Yaşama Sevincimiz Uçtu Gitti!

Erol Sunat

Diyorlar ki; Yokluk, yoksulluk, güvensizlik, laftan ibaret vaatler kapıdan içeriye girdi mi, aşk, mutluluk ve saadet pencereden uçar gider.

2020’nin son günlerinde, acı reçetenin “bir gece ansızın gelebilirim” imalarında bulunması, Koronanın evimizi ablukaya alması, evlerimizden birkaç kişiyi alıp ya hastaneye, yada ölüme götürmesi sonrasında, aşk ve mutluluk pencereden uçtu gitti.

Aşkın yerine hayal kırıklığı kaldı.

Güvendiğim dağlara kar yağdı lafları kaldı.

Umudun yerine umutsuzluk kaldı.

“Aşkımız bitecek böyle giderse” diye bir şarkımız var ya…Hal ve ahval, pamuk ipliğine bağlı gibi bir şey…Birkaç ayda daha, bu durum devam ederse, buyurun acı reçeteye denirse, ne mi olacak?

Mesela, küçük esnaf diye bir şey kalmayacak…

Çıkacaksanız bir caddeye, sıradan dükkanlara bakacaksınız…

Kiralık ve satılık levhalarından başka bir şey göremeyeceksiniz.

Herkes derin düşüncelere daldı. İnsanların hal ve ahvalini anlamak için, illaki psikoloji bilmek şart değil. Öyle olunca da, sadece sevgimiz değil, yaşama sevincimizde pencereden uçtu gitti.

Gülmeyi unutan, mutluluğu unutan, tebessümü kaybeden insanlarla dolu sokaklar!

Korona ve ekonominin ortaya çıkardığı enflasyon rakamları ümitle başladığımız 2020 yılı sonunda ne hale geldiğimizi gösteriyor.

Ortalık keşke sanıldığı ve anlatılmaya çalışıldığı gibi güllük gülistanlık olsaydı.

 

*****

Milletin enflasyonu, ekonomisi cebindeki parayla doğru orantılı. O parayla ne alabiliyor? İnsanlar ona bakar? Ekonomistlerin bunu bilmemeleri, görmemeleri mümkün mü?

Yerinde bir lira olan, elli kuruş olan bir sebzeyi, bir meyveyi, on liraya satarsanız, birçok ürüne yüzde yüzün üzerinde zam koyarsanız, fırsatçının önüne geçmezseniz, milleti küstürürsünüz, kendinizden soğutursunuz.

Gençlerimiz, esnafımız, işçimiz, köylümüz, çiftçimiz, asgari ücretlimiz, emeklimiz yaşama sevincini kaybetmişse, aşk ve mutluluk pencereden uçup gitmesinde ne yapsın?

 

*****

Korona için yaşı elliye kadar olanlar aday adayı, elli ve yukarısı resmen aday. Korona kurdun koyun sürüsüne daldığı gibi dalıyor.

Onun saldırısından yara almadım diyenin geçirdiği sarsıntı ve depresyon anlatılacak gibi değil.

Bütün bunlara rağmen, Koronaya hem dünya, hem de bizim ülkemiz insanı kafa tutmaya devam ediyor.

Çıkın sokağa, şöyle bir bakın…

Kiminde maske yok!

Kiminde çenede…

Kiminde maske kolunda…

Maskeyi kola takmak moda oldu!

Sanki kollarına takınca, Korona korkup gelemez mi sanıyorlar bilmem?

Ceza yazıyorlar, yazarsan yaz diyor! Bir beni mi gördün diye kafa tutuyor!

Yerim cezayı, sigarada içerim, maske de takmam diyenler aramadığınız kadar!

 

*****

Bu arada düğün dernek işleri sözüm ona çaktırmadan devam ediyor! Ceza insanları yıldıracak gibi değil. Bulaştırdıkları insan sayısı ise cabası…

Adam pozitif çıkıyor. Hastaneye gelirken toplu ulaşımla geliyor, giderken yine toplu ulaşımda…

Otobüslerdeki yolcuların durumu ise tek kelimeyle vahim!

