Yarın kaygısı dört bir yanımızı sarmış durumda. Bu kaygı anlatılacak gibi değil! Anlatanı dinleyen yok, anlayacağınız uzun hikâye!
Bu hikâyeyi kim dinlerse, kim çare arar bulursa, kim, seni benden başka kimse anlamaz deyip, yaralara derman olursa, sevilende, ardından yürünen de o olacak!
Vatandaş enkazdan çıkmış!
Yangından çıkmış!
Sel felaketinden çıkmış!
Enflasyon denen illetin eli hâlâ yakasında!
Sevenlerini geride bırakmış!
Birikimlerini, hayallerini, çabalarını, kırık-dökük umutlarını geride bırakmış!
Bir anlamda “Tığ Teber!”
Bir anlamda el elde baş başta!
Bir anlamda bir kuru canıyla gelmiş yarının kapısına kadar!
Ne düş kuracak hali var!
Ne de bir adım daha atacak mecali!
Anlatanların dilinde bir yarın türküsü!
Bu türkünün nakaratı, “-ecek” ve “-acak” diye biten kelimelerle süslü!
İnsanlar, benden buraya kadar diyor!
Buraya kadar nasıl geldim bir ben bilirim, bir de Allah diyor!
Bundan sonrası bende yok diyor!
Dinler gibi gözükenler… Halden anlar diye bilinenler… Kol kanat gerer diye düşünülenler…
Kalk diyorlar, doğrul diyorlar, toparlan diyorlar, daha senin koşacağın yol çok diyorlar!
Neyle diye, nasıl diye başlayan sorulara cevap veren yok!
Yorgun musun, neyin var, ne derdin var, nasılsın, iyi misin diyen yok!
Geçtik yarından, gönül alan yok, gönül alan!
*****
Yarın; içinde bulunulan günden sonra gelecek olan ilk gün. Yarın; ışımak, aydınlanmak, gelecek demek!
Yarın da o yarın, hangi yarın? Hemen bugünün ardında olan mı?
Bir hafta sonra mı? Bir ay sonrası mı?
Yoksa önümüzdeki yıllar mı o yarın?
Yarın hemen varabileceğimiz kadar mı yakın, yoksa git git bitmeyen, uzun ince bir yol misali uzayıp giden sonu belli olmayan bir yol mu?
Çünkü biz yarınlara takılıp kaldık!
Bugün yeni bir şeyler söylenmesi lazım artık!
Söyleniyor, söylenmesine de o yarın, bildiğimiz, beklediğimiz, hemen ulaşabileceğimiz, kavuşabileceğimiz yarın değil!
Yarın neden o kadar uzaklarda!
Neden bir ertesi gün değil! Ya da neden onun ertesi olan gün!
Yarın bizim değilse kimin, kimlerin?
Yarın dahi paylaşılmış adeta…
Senin yarının, benim yarınım, ötekinin, berikinin yarını….
Hani benim yarınım diye sorana, elbet senin yarının da gelecek diyenler var!
O yarın da şu kadar yıl öte de!
*****
Anormal ortamlarda yarın görülebilir mi? Dün bugün yarın üçlemesi her daim gündemimizde, çok fazla ön plana çıkmıyor olsa da yarın endişesi olmayan çok az insan var.
Yarını görmek kolay değil!
Tahminler!
İhtimaller!
Varsayımlar!
Atıfta bulunmalar!
Değerlendirmeler!
Varsayalım şöyle diye başlayan cümleler, birçok şeyin çok daha güzel olacağını söyleyen iyimserler, bunlar daha iyi günleriniz diyen felaket tellalı olarak nitelendirilenler, yarına pencere açan, yarının kapısını aralayanlar, yarından dem vuruyorlar!
Ne yarını abi ben daha bugünü nasıl kurtaracağımı bilmiyorum diyenler ise bugünün gerçeği!
Yarın bir çoğumuz için ulaşılamayan bir hayal!
Çünkü bugünün derdine düşmüşüz!
Bugünle öyle bir mücadele ediyoruz ki, günü kurtarmak denen bu savaşta, değil saatler, dakikalar geçmek bilmiyor!
Yarın ne olacak, neler olacak diye heyecanlı bir bekleyiş yok! Karamsar, vesveseli, kötümser bakışların eşliğinde beklenen bir yarın var! Heyecan ve coşku denen o etkileyici, insanı ayağa kaldırıcı etkenler olsa da hoş, olmasa da diye bir kenarda duruyor!
*****
İnsanların yarını görecek, yarını gördüğü gibi, o yarını hakikatlerle süsleyecek, sonra da rahmetli Demirel gibi düşün peşime diyecek insanlara ihtiyacı var!
İnsanımızın bir kısmı böyle bir özlem içerisinde!
Yarını görememek insanları hem yoruyor hem de bir yere çakılmış, kalmış gibi hissetmelerine neden oluyor.
Hayat bazılarımızı haddinden fazla hırpalamış durumda…
Eskiler ot yok, ocak yok diye başlarlardı ya…
Aynen öyle…
Ev yok, bark yok, dükkân yok, iş yok, para yok!
Dost yok!
Hısım-akraba yok!
Destek yok!
Arka çıkmak yok!
Yanındayız demek yok!
Herkes başının çaresine baksın havası var her tarafta!
Düşen düşmüş! Kırılan kırılmış! Dipte kalan kalmış!
Denize düşene el uzatan olmamış!
Yere çakılan, kapaklananın yanından hâlâ geçen geçene!
Kimsenin kimseyi umursadığı, aldırdığı yok!
İnsanımız gırtlağına kadar borçlu…Hayal kırıklığı had safhada!
*****
Laf o kadar çok ki, hangisi doğru, hangisi eğri, hangisi yalan, hangisi gerçek bilen yok, ayırt eden yok! Güvenilen dağlara yağan karlar çığ olmuş, üzerine çığ düşenleri kurtarmaya giden yok!
Kardeş kardeşe, yakın yakına aldırmıyor, bakmıyor!
Piyasalar allak bullak! Zamlar yağmur misali…
Enflasyona ezilmedi, ezdirmedik denilenlerin beklediği yarın ne kadar yakın? Enflasyon zam halkasının halay başı olarak, halay çekmelere doyamadı!
Enflasyonun ezmedikleri olabilir!
Lakin o ezilmeyenler arasında feryatları ve hıçkırıkları duyulmayanların hiçbiri yok!
Yarını görsem ne olacak! Yarın bundan daha mı farklı olacak diyenleri duyacak, karşılayacak bir yarın var mı?
Olmadığı içindir ki;
Yarın uzak! Yarın flu! Yarın isler ve sisler içinde! Yarın düş, yarın kaygı, yok ki yarına saygı!