Yazı yazmanın zorlukları

Prof. Dr. Ali Osman Koçkuzu

Başlığı değişik de yazabiliriz. Benim anlatmak istediğim pek çok şey arasında, bugüne sığabilecek olanı “alan meselesi”dir. Yani yazı sahibi “kendi alanında” yazmalıdır. Bu kanunu kim koydu bilemem. Ama insan bir ömür boyu değişik alanlarda yaşar, bilgi edinir, fikir sahibi olur. Sonunda da “şu şöyle olsa olmaz mı? Veya bunu iyi yapmadınız!” deme hakkına sahip olamaz mı?

İşte bu sırada size hakaret başlar. “Her alana girme” gibi bir özelliğiniz söz konusu olur. Bu kibar şekilde ifade olunan durum, çok daha farklı cümlelerle söylenir. “Yine de alanın sahipleri doğrusunu bilir yaaa!” diyerek bir şeyler yazmalıyız.

Mahallemizin şöhretli büyüğü- Sarıyakup mahallesini kastediyorum- Ahmet Nushi Katırcıoğlu amcamız anlatırdı; ressamın birisi at üzerinde bir süvari resmi yapmış, resmi bir köprünün üzerine koyup, kendi de köprünün altına sinmiş (ustalıkla gizlenmiş). Gelip gidenlerden her biri resme bakıyor, bir şeyler söylüyormuş. Ressam da aşağıda bu sözleri duyar ve dinlermiş.

Akşama yakın yine birisi gelmiş, resmi güzelce bir eleştirip tenkit etmiş ve bu işi de sırayla yapmış. Önce elbiseden başlamış, uzunca bir konuşma sonu, tam süvarinin çizmelerine sözü aktarmış ki, bizim ressam dayanamayıp, yerinden fırlamış, “bak bey kardeşim, sizin sanatınız nedir?”. Sorusunu sormuş. Ziyaretçi “Terziyim” deyince, “Çizmeye kunduracı karışsın” cevabını vermiş. Tatlı bir fıkra. Ama, bu hem doğru hem yanlış. Çünkü, iyi kötü terzinin de çizme hakkında fikri var. Hele elbise ile olan uyumunu herhalde o daha iyi bilecektir.

Vaktiyle bir yazı sebebiyle birileri bizi de aynı üslupla zılgıtlamıştı. Ama haksızdı. Yazı yazmanın zorluklarını sıralayacak değiliz. Fakat bu zorlukları sineye çekip, bir şeyler yazmanın da “iyi ve halis niyet” olduktan sonra mahzuruna katlanmak gerekecektir. Tecrübe dinelin seviye ve kıvam, biraz da eskilikle kazanılmaktadır. Aynı olay başımıza çok kez gelmiş ise, hiç gelmeyene göre biraz daha farklı ve biraz daha bildiklerimizi söyleme durumunda kalacağız gibi ne dersiniz? Çünkü bu kardeşimiz ilk kez böyle bir olayla karşılaştı. Halbuki tecrübeli olanın o türden karşılaştıkları pek çok. Sonra yazılanlar ille de karşıdakine bir şeyler emretme, rica etme, söyleme, hava atma… da değildir. Bu yazı bir kişiye bile bir yardım ederse, görevini yapmış demektir. Mesleği yazmak olanlar meseleye nasıl bakarlar onu bilemem.

Bizim yazılarımızda nedense, alan dışı olanların sayısı pek çok. Bakıyorum da, öğretmenliğini yaptığımız saha dışında bir şeyler yazma durumunda kalıyoruz demektir. Eh ne yapalım, Allah her kulunu bir takım ortak özelliklerle veya pek çok özellikle donatmıştır. Her kuluna da bir parça olaylara meraklı ve sosyolog özelliği- doğuştan- vermiştir.

 İyi niyet, iyi sonuç arzusu esastır.

Selamlarımla.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.