Bir okurumuzun dahası Sille’de yaşayan o şanslı dostumuzun bize ilettiği küçük bir not ile bugünkü yazımıza başlamak istiyorum.
İsterseniz önce bu dostumuzun bize ilettiği nota bir bakalım;
“Sevgili Uğur Abi; Sille ile ilgili yazını okudum fazlası var eksiği yok. Abi Sille, cumartesi ve pazar trafiğe kapalı yetkililer bariyerleri kaldırıp gidiyorlar kapıda görevli yok bir ambulans geldiğinde iki saat girecek kapı arıyor. Bir de bizim millet alışmış içeriden Silleli biri çıkarken kapılar otomatik olarak açılıyor tekrar kapanana kadar millet ters yönden araçları ile giriyor o daha da vahim oluyor. Sadece giriş ve çıkışa bir görevli konursa inan ki daha iyi olur.”
........
Hani geçen gün Uğur Başkan ve turizm ile ilgili yeni bir şeylerden söz etmiştik ya..
Hem doğruyu söylemek gerekirse büyük yatırımlar için yeni projeler için de para yok.
Şehrin güçlü isimleri Reis’e gittiler, Reis dönüşü yeni bir müjde olur mu diye bekledim şimdilik o da yok.
O zaman az masrafla bir şeyler yapmak lazım hem de yeni bir şeyler yapmak lazım değil mi?
İşte Sille’ye yapılacak birkaç küçük dokunuş, birkaç yeni renk gibi. Mesela; önceki gün bir okurumuzun dediği gibi Kelebekler Vadisi’ne kadar giden yolda duvarları boyamak, şehre0 renk getirmek gibi…
Önümüzdeki birkaç yıl büyük bir şey beklemiyoruz daha da kötüsü büyük projelerin % 70’in altında tamamlanmış ya da başlamış olanları da unutmaya çalışıyoruz. Unutmaya çalışmak değil unutmak zorundayız.
Tahminimce Uğur Başkan merkezde birkaç noktaya ve Çatalhöyük, Kilistra, Yerköprü Şelalesi gibi merkeze yakın yerlerde ufak ufak dokunuşlar yapacak.
Bu arada mevcutlar korunacak çarkın dönmesi sağlanacak.
Yine yerin kulağı var misali geçen gün bir şey daha duydum.
Hani kim, nasıl ve hangi gerekçe ile, adeta bir akıl tutulması ile Mevlana Müzesini ücretli olmaktan çıkartıp şehre ve ülkeye büyük zarar verdirdiyse şimdi de “bir deli bir kuyuya taş atar 40 akıllı çıkartır” misali hazretin türbesine ve müzeye girişin ücretli olması için temaslar başlatılmış.
Uzun lafın kısa sı iki ileri bir geri üç ileri iki geri oynayıp duracağız.
Ve şehrin bir yetkilisinin dediği gibi iyi şeyler olacak inşallah.
HAL ESNAFI ÜMİTLİ
Dün Anan Menderes Hali’nin başkanı değerli Adnan abimiz ile görüştük. Halin çevre düzenlenmesinden tutun bölgedeki trafik sıkıntısı, otopark sorunu ve yeni halin nerede yapılacağına kadar pek çok konuyu konuştuk.
Önce 1970 yılında yapılıp bugün bir yanından hızlı tren yolu bir yanında Konya’nın en büyük hastanesi bir köşesinde gelişen ve her türlü büyümeye rağmen sürecini sürdürme adına direnen toptancılar hali ile bölgenin trafik sorunu çekilmez durumda.
Yeni hal yapılacak Adnan Başkan ve ekibi Uğur Başkan’la yapılan görüşmelerden ümitvarlar.
Pişmiş aşağı su katmayalım ama geçtiğimiz dönemden kalan yeni hal Tatlıcak bölgesine mi yapılacak Aksaray Yolu’nun olduğu cenaha mı yapılacak belirsizliği de hâla ortada.
Ama Adnan Başkan’ın ifadesiyle Uğur Başkan ile ortak akıl ile hem üretici aynı zamanda tüketiciyle koordineli, ulaşımı kolay, Anadolu’da örnek bir hal olacak inşallah.
Biz de millet gibi ümitvarız, iyi olmasını istiyoruz kafamızda çok soru işaretleri olsa da iyi olur inşallah dileklerimizi ısrar ve inatla söylemeye devam ediyoruz.
…..
İzninizle bir dostun gönderdiği bu güzel kıssa ile bugünkü yazımızı tamamlayalım.
GERÇEK SEVGİ
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine: "Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?" Bakın göstereyim demiş, ermiş.
Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış.
Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar. "Ermiş bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş. Peki demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.
Bunun üzerine şimdi demiş ermiş, sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe. Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyurun" deyince, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içirmiş.
Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan işte demiş ermiş, 'kim ki gerçek sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz ve şunu da unutmayın, gerçek pazarında alan değil, veren kazançtadır daima.’
……..
Cumanız mübarek, gününüz hayırlı ve bereketli olsun…
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
“Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur. Düşmem dersin düşersin, şaşmam dersin şaşarsın. Öldüm der durur, yine de yaşarsın.”
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yağmurlu havalarda ayağımızdaki çamuru kapı önündeki paspaslara silip, bastığımız yere izimizi tozumuzu bırakmadığımız zaman daha iyi ADAM oluruz.