YENİ EKONOMİK REFORM PAKETİ (Ekonomide Yapısal Dönüşüm)

Ziya Uysal

Sayın Ekonomi Bakanı beklenen paketi nihayet 10 Nisan’da açıkladı. Uzman ellerden çıkmış, ülkenin birçok eksik ve ihtiyacını konu alan, güzel bir paket olduğu hemen belli oluyor. İnşallah uygulamada da başarılı olunur ve “10 Nisan Kararları” olarak, o da ekonomi tarihimizdeki yerini alır.

Daha önceki ekonomik paketler de açıklanırken aynı bunun gibi çok ümit vericiydi. Ama uygulamada aynı başarıyı gösteremedik. Ben Japonya ve Güney Kore’nin bizden ileri olmadıkları günleri gördüm. O günlerde onlarla birlikte çalışmalarım da oldu. Onlar ve Almanya böyle güzel ekonomik paketlerle 15-16 yıl gibi kısa süreler içinde kalkındılar. Çünkü bildiklerini uygulamasıyla birlikte biliyorlardı. Pek çok lüzumsuz ders ve konu yerine az sayıda dersi profesyonelce tam olarak öğrenmişlerdi. Her biri işinin profesyoneliydi. Misisipi Nehrinin uzunluğunu bilmiyordu belki ama her biri işini iyi biliyordu.

Program çok kapsamlı hazırlanmış. Ben burada sadece kendi alanıma girenlere değineceğim. Bu ekonomik programın başarılı olması için her şeyden önce “Ödenemeyen çeklerden hapis cezasının kaldırılması gerekir.” Zaten ileri ülkelerde böyle bir hapislik yok. Bizde de bu hapis cezasının olmadığı dönemlerde ekonomi hep daha iyi olmuştur. Örneğin çek hapis cezası 2012 yılında kaldırılmıştı. 2013 sonunda karşılıksız çekte adet olarak yüzde 3.4, tutar olarak 3.7 artış olmuştu. 2014 sonunda ise bu artış oranları yüzde 2.9 ve 3.3 gibi küçük oranlarda gerçekleşti.

Ülkenin kalkınmasını değil, kendi çıkarını düşünen egemen güçler, çek hapis cezası kalkınca karşılıksız çek artışında patlama oldu vs. gibi yaygaralar yaparak, 9 Ağustos 2016 tarihinde çek hapis cezasını tekrar geri getirtmeyi başardılar. Oysa karşılıksız çekteki bu küçük artış oranları, çek hapis cezasının kalkmasıyla birlikte çok daha büyük artışlar gösteren iş hacmi karşısında çok normaldir.  

Çek hapis cezasının geri geldiği 9 Ağustos 2016 tarihinden sonra ekonomi sürekli geriye gitmiştir. Bu gerileme fazla da sürmemiş, hemen iki yıl sonra, Ağustos 2018 de ekonomi çökmüştür. Ekonomik türbülans, dış güçlerin manipülasyonu vs. gibi bahanelere, konunun yabancısı olduğu için çalışanlar inanabilir. Ama işverenlerin inanmadığını adım gibi biliyorum. İşletme sahipleri ve yöneticileri, yaygın şekilde çek kullanımı olmadan ekonominin ileri gitmeyeceğini, çekin tek alternatifi olan bu günkü bono senetleriyle ekonomik kalkınmanın olamayacağını iyi bilirler. Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Mersin gibi başlıca iş merkezlerimizdeki seçim sonuçları da bu gerçeği açıkça teyit ediyor. Mesaj bu!

Ne var ki ekonomimiz, karşılıksız çeke icra takibi yanında bir de hapis cezası getirecek derecede bu işlerden anlamayan insanlarca yönetilmektedir. İşi bilen az sayıdaki insanımızın da o çok bilen, sürekli ahkâm kesen ama ömründe hiç çek düzenlememiş, piyasaya tamamen yabancı, tepeden inme insanların karşısında sesi soluğu çıkmıyor. Elbette ki benim de bildiklerim, bilmediklerimin yanında sözü bile edilmeyecek kadar azdır. Ama benim gibi masanın iki yanında da yıllarca pişmiş, 72 Yaşında kaç insanımız var? Ben, orta ve liseyi ziraat okullarında, yatılı okudum ve 1966 yılında Ziraat Teknisyeni olarak atandım. Sonra iki okul daha bitirdim ve dereceyle bitirdim. Bir kısmı da İngilizce Öğretmenliği olan 17 yıl memurluktan sonra 36 yıl fabrika işlettim. 53 yıldır ülke ve dünya ekonomisindeki gelişmeleri yakından izliyorum.

Ama üst makamlara yazdığım hemen her fikir ve uyarı oralarda heder olup gitti. Sonunda anladım ki çok yetkili ve kritik yerlere gelmiş insanlarımızın birçoğu maalesef o fikir ve uyarıları anlayacak düzeyde değil. Birçoğunun da ülke umurunda bile değil. Benim durumumda olan az sayıdaki insanımızın bunları yazmaktan, söylemekten korkuyor, çekiniyor olduğuna kaç kez şahit oldum. Oysa bu yaştan sonra rüzgâr ne yandan eserse essin bizler ülke için, çekinmeden gerçekleri söylemeliyiz.

Doğalgaz stoklama kapasitemiz yeterli olmadığı sürece “Ya al, ya öde” kıskacından kurtulamayız.

Sun’i mera ve münavebeli otlatmayı tüm yurda yaymadıkça küçükbaş varlığını arttırmak yeterli olmaz.

Okullarımızdan mezun olan her öğrenci gerçek birer “Türkiye Sevdalısı” olarak mezun olmadığı ve ileri dünyayla yarışacak seviyede yetiştirilmediği sürece bir yere varamayız. Allah’a emanet olunuz.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.