2005 yılında umreye gittiğimde Ankara Esenboğa havaalanından Suud uçağı ile hacca gittik. Gidişimiz direk Medine'ye oldu. Kırk vakit namazı kıldık, oradan da Mekke'ye geçtik. Kabe'yi ilk görüşümüzün hazzı, zevki, manevi havası ayrı bir güzel Allah nasip etti yaşadım. Ramazan'ın üçünü Medine'de kalanını Mekke'de tuttuk. Kabe'nin en üstü olan açık havada namazımızı kıldık. O esnada yedi, sekiz kişilik Yemenli gençlerle tanıştık. Büyükleri olan Muhammed ismindeki arkadaş bana hürmet etti dost olduk. Yer bulmakta güçlük çektiğim anlar oldu yer verdiler Kuran-ı Kerim verdiler. Okumak için sandalye verdiler. Bir Ramazan tavafımızı, teravimizi, Teheccüd namazımızı Rabbim nasip etti beraber kıldık. Evimiz Cihad bölgesinde Tatar Camii yanında idi.
Pansiyonda kalıyorduk. Kabe'den çıkıp pansiyona giderken yokuş çıkıyorduk, dizlerim ağrıyordu, devamlı hap, ağrı kesici kullanıyordum. Bayram sabahı yürüyen merdivenlerle yukarıya çıktım. Yemenli çocuklar beni karşıladılar, sandalyemi verdiler. Sabah namazını kıldık, bütün hacılar, Tekbir getiriyordu ben halsiz dermansız kalmıştım. Soğuk soğuk terlemeye başladım. Yemenli çocuklara Mevlana Şekeri getirmiştim, onlara verdim. Yemenli çocuklara, “Ben iyi değilim aşağıya iniyorum” dedim. Cemaatin arasından geçerek indim, kalabalık mahşer günü gibi. Kendimi güçlükle lavaboya attım, ağzımdan kan geliyordu mide kanaması geçiriyordum. Biraz dinlendim kendime geldim bir gayretle abdest aldım, yukarıya çıktım. Bayram namazı kılınmaya başlamıştı. Oturacak yer yok ayakta zaruri olarak namazımı kıldım. Hanımla devamlı buluştuğumuz yere doğru bir yerlere tutunarak geldim. Hanım beni bekliyormuş, “ne hayır” dedi. “Hastayım mide kanaması geçiriyorum” dedim. Eve gidinceye kadar bayılmışım hanım yüzüme su serperek beni kendime getirdi. Eve geldiğimde beş gün yattım, devamlı süt ve mucain şurubu içerek tedavi oldum kendimi toparladım.
Kabe’ye beş gün sonra gittim.
***
2007 yılında Hacca gittiğimde Mekke'nin Şişe semtinde otelde kalıyoruz. Kurban Bayramına bir hafta kala şirket ve hocalar Kabe’ye gitmemizi istemediler. Yollar kapandı. İnsan seli, herkes sokaklardaydı. Otelin yakınında camide namazımızı kılıyoruz. Camiye girişin karşısında şadırvan ve lavabo yanında camiye giriş kapısı vardı. Lavaboya akan sular caminin girişine kadar akıyordu. Birkaç sefer denk geldi
Arabistan’ın askerleri camiye giriyorlar, postallarını çıkarmadan namaz kılıyorlardı. Bir sefer seslenmedim, ikinci sefer seslenmedim, üçüncü sefer denk geldi gene postalları ile girdiler. Bağırdım “Necis, pis ayakkabılarla namaz oluyor mu” dedim. İmamın arkasında namaz kılan ak sakallı ihtiyar Mekkeli döndü bana baktı. Ayakkabıyı işaret ettim o da omuzunu göstererek, “Ben subaylarla görüşürüm” diye işaret etti. Caminin imamı ertesi gün bana Taha Süresi'nin 12 ayetini gösterdi.
Musa Aleyhisselam “Şüphe yok ki, ben senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen mukaddes vadi Tuvâ’dasın.”
“Hoca, Musa (AS) kutsal toprağa ayakkabısını çıkarmış, sen camide çıkarttırmıyorsun” dedim.
“Ne yapayım asker” diye cevap verdi.
Allah herkese nasip etsin o mübarek yerleri görmeyi.
Rabbim yaptığımız ibadetlerimizi ihlasla yapmayı nasip etsin.
Cümle Ümmet-i Muhammed’in Berat Kandili mübarek olsun.