Yeni bir yargı yılı başlangıcı… Yine tartışmalar… Eskiden “vicdanla cüzdan” arasındaki hâkimler” ve yaptıkları konuşulurdu… Şimdi avukatların ne kadar susturulması gerektiği, ne kadar konuşturulması gerektiği, siyasal iktidar için kaç takla atılması gerektiği konuşulmakta.
Hukuk katliamlarının yaşanmadığı, yargının siyasallaşmadığı, hâkim ve savcıların siyasal iktidarın ve güç odaklarının elinde oyuncak olmadığı bir yıl diliyorum.
Hâkimlerin ve savcıların avukatları dışlamadığı, siyasilere yaranmak adına avukatlara söz verip vermemeyi oylamadıkları bir anlayışın egemen olduğu bir adli yıl diliyorum.
“Vicdanlarıyla cüzdanları arasında kalanların” avukatların konuşması için oylama yapmasını kınıyorum. Yargıtay başkanlar kurulunun adli yıl açılışı için avukatların temsilcisine söz hakkı verip vermemeyi “uzun müzakereler” sonucunda karara bağlamalarını kınıyorum…
Yargı yılı açılışında bulunması ve söz hakkı olmazsa olmaz olan savunmanın temsilcisinin konuşma hakkının “uzun müzakereler sonucunda oy çokluğu ile” karara bağlanmış olması düşündürücüdür.
Davetiyelerin dağıtılmış olmasının dahi konuşturma gerekçeleri arasında yer aldığı yargıtay başkanlar kurulu ne yapmaya çalışmaktadır?
Bu noktada olaya ters açıdan bakarsak eğer davetiyeler dağıtılmamış olsa savunma makamına söz verilmeyeceği veya davet edilmeyeceği gibi bir sonuç da karşımıza çıkmaktadır.
Geçmişte resepsiyon davetleri konusunda “devlet törenlerinde o gelirse ben gelmem anlayışı büyük bir yanlıştır” diyen ve ne yazık ki bugün adalet bakanı olan Bekir Bozdağ, altını çiziyorum adalet bakanı olan Bekir Bozdağ, yargı yılı açılışı için “cumhurbaşkanım yoksa bende yokum, başbakan da olmaz” diyebilmektedir.
Bu bakan neyin bakanıdır? O koltuğu ne diye işgal etmektedir?
Yargı yılı açılışına gelmeyen adalet bakanı olur mu?...
Cumhurbaşkanı herkesin cumhurbaşkanı ise “o gelirse ben gelmem” deme lüksü bulunmamaktadır. Hoş herkesin ve her kesimin cumhurbaşkanı olamayacağını daha koltuğa oturmadan ispat eden birinden çok şey de beklememeliyiz…
Biz avukatlar yargının üçlü sacayağının asli unsuruysak, Yargıtay başkanlar kurulunun bu oylamayı yapmaması gerekirdi… Eğer sav-savunma-yargı sacayağının temeli biz avukatlarsak bu sacayağının diğer unsurlarının da hukuka ve hukukçuya saygılarının gereği olarak “siyasiler bizlere yön vermemeli, yargının bütün unsurlarının yargı yılı açılışında söz hakkı olmalıdır, bu husus tartışılamaz” demeleri gerekirdi…
Ama onlar ne yazık ki siyasilere yaranma yolunu seçtiler… Yargının bağımsızlığını bir kenara bırakıp, yargının siyasalığını kabul ettiler ve avukatlara söz hakkı verilmesini oylama hadsizliğine girdiler…
Yargı yılı açılışında avukatlara söz hakkı verilip verilmemesi hususu hâkimlerce, savcılarca oylanıp biz avukatlara lütfedilecek bir husus değildir. Biz avukatlar söz hakkımızı bir lütuf ile kullanmayız…
Bu anlamda meslek örgütümüzden de açıkça bir tepki beklemekteyim. Bu beklentimle ilgili eleştiriler de almaktayım ama bir meslek örgütünün mesleğinin söz hakkı tartışılırken olaya müdahil olması gerektiğini düşünüyorum… Artık olayın savunma makamına tahammülsüzlüğün, savunma makamına saygısızlığın zirve yaptığı noktada olması sebebiyle meslek örgütümüzden bir şekilde tepki beklemek bir avukat olarak en doğal hakkım diye düşünüyorum.
Meslek örgütümüz bu olayda meslektaşlarından yana tavır almayacaktır da ne yapacaktır?
Hâkimlerin avukatlar için oylama yapması ile ilgili açıklama yapmayacaktır da ne zaman yapacaktır?
Beni oylamanın sonucundan çok oylamanın yapılmış olması ve benim mesleğime tanınacak söz hakkının aynı okuldan mezun olduğum sıra arkadaşlarımızın, hakim ve savcıların onayından geçmesi rahatsız ediyor… Bu husus eminim benim gibi pek çok meslektaşımı da rahatsız etmektedir. Bu yüzden baromuzdan bu konuda bir tepki beklemekteyim…
Oylamanın sonucunda cumhurbaşkanını gösterdiği “haşhaşi” tepkisi ise olayın vahametini daha açıkça ortaya koyuyor… İleri demokrat oluğunu sürekli dile getiren cumhurbaşkanı oylama sonucunda oylamaya katılan kişilere hakaret etmekten geri durmuyor…
Adalet Bakanı “Yargıtay, Türkiye Barolar Birliği Başkanını tercih etti.” Diyerek aba altından sopa gösterip baskı altına almaya çalışabiliyor.
Cumhurbaşkanımızın ve taklacı güvercinlerinin bu anlayışı devam ettiği sürece biz devletin tepesinde daha çok kavga, daha çok tahammülsüzlük görecek ve yazacak gibiyiz…
Avukatlara söz hakkı hâkimlerin, savcıların ve siyasilerin bir lütfu değildir.
Yeni yargı yılımız güzellikler getirsin, bu adalet bakanını ve anlayışını götürsün…