Google arama motoruna “Anneler Günü” ile ilgili ne var diye bir giriş yaptım. Ne vardı biliyor musunuz?
-Alış veriş siteleri!
Oldum olası anneler, babalar, dedeler, ebeler vs. günleri bana her zaman samimiyetten biraz uzak yavan gelmiştir.
Çünkü, bu günleri kapitalizm sömürme amaçlı olarak kullanmaktadır. Sömürmeye bir gün yetmediği için bir kısmını da haftaya çıkarmışlardır.
İyi değil mi arkadaş alış veriş olur, ekonomi canlanır, esnaf para kazanır, bu sene esnafın durumu iyi değil, diyebilirsiniz.
Bir noktaya kadar haklı olmakla birlikte esasın dışına çıkarılarak genel olarak maksada hizmet etmediğini düşünüyorum.
Özellikle de bizim gibi aile bağlarının güçlü olduğu bir toplumda “Anneler Günü” gibi günlerin hiçbir karşılığı yoktur, en azından olmamalı!
Batı toplumlarında bir çocuğun anne ve babasını yılda bir kere eline bir gül alıp ziyaret etmesi çok çok önemlidir.
Onların aile sisteminde yılda bir kere bile olsa anne babayı evladın ziyareti ziyadesiyle memnun etmektedir.
Bizim kültürümüzde ise anne ve babalar için gün bir gün değil, 365 gündür! Ne acı ki, milli ve manevi değerlerimizden uzaklaşmamız anne babalarımızdan uzaklaşmamıza da neden olmuştur.
Düşünebiliyor musunuz, dünürcülere kızlar ve aileleri tarafından oğlanın anne babasının olup olmadığı sorulmakta ve olmaması tercih sebeplerinden biri olarak görülmektedir.
Özellikle de ayrı memleketlerden evlenen çiftler her iki tarafa da uzak memleketlerde çalışmayı tercih ediyorlar. Bu durum ağırlıklı olarak çalışan karı kocalarda sıkça görülmektedir.
Bugün, anne babasına bir gün fazla bakılması çocuklar arasında tartışma konusu oluyor!
Benim ülkemde insanlar para yatırarak huzur evlerinde kalabilmek için sıraya giriyor!
Şunu üzülerek ifade ediyorum; ülkemizde huzurevleri ve kadın sığınma evlerinin sayısının artması ve ihtiyaca cevap verememesi üzerinde derinden düşünülmesi gereken bir durumdur.
“1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü” münasebetiyle bir öğretmenimiz öğrencilerini Darülaceze’ye ziyarete götürür. Öğrencilerden bir tanesi anne babasının “tatilde dedikleri” babaannesiyle karşılaşır ve şok yaşar, ağlaşırlar!
Bu ve buna benzer dramatik sahnelerin yaşandığını sık sık duyabilirsiniz.
Neyse içinizi fazla acıtmadan esas konumuz olan anneliğin özellikle İslam’da anneliğin üzerinde duralım.
Anneyi fıtraten ele almadan onun ne kadar değerli ve kutsal olduğunu anlayamayız. Bu fıtratı sadece insanlarda değil, hayvanlarda da somut olarak görmekteyiz.
-Anne kadar fedakar hiçbir varlık yok! Gerçi “Deli Dumrul” masalında durum biraz faklı o da masal olduğu için!
Geçenlerde bir belgeselde izledim. Bir sincap bir yılanın karşısına yavrularını korumak için öyle mücadele etti ki, yılanı yuvasından uzaklaştırdı.
Bir milyon tane tavuğu bir tilki önüne katar kovalar ve hiçbir tavuk tilkiyle mücadele etmez sadece kaçar. Yavruları olan bir tavuk yavrularını korumak için bırakınız kaçmayı aslanın karşısında bile aslan kesilir.
Yani, ana anlatılmaz, yaşanır!
Hem Ayet-i Kerime ve hem de Hadis-i Şeriflerde ana babaya karşı iyi davranmamız gerektiği kesin emir olarak emredilmektedir. Allah(cc)’a şirkten sonra en büyük günahlardan birisi ana babaya itaatsizliktir.
Yüce Rabb’imiz;
“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine “üf!” bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.” (İsrâ, 23)
Biz insana, anne babasına en güzel bir biçimde davranmasını emrettik…”(Ankebut 8) buyurmaktadır.
Efendimiz Hz. Muhammed (sav);
“Anne ve babasına veya onlardan sadece birine yaşlılık günlerinde yetişip de cennete giremeyen kimse perişan olsun, perişan olsun, perişan olsun!” (Müslim, Birr 9, 10) buyurmaktadır.
Anlatacak çok söz varda sanırım bu kadarı anlamak için yeterli!