Konu ile ilgili olarak iki yazımda da 2 konu öne çıktı. Bunlardan biri giderek azalan su kaynakları, diğeri arazi yapımızın ekonomik tarım yapmaya elverişsizliği idi.
Geniş anlamda tarım üretimi toprak ve su ile yapılır. Dünyayı genişletip, suyu da artıramayacağımıza göre yapılması gereken toprak ve suyu da kayıpsız ve ekonomik olarak kullanmaktır. Ülkemiz için bu durum hayati önemdedir. Suyun bol olduğu havzalardan, kısıtlı olan yerlere su taşımak çözüm olarak görülmemektedir. Çözüm, suyu daha az kullanan bitkileri üretmek olmalıdır. Ancak bunun başarılması üreticiye bağlıdır ve günümüz üreticilerinin ikna edilmesi gerekir. Üretici ikna edilmese de birkaç sene sonra zaten kendiliğinden kuru tarıma geçilecektir. Türk tarımının başkaca sorunları ve buna karşı çözüm getirilebilmesi için alınması gereken başkaca tedbirler de vardır.
Tarımımızın esas problemi yapısaldır. İşletme yapısındaki bozukluklar tüm üretime yansımaktadır. Bunun anlamı; üretime, üretim girdilerine (teknoloji, su, gübre, enerji kullanımına) ve çıktılara (verim ve kaliteye) etkilemekte bunun yanında; üretimden bıkma ve değişik şekilde göçler nedeniyle araziler üretim dışı kalmaktadır. Bu problemin çözümü, tarımın temel probleminin en azından büyük bir kısmının çözümü demektir. Bunun yanında bazı tedbirlerin de acilen alınmalıdır.
Alınacak tedbirler değişik şekillerde olabilir ancak değişimin ilki hatta anayasası, işletme yapımızı düzelterek ölçek ekonomisine geçmektir. Diğer düzenlemeler bundan sonra gelir. Buna göre;
İlk iş işletme çapımızı büyütmektir. Üreticilerin geleneksel anlayışını kırıp, duruma göre köyleri uygun sayıda ekonomik işletmelere bölmektir. Yani tarımın da 18. Madde uygulaması olmalıdır. Ölçek ekonomisini uygulamasının zor olduğu yerlerde “üretim toplulaştırılmasına” gidilmelidir. İşletmeler için merkezi teknoparklar oluşturularak, alet-makine, teknoloji ve üretim girdilerden tasarruf edilmelidir. Üreticiyi borç, israf ve havadan kurtaracak yol da, çözüm de budur, gerisi laftır.
Tarımsal kooperatif, oda, birlik ve üst birliklerin denetimi tek bakanlıkta toplanmalı ve bu örgütler yiyicilerin elinden alınarak, devlet ve mahallî otoritelerle işbirliğine giden yapılar oluşturulmalıdır.
Ülke gerçeği ile alakası olmayan Mimar-Mühendis odaları tamamen ortadan kaldırılmalı, yerine yeni yasa ile daha gerçekçi politikalar üreten ve lobi faaliyetleri yapan yönetimler getirilmelidir.
Tarımsal üretim de üretim planlaması metropol-havza temelli olarak etkin güçlerin (belediye, üniversite, özel sektör, üretici-tüketici birlikleri, çiftçi temsilcileri vb.) işbirliği ile yapılmalıdır
Üretim politikalarını belirleme tek bitki temelli (daha önceden uygulanan pancar, tütün, çay) olmalı, bu nedenle Tarım Çerçeve Kanununda da yer alan “ürün konseyleri” devreye alınmalı, konseylerin yönetiminde devlet ağırlıklı sektör aktörleri yer almalı, desteklemeler konseyler aracılığı ile verilmeli.
Çiftçi malı olan büyük işletmeler (yem ve şeker fabrikaları, et-süt vb.)seçimle de gelse gereksiz yatırım çıkar yatırımlı yönetim kurullarının elinden kurtarılmalı, profesyonel yöneticilere eliyle ekonomik işletmelere dönüştürülmelidir,
Türkiye iklimi tohumculuk için oldukça uygun olup sektörde geliri en yüksek olan tohumculuğun önü açılacak üretim modellemeleri yapılmalı, bunun için TİGEM arazileri de sektöre ücretsiz açılmalıdır.
“Hiçbir şey atık değildir, tarımda hiç değildir” anlayışı organik atıklar ülkesel topraklarımızın organik maddesi zenginleştirilmesinde ve/veya enerji üretiminde kullanılmalı, anız yakmalar önlenmelidir.
Sulu tarım havzaları güneş enerjisi ile ulusal sisteme bağlanmalı, sulama enerjileri buradan alınmalı.
Hayvancılıkta mevcut yem potansiyelimizin zorlanması diğer ürünlere zarar vereceği düşüncesi ile yem ihtiyacımız da suyu az kullanan (Dallıdarı, Sarvasi) yem bitkilerine yönlendirilmelidir.
Dağınık devlet-sivil toplum-özel sektör-araştırma uygulamalarını bir çatı altında toplanmalı, “işletmelerimizde yapısal düzenlemeler” yapılmadan da başarılı olunamayacağı unutulmamalıdır.
Hayırlara vesile olması dileği ile Allah’a emanet, hayra muhatap olunuz, efendim.