TARİHE YOLCULUK (253)
“Yazıcıoğlu’nu abdestsiz emzirmedim,
bir lokma haramı da ona yedirmedim”
- Fidan Yazıcıoğlu, Ahmet Davutoğlu’na söylüyor: “Tahsilim falan da yok evladım! Ama benim bildiğim şu ki, ben oğlumu abdestsiz emzirmedim ve bir lokma haramı da ona bilerek yedirmedim.”
Konya Alperen Ocakları tarafından düzenlenen “Şehadetinin 9.yılında Muhsin Yazıcıoğlu'nu Anma ve Anlama” programında, hayatında daim olarak her zaman kâfirin karşısında Müslümanın yanında, zalimin karşısında mazlumun ve mağdurun yanında saf tutan, 2002 yılında partisinin genel merkezinde yakıt parasını dahi ödeyemeyecek durumdayken toplanan 80 bin doları hiç tereddüt etmeden kendisinden daha mağdur durumda olan Çeçenistan’daki gardaşlarına gönderen Muhsin Yazıcıoğlu, hayırla yâd edildi.
B.B.P Genel Başkan Yardımcısı Muhittin Açıcı ve Uşak Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Karahan, yiğit adam Muhsin Başkan’la ilgili hatıralarını KTO Konferans Salonu’nu dolduran dinleyicilerle paylaştı. Muhiddin Açıcı Bey’in anlattığı iki hatıraya yer verip, 28 Şubat’ın zalimleriyle Konya’da mücadele eden ve zalimin karşısında dilsiz şeytan kesilmeyen namuslu, dürüst, korkusuz akademisyenlerden olan Ömer Karahan hocamın hatıraları üzerinde durmak isterim.
Muhiddin Bey, Muhsin Başkan’ın Anadolu’daki Alperenlerden topladığı üç-beş kuruşu, Sırplara karşı cephede savaşan Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK)’na ulaştırmak üzere Kosova’ya gittiğini hatırlatarak şu hatırasını bize nakletti.
YÜKSEK HEDEFLER YÜKSEK YILDIZLAR GİBİDİR
“Zalimin karşısında mazlumun yanında yer almak ve kâinatın gözetleyicilerini şahit tutmak maksadıyla bir helikoptere biniyor. Cephe hattının tehlikeli bölgesine vardığında helikopterin pilotu, ona şöyle diyor: Daha ileri gider isek vurulma tehlikesi ile karşı karşıyayız. Ben kırmızı çizgilerden daha ötesine gidemem diyor. Rahim Er olayın şahidi. Rahmetli liderimiz, silahını hazineye alıyor ve diyor ki; gidersen yüzde 90 vurulma ihtimalin var. Ama gitmezsen yüzde 100 vurulabilirsin diyebilen cesaret abidesi bir soylu bir reisi yâd etmek için buradayız.”
Daha on bir yaşında iken, babasının “esir Türkleri sen mi kurtaracaksın oğul” sözüne karşılık “Yüksek hedefler yüksek yıldızlar gibidir. Her ne kadar siz ona ulaşamasanız da o sizin yolunuzu aydınlatır. Hedefi yüksek olanın varacağı yer alçak olmaz” diye cevap veren mutlak yerli, mutlak millî ve mutlak şehit olan aziz bir lider ve hakiki bir dâvâ adamı olan Muhsin Yazıcıoğlu’nu anlatmaya ne bu satırlar ne de bu köşe elbette yetmez. Muhiddin Bey, Muhsin Başkan’ın muhtereme eşleri Gülefer Hanımefendi’den naklen şu ifadeleri de paylaştı. “Muhsin Bey her gece bir-bir buçuk saat gecenin bir vaktinde yataktan uzaklaşırdı. Bir gece cesaretimi toplayarak gidip baktığımda o kuvvetli adam, o kudretli adam, o muhteşem adam ve on binlerce gencin yakasını ilikleyip önünde reis diye durduğu o heybetli adam secde-i Rahman’a kapanmış, Cenab-ı Hakk’ın huzurunda boynunu bükmüş ve mahviyet elbisesini giymiş ağlayarak dua ediyor. Ve ben Müslümanlığımdan ilk defa o zaman utandım! O andan itibaren taşıdığım o korku ona karşı saygıya dönüştü.”
Gülefer Yazıcıoğlu’ndan bir başka hatıra:
“Sevk-ü idaresi bizim elimizde olmayarak Muhsin Bey, bize ve çocuklarına çok düşkün olduğu halde bazen 15 gün, bazen 20, hatta bir ay evine hiç gelmezdi. Ama ne olursa olsun evine geldiğinde gecenin bir vakti saat bir-iki mutlaka yatağına yatar, 10 dakika sonra kalkar ve teheccüdünü kılar, sonra istirahatini yapardı.”
ABDESTSİZ SÜT EMZİRMEDİM, HARAM LOKMA YEDİRMEDİM
Muhiddin Bey, Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu’nun başbakan iken Sivas’a taziye için gittiğinde, Fidan anaya sorduğu ve aldığı cevaba şahit olan Yusuf Yazıcıoğlu’nun kendisine anlattığı bir hatırayı da şöyle paylaştı:
“Fidan anam! Seksem milyonun, siyasi yelpazenin her bir damarının bu şehadet sürecinden sonra ağlıyor oluşunun tesadüfü olduğuna inanmıyorum. Yani Muhsin Yazıcıoğlu’nun o arkasındaki bu gözyaşlarının ve ağıtlarının millet vicdanında muhasebenin bir nedeni olmalı.
Fidan anamızın, o irfan terazisine harmanlamış sözüyle söylediği söz şu:
Çok şey bilmem ben. Çok şey de anlatamam. Tahsilim falan da yok evladım! Ama benim bildiğim şu ki, ben oğlumu abdestsiz emzirmedim ve bir lokma haramı da ona bilerek yedirmedim.”
Ömer Karahan’ın önemsediğim hatıraları ile Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin şehrimizde açtığı Uygur Mutfağı’nı inşallah yarın değerlendiririz.
YARIN: Konya’da esen Ömer Karahan rüzgârı ve Uygur Mutfağı…