Türkiye, son on yıllarda hızlı ve yaygın biçimde bir kentleşme süreci geçirmiştir. Bu durum birçok uzman tarafından “Türkiye’nin Kentleri” söyleminden “Kentlerin Türkiye’si” ifadesine geçilmesine sebep olmuştur. Burada ‘’kentlerin zaferi’’ gibi bir sonuç çıkarmak yerine kentleşmenin doğurduğu çok boyutlu konuları/sorunları ve yönetim biçimlerinin yansımalarını tespit etmek, çözüm üretmek gerekmektedir. Daha önceki yazılarımda ‘’kent ve şehir’’ kavramsallaştırmalarına yönelik bir çelişki doğmaması adına bu yazıda kentleşme olgusu üzerinden gidileceğini belirtmek istiyorum.
2000’li yıllar itibariyle Türkiye’de ekonomik neoliberalleşmenin de doğurduğu bir etki ile Anadolu’da yükselen sermayenin olduğunu gördük. Bu sermaye yükselişi ile birlikte Anadolu şehirlerinin girişimcilik ve rekabet ekseninde dinamizm yakaladığı söylenebilir. Bu yıllarda Türkiye’de yeni bir belediyecilik anlayışının Ak Parti hükümetleriyle devreye girdiğini de belirtmeliyiz. Yerel yönetim biçiminin birçok boyutuyla dönüştüğü bir dönemde, Anadolu’da yerel yapıların yükselişe geçmesi, yeniden değerlendirme ihtiyacını doğurdu.
Türkiye’nin kentleşme süreci karşılaştırmalı analiz düzeyinde de çalışmalara ihtiyaç duymaktadır. Anadolu’nun kentleşme sürecinin anlaşılması, çