bir yöntemdir. Adaleti varlığına zemin kabul etmeyen bir siyaset yeryüzünde var mıdır, bilmiyorum. Ancak, İsrail’in de bizi hayrete düşürecek olsa bile mülkünün temelde bir, inanca, ahlak yasasına yaslandığı kesin. Bu mülkün güçlendirilmesini mazlumların kanıyla sulanmayı gerektirse de kutsal bir vazife kabul etmek bu etiğin tamamlayıcı parçasıdır.

Diğer taraftan videoda dikkatimi çeken başka şey şu: Kampanyalarında gönüllü çalışacak kadar başkana destek veren yurttaşın gözüne taraftarlık perdesi inmemiş. Başkana olan desteği ve olan biten meseleler arasında vicdanı bir süzgeç gibi duruyor. Hep destek, tam destek yerine vicdanının ona dur dediği noktada, değerlerini emanet ettiği politikacıdan “hesap soruyor”. Bu tutarsızlık nedir, vergilerim nereye gidiyor, diyebiliyor.

Hoş hesap sorma bahsine itiraz edilebilir, insanlara sırf “soru sorabildikleri” için kendilerini yurttaş zannettiren şeytani bir işleyişten, devlet zekâsından söz edilebilir. Mikrofona konuşmak (megafonla bağırmak, slogan atmak gibi) asla yetmez çünkü. Yanıtların peşine düşülebildiğinde hesaplaşılmış olur.

 

*İlgili video:http://www.youtube.com/watch?v=oniFAoHgSmw&feature=youtu.be

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.