Bu hafta başlayan 2015-2016 eğitim öğretim yılı tüm velilerimize hayırlı olsun. Umarım şu geçen üç aylık dönemde iyice dinlenmiş, enerji depolamış ve bu öğretim yılı için bilgilerinizi gözden geçirmişsinizdir. Ne kadar çocuğunuz okula gidiyor olsa, onun eve dönüşündeki ev ödevleri sizi beklemektedir.
Şaka bir yana, başlayan yeni eğitim ve öğretim yılında Allah tüm öğrencilerimize zihin açıklığı versin inşallah.
Aslında burada en büyük sıkıntıyı, okula yeni başlayan çocuk kadar, anne ve babalar da bu sıkıntıyı yaşayacaklar. Çocuklar o yaşta sorumluluklarını bilmezler ama anne ve babalar sorumluluklarını bilerek bu küçük yavrulara karşı davranışlarını gözden geçirmeli, onlarla yeterince ilgilenirken, soracakları sorulara ve konuşmalarına dikkat etmeliler.
Okula yeni başlayan çocukta bir korku vardır. Bu korku çocuğun anne babasını kaybetme korkusundan kaynaklanmaktadır. Kendisinin ilk defa evden, annesinden ayrılmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü bağımlıdırlar anne babaya. Çünkü temel ihtiyaçları hep anne babası tarafından istediği anda yerine getirilmiştir. Onların yokluğuyla temel ihtiyaçlarını giderme sıkıntısı yaşayacağı korkusunu ve yalnızlığa itildiği, terk edildiği korkusunu yaşar. Ağlamaları sızlamaları başlar, okul hayatının başlangıcı işkenceye dönüşür.
Eğer ki okul öncesi bir kreşe vermeyip, bu günün belli bir bölümünü sizden ayrı geçirmeye alıştırmadıysanız, onu okula adapte edebilmek için sizde onunla birlikte okul günlerinize geri dönecek, okul günlerinizi tekrar yaşarcasına onunla birlikte aynı sırada oturacaksınız. Birkaç gün böyle devam eder, anne veya baba derse girdikten sonra ben buradayım, dışarıda seni bekleyeceğim diyerek eve dönerler. Bunu bir taktik olarak görürler ama bu taktik konusu da olumlu sonuç vermez. Çocuğun büyüme çağında verilen sözde durulmaması güveni yıkar, ayrılık ve terk edilmişlik korkusunu tetikler.
Peki ne yapmalı?
Bu dışarıda bekliyorum cümlesini kullanırken, onu gerçekten beklediğinizi gösterin. Bir gün teneffüs çıkışında sizi koridorda veya bahçede görsün. Varlığınızı ve terk edilmediğini hissetsin. Bunu birkaç ders, birkaç gün deneyin. Beklemekten kaçmayın. Birkaç gün sonra ben seni çıkışta alırım dediğiniz zaman itiraz etmeyecek ama sizde söz verdiğiniz gibi okul çıkışında mutlaka kapıda bekliyor olduğunuzu gösterin ona. Göreceksiniz ki birkaç gün sonra adapte olmaya başladığında, sizin okul bahçesinde veya kapıda bekleyip beklemediğinizi bile umursamayacak. Adapte olma döneminde kesinlikle bunları yapmaya çalışın.
Çocuğunuzla birlikte okula geliş ve eve dönüşleri size eziyetmiş gibi görünmeyin. Asılmaya gider gibi surat takınarak, sizin için çok zahmetli işmiş gibi davranmayın. Güler yüzle gidin ve gelin. Gelirken ve eve dönüşte zamanı değerlendirin, okul hakkında güzel şeyler söylemeyi unutmayın. Sizinde o yolu severek geçtiğinizi görsün ki, okula alışması kolaylaşsın. Ona bugün okulun nasıl geçti, ne öğrendin, yaramazlık yaptın mı, kavga etmemişsindir inşallah gibi olumsuz şeyleri çağrıştırmayın ve monotonca sorular sormak yerine eğlenceli, onu gülümsetecek, yorum yapabileceği sorular sorun.
Mesela okul nasıldı bugün derseniz, monoton bir şekilde “iii” diyecektir size. Kavga etmemişsindir inşallah derseniz, zihni onunla meşgul olacak, ettiyse suçluluk psikolojisiyle içine kapanacak size yalan söylemeye yönelecek, etmediyse, bu soruyu garip karşılayacak. Ona gülerek yorum yapabileceği cevaplar verebileceği sorular sorun.
Mesela, bugün okulda olan en komik olay sence neydi? Bugün seni gülümseten bir olay oldu mu? Tenefüste hangi oyunları oynadınız? Bugün kime yardım ettin veya kimden yardım gördün? Gibi sorularla başlayıp, gününü değerlendirirsen kaç puan verirdin? Seni zorlayan bir şey oldu mu? Bugün öğrenmekten zevk aldığın bir ders veya bilgi oldu mu? Kendinle gurur duyduğun an oldu mu? Eğer yarın sınıfa sen öğretmen olsan ne öğretirdin? Veya sınıfa bir arkadaşını öğretmen yapmak istersen kimi ve niye yaparsın? Gibi sorularla onun adaptasyonunu ölçebilir, ne yapması ve yapmaması gerekenleri gizlice bilinçaltına zorlamadan yerleştirmiş olursunuz.
Maalesef çoğu aileler sadece okul değil, isteklerinin yerine getirilmesi ve başarı ölçülerini ödül ve ceza sistemiyle yönetmeye çalışıyorlar. Uslu durursan parka götürürüm, okuldan gelince ödevini yaparsan oynamana izin veririm, iyi not alırsan şunu yaparım eğer bunları yapmazsan cezalısın evden dışarı çıkmazsın, oyun oynamanda yasak gibi korkular salarlar.
Hep göz ardı ediyoruz, başarıyı ödül ve cezayla sağlayacağımızı zannediyoruz. Bunun ikisinin de yanlış olduğunu göremiyoruz. Siz çocuk yetiştirmede bu kriterleri kullanır ve onun kafasına monte etmeye çalışırsanız, siz çocuğunuzu okula gönderirken eğitim ve öğrenim görmeye değil, kafasını tüccarlığa alıştırıyorsunuz demektir. Yaptığı her işten ve okula gidişlerinden bir menfaat bekler hale gelir. Bunların gerçekleşmemesi halinde de mutsuz olur ve isteksiz davranır, cezaya razı olur hale gelir.
Eğer ödül vermek isterseniz, sorumluluklarını öğretin ve sonucunda sevincinizi onunla paylaşarak manevi ödül vermiş olursunuz. Bu duygu paylaşımı onu tüccar zihniyetinden uzaklaştırır, sorumluluk bilincinin oturmasını sağlar. Sorumluluk bilincine adapte olurken destekleriniz hep manevi olarak kalsın. Sevdiği yemekleri yapın ama bu senin ödülün demeyin. Parka götürün ama okula gittiğin için, sınavda başarı sağladığın için götürüyorum demeyin, onun sevdiği için götürdüğünüzü ima edin. Bir elbise almak istiyorsanız, bunu başarısı için değil, ihtiyacı olduğu için aldığınızı ve seçimi ona bırakarak değer verildiğini gösterin.