Türk dili ve edebiyatının yaşayan en önemli simalarından D. Mehmet Doğan Bey’in omuzladığı Türkiye Yazarlar Birliği Yazarlık Okulu’nun bu haftaki konusu; ‘ Bir Konunun Yazılışı’ idi. Yazının bir düzenleme işi olduğunu, kompozisyonun sadece edebiyatta değil, müzikten tiyatroya her türde olduğunu belirttikten sonra satır başlarıyla şu bilgileri verdi:
Tüm anlatım türleriyle bir metin oluşturabiliriz ama kompozisyon olmayabilir.
İyi bir yazı nasıl yazılır? Zaman harcayarak ve emek sarf ederek.Birikim, tecrübe, hüner, yetenek, kelime hazinesi şartlar gereklidir. Yeteneğimiz yoksa, sadece herkesin yazabileceği şeyler yazabiliriz. Deneme ve sürekli tekrar bir başka alışkanlığımız olmalı yazma yolculuğumuzda.
Yazınızı bir gün bekletin. Göreceksiniz ki, ilk yazdığınız metinde hoşunuza gitmeyen taraflar göreceksiniz.
Bizim edebiyatımızda da çok zor yazanlar vardır. Örneğin, bir Yahya Kemal…’Rindlerin Ölümü’nde tek bir kelime onu 35 yıl meşgul eder. ‘ siyah selviler’ tamlamasını 35 yıl sonra ‘serin selviler’ olarak değiştirmiştir. Yaşarken eserlerinin hiçbirini bastırmamıştır, titizdir, mükemmeliyetçidir.
Mithat Cemal, o emsalsiz Mehmet Akif biyografisi, ki herkese okumayı öneririm, kitabının ne kadar kolay anlaşıldığına şu açıklamayı getirir: ‘ Bunları çok kolay yazdığımı sanmanız için çok emek harcadım.’ İşte işin özü budur.
Hiçbir zaman en iyi yazım bu demeyeceksiniz, daha güzelini yazma gayretinde olacaksınız.
Yazının iki esası vardır: Çevreniz için ne hissettiğinizi bilin, bu düşünce ve tasavvurları kağıda dökmeyi becerin.
İyi yazmak esasında ulaşılmaz bir hüner ya da sanat değildir.
Yazının öncelikle bir gayesi olmalı. Kelimeler, cümleler bir binanın malzemelerine benzer. Malzeme ne kadar kaliteli, işçilik ne kadar iyiyse bina da o derece güzeldir. Eskiler yazıya bina, inşa derdi. Mesela Ziya Paşa, ‘Şiir ve İnşa’ der. Nesir düzenli metin çünkü, şiir öyle değil.
Bir yazıya başlamadan önce: Bu konuyu işlemekteki makasadımız ne? Konuyu kaleme alabilmek için yeterli fikir zenginliğine ve malzemeye sahip miyiz? Bu fikirlerin sıralanışı mantığa uygun mu? Konuyu, hitap edeceğimiz kesime kendi anladığımız gibi yansıtabiliyor muyuz, yani okuyana ‘kendim yazmış gibi okuyor ve anlayabiliyorum’ dedirtebiliyor muyuz? Bahsettiklerimiz, konuyla alakalı ve bir bütün halinde mi? Bu soruların hepsine olumlu cevap verebiliyorsak, o yazı iyi yazıdır.
Yazar kelimesini biz 1960’lardan beri kullanıyoruz. Türkçe’de yazar kelimesi yok. Eskiden muharrir, müellif vs. derdik. Yazar kelimesiyle, bunların hepsini karşılamaya çalışıyoruz. Mesela Azeriler, ‘ Yazıcı’ der.
UYGULAMA: İçinde yazı kelimesinin geçtiği farklı metinlerde, bu kelimenin hangi anlamlarda kullanıldığı çalışması…
‘ kağıda dökülen sesler odada yankılanıyor, mektup, yazı atlanmış, kaçırılmış bir hayatın tüm eksiklerini tamamlıyordu.’ (Necip Tosun)
‘İlk yazım bir şiirdi’ (H. Fahri Ozansoy)
‘ Yazı, eğer hurufun mantıklı bir tertibi demekse,yazmıyoruz resmediyoruz.’(A. Haşim)
‘ Şeyh Hamdullah’ın cami süsleyen yazıları, en az caminin binası kadar kıymetlidir.’ (R. Akyavaş)
‘ Gücüne güvenen yaşar dağlarda/ Hayat ne yazıyla ne turayladır!’ (A.N.Asya)
‘ Sarmaşıklar, yazılar, taşlar ağaçlar karışık’ (Y.Kemal)
‘Bütün yazım karalıdır ağ olmaz’ (Türkü)
‘ Kar yağdı ağardı gene yazılar’ (Türkü)
‘ Kova kova indirdiler yazıya’ (Aşık kerem)
‘ Akşamlara kadar dolandı yazıda’ ( İ.Tarus)
‘ El yazıya el yazıya/Duman çökmüş çöl yazıya’ (Türkü)
OKUMA LİSTESİ: D. Mehmet Doğan Bey; Beş Şehir,Bize Göre, Nurettin Topçu’nun varolmak ve Tarık Buğra’nın Oğlumuz adlı hikayesinin okunmasını salık verdi. Gelecek haftanın ödevi de bunlardan biriyle ilgili bir değerlendirme yazısı yazılması oldu.