İşin ehli olana ve iyice meseleyi bilip yazana göre belki de hiz zorluk söz konusu olamaz. Ama bu iş kendi işi olmayanlara göre- mesela bizim gibi- elbette bir takım zorluklar söz konusudur. Yukarıdaki bir yazımızda bu zorlukların bir tanesini söz konusu etmiş idik. Bugün yine önceki bir yazımıza ek yapmak gerekti. Bunu da bu “zorluklardan bir tür” olarak görebiliriz. Yazdığınız yazı birkaç gün sonra eksik hale gelebilir. Veya söylemek istediğiniz ve önemli gördüğünüz bir mesele, hiç de sizin zannettiğiniz gibi olmayabilir. Biz bu yazımızda böyle bir durum için açıklama yapmak zorunda kaldık.
Bir gazete adının, eski harflerimizle yanlış yazılmış olduğundan söz etmiş idik. Bize göre bu yanlış her hafta tekrar edildiği için, iyi niyetle giderilmesini istedik. Ama iş öyle değilmiş. İstanbul’dan oğlum Halim Koçkuzu bana telefonla bildirdi. Meğer mesele bizim zannettiğimiz gibi değilmiş. Yani bu yanlış “bile bile ve ihtiyaç baş gösterdiği için” yapılmış. Yanlış yazmanın veya bir gazete adını birkaç türde yazmanın bir sebebi varmış; sansürden ve devlet takibinden kurtulmak. Yani takibat yapılırsa, biz o gazete değiliz, bizim adımız şöyledir denilebilmek için bu yol tutulmuş. Benim aklıma iki şey gelmektedir; sansür varmı imiş ve acaba tutulan yol faydalı olmuş mu? Tabii bu iki sorunun konuyu bilenlerce anlatılması çok uzun sürer. Fakat okuyucu da memnun kalır.
Biz iyi niyetle bir hatanın tamirini beklerken, meğer kendimiz “atlamışız” da haberimiz yok. İşte bu bizim bilgimizin eksikliğinden veya alanı iyi tanımamaktan ileri gelmektedir.
Bu olay bize bir şey öğretti; kanatlarımızın, fikirlerimizin, tercihlerimizin de bir ömrü vardır. Hatta bunlar, kanaat, fikir ve tercih bile olamadan ömürleri bitebilir. Dolayısıyla yazı sahibinin oldukça sağlam bir zemine basması da gerekmektedir. Birkaç kez böyle iş insanın başına gelirse, korkudan artık yazamaz hale de gelir. “Adaaam sende! Bu kadar ince fikirli olmaya gerek yok” diyen kişinin de haklı tarafı elbet vardır. Allah bilir bizim niyetimiz iyidir. Yani iyi düşünce ile o yazıyı yazmıştık. Aynı iyi düşünce ile yıllardır zihnimizi kurcalayan ve iki büyük- yeni yapılmış –camideki hatlarda sürüp giden kaligrafi hatasını zihnimizde alet edevat bulup, yavaşça sergilerin küçük bir bölümünü toplayıp, düzeltiriz. Hatta vaktiyle bu işi sanatkârına da söylemiştim. Camiin birisinin imamından da rica ettim o da ilgi gösterdi, fakat o da imkan bulamadı herhalde. Ne ise “Ameller niyetlere göredir, herkes niyetine göre yaptığı işten- veya tasavvurundan- mükafat veya mücazat görecektir…”. Efendimiz böylece buyurmuş, yolumuzu böyle aydınlatmıştır. Ona uyalım yeter.