Yazılarımda da çokça bahsettiğim konuların başında, fotoğraf ile uğraşmanın ne güzel bir hobi olduğunu ve insanlarla sizi bir şekilde kaynaştırdığını çok yazmıştım.
Fotoğraf makinesinin, ‘’o güzel sihirli kutunun’’ sizleri ister istemez yaşam yerlerine bir şekilde götürdüğünü ve güzelliklere sürüklediğini uzun uzun anlatmıştım…
Tabiî ki çektiğiniz güzel fotoğrafları, bir başkasının görmesi için sosyal medyada paylaşıyorsunuz.
Anadolu’nun değişik yerlerinden güzel sunumlar resmediyorsunuz.
Kısaca insanların görmesi için güzelin en güzelini paylaşıyorsunuz. Hemen söylemeliyim ki bu paylaştığınız güzel fotoğrafları sadece bulunduğunuz bölge izlemiyor, teknolojik çağın etkisiyle tüm dünyaya bir şekilde ulaşıyor,
Çektiğiniz fotoğraflardan etkileneler de olabiliyor…
Hemen mevzu-ya geçecek olursak, geçenlerde kendisini daha önce hiç görmediğim, ancak sosyal medyadan tanıdığım, Cezayirli fotoğraf sanatçısı Dr. Aziz Djalane arkadaşım, facebook ortamından bana mesaj atmıştı.;‘’Sevgili dostum Bayram Kabadayı ben Konya’ya geliyorum, ve sizi mutlaka görmek istiyorum’’…
İster istemez insan şaşırmadan edemiyor. Hiç tanımadığınız birisi, sadece fotoğrafları ile sosyal medyadan uzaktan uzağa tanıdığınız bir insan size yazıyor, bende cevaben çok memnun olacağımı (internet dil çeviri yoluyla) çat pat yazmaya çalıştım, sonuçta çat pat ta olsa anlaştık…
Uzatmayalım, Sevgili dostum Dr Aziz Djalane sevgili eşleri ve dünya güzeli biricik kızları ile Mevlana önünde buluştuk…
Öyle bir sarıldık ki, inanın anlatamam. Sanki 40 yıldır birbirini göremeyen kardeşler misali.
Kucaklaşma faslı bittikten sonra, iyi demli bir çay mutlaka iyi gelir düşüncesiyle, Mevlana ya yakın Mevlevi sofrası lokantasına gittik.
Lokantada çalışan tertemiz giyimli garson arkadaşlarımızdan İngilizce dili hususunda yardım talebimize yanıt alıyoruz. Bize verdikleri çayın yanı sıra, Bana misafirimle dil hususunda anlaşmamızda yardım ediyorlardı.
Misafirim Dr Aziz Djalane Konya’yı çok sevdiğini hele de Mevlana’ya hayran kaldığını ifade ediyordu.
Bana bir ara dönerek, ‘’Mevlana kostümlerinden giymek istediğini’’ söyledi, hatta giysileri uygun fiyata bulabilmemiz hususunda satın alabileceğini de işaret etti.
Lokantada çaylarımızı yudumlarken, Biraz Türkiye’den biraz Cezayir’den bahsettik birbirimize. Hatta Cezayir’e gidersem, Cezayir’in her yerini gezdirebileceğini söylüyor bir yandan da.
Güzel muhabbetten sonra kalkıyoruz lokantadan ve Mevlana giysileri satan bir mağazaya giriyoruz,
Mağaza sahipleri bizleri çok hoş karşılıyorlar. Hatta içlerinde Fransızca bilen mağaza sahibi, misafirim Dr Aziz Djalane çok iyi konuşmaya başlıyorlar, ara sıra bana da Türkçe aktarıyorlar konuşmalarından.
Dr Aziz Djalane’ye Mevlana giysilerini tek tek giydiriyor mağaza sahibi, Mevlana giysilerini giyen misafirimiz adeta transa geçiyordu. Esas itibarıyla dostum, Dr Aziz Djalane’nin çok mutlu olduğu bizim de gözlerimizden kaçmıyordu.
Daha sonra ayrılıyoruz mağazadan ve Balıkçılar otelinin resepsiyonunda görevli arkadaşımızdan izin alarak, en son katta seyir terasına çıkıyoruz ve Mevlana türbesini panoramik fotoğraflamaya başlıyoruz. Misafirim otelin terasını çok sevmişti, çünkü uzun uzadıya Mevlana türbesi karşınızda arzu endam ediyor.
Bilhassa akşamüzeri olunca seyrine doyum olmuyor Mevlana türbesinin.
Terastan ayrılıyoruz, Şimdide Konya’mızın müzikli barana (akşam oturmaları) kültüründen örnek vermek için, Mengüç caddesinde bulunan Aşkullah kafeye gidiyoruz. Konyalı arkadaşlarımla Arada bir Aşkullahta toplanıyoruz. Yerel müziklerden çalıp söylediğimiz, Otantik odalarıyla yerel oturmalara uygun bir ortam Aşkullah Kafe.
Daha önce haber ettiğim arkadaşlarımdan sayın Prof. Dr. Hüseyin Muşmal, ritimci arkadaşlarımdan sayın av. Nezihi Dağdeviren ve Av. Hüseyin Yılmaz’da gelmişlerdi Aşkullah Kafeye..
Konya’mızın yerel müziklerinden örnekler veriyor bir yandan çaylarımızı yudumluyor nargile keyfi yapıyorduk.
Bu muhabbetten çok etkilenen Cezayirli misafirim Sayın Dr Aziz Djalane, o kadar ülke gezdim, o kadar şehirler gezdim, ama Konya şehrine ve siz sevgili Konya insanlarına hayran kaldım diyordu.
Hemen şunu ilave etmem gerekirse, misafirimize Aşkullah Kafe sahibi Hüseyin bey Konya’mızın etli ekmeğinden ikram ediyor ve misafirimizin yemek parasını kibarca geri çeviriyor, biz misafirlerimizden para almayız diyordu.
Misafirimiz gerçekten çok şaşırmış ve bizlere hayranlıkla çok sağ olun sizleri ve şehriniz çok sevdim diyerek bizlerle vedalaşarak ayrılıyordu…
İşte sevgili dostlar, yaşadığımız şehrin aynası olabilmek çok güzeldir…
Bizim ülkemize gelen tüm yabancı misafirlere, güler yüz göstermeliyiz, onlardan para kazanmak değil de!, hatta tam tersi ikramlarda bulunmalıyız, güler yüzle hitap etmeliyiz. Bu bizim görevimiz olmalı.
‘’ŞEHRİN AYNASI OLMAK’’ güler yüzlü ve ikramlı olmaktır.
Saygılarımla…