Aynı araçta kaç pozitif vaka var, bilen yok…

Önce otobüs dolusu, ardından şehir dolusu pozitif vaka…

Bu kadar çok vakaya, ne hastaneler dayanır, nede sağlık personeliniz yeterli olur!

Anadolu’nun hemen her yerinde, ev ziyaretleri, toplu oturmalar, taziyeler, nişan-düğün için hayırlı olsun diye gidip gelmeler yasaklara aldırmadan devam ediyor.

Sanki ortada Korona yokmuş gibi, gelmedi-gitmedi diye küsenler, darılanlar, gönül koyanlarda aramadığınız kadar!

Böyle bir ülkeden Korona gider mi?

 

*****

Koronaya kafa tutan, meydan okuyan insanımızın sayısında eksilme değil, artışlar var!

Hadi kendimizi düşünmüyoruz, diğer insanların sağlığını tehdit etmek neyin nesi?

İkazlar yolumuzdan döndürmüyor.

Bu neyin yiğitliği?
Kafa tuttuğumuz kim?

Aşı çalışmaları hızla ilerlemiş, bulundu müjdeleri veriliyor olsa da, ülkemize ne zaman gelecek, kaça gelecek, ilk önce kimlere vurulacak gibi sorular bitip-tükenecek gibi değil!

Korona denen baş belası, sevdiklerimizi almadı mı elimizden?

2020 yılı içerisinde az mı tahribat açtı!

Dostlarımızın tabiriyle şakülümüz kaydı.

Çarklar istenilen şekilde dönmüyor.

İşsizlik rakamları ürkütücü…

Hasta olanların sayısı ne kadar?

Kaç kişi ağır hasta?

Kaybettiklerimizin sayısı ne?

Sağlıkçılarımızın morali nasıl?

Rakamlar ne kadar gerçeği yansıtıyor.

Cevabı olmayan sorularla, endişeli bir şekilde kış mevsimine girdik!

 

*****

2018 yılının Ağustos ortasından bu yana, adı konmayan bir acı reçeteyle yaşadığımız ortadayken, daha ağır bir acı reçete mi geliyor beklentisine girilmesi, insanımızın moralini sıfıra indiren 2020 yılının son acı müjdesi oldu dense yeridir!

Peki ne bekliyor bizi önümüzdeki günlerde?

En başta grip!

Sonra soğuk!

Ve kar!

Doğalgaz faturaları sanmayın ki, hanelerde bayram havası estirecek!

Doğalgaza bağlı olarak, elektrik bize ne gibi sürpriziler hazırlıyor henüz bilmiyoruz.

Bütün yaz, faturaların kralı olan, her fatura gelişinde ya sabır çektiğimiz “su”, doğalgazla ve elektrikle birlikte el ele verdiğinde, hanelerimize gelen ilk acı reçete olması işten bile değil.

 

*****

Limitinin son kuruşuna kadar zorlanacak olan Kredi kartlarının da işi zor bu süreçte…

Fırsatçılara, sürekli zam yapanlara dur denilmediği müddetçe, marketler, çarşı ve pazar

Koronaya karşı direncini korumaya çalışan insanımızın en büyük engeli…

Uzmanlarımız ekranlarda, şunu al, bunu al, şunda şu vitamini, bunda bu vitamini var diye konuşmaya devam ediyorlar.

Hiç biride, senin bu saydıklarımızı almaya yetecek paran var mı diye sormuyor?  

Adı konmayan acı reçeteyle zor-zar buraya kadar geldik. Adı konan acı reçete ise yolda…

İnsanların dizlerinde derman kalmadı! Ne yazık ki, bizleri bir anlayanda olmadı!

Bir çoğumuz, benden buraya kadar dedi…

Yaşama sevincimiz kanat çırpıp böylece uçup gitti!

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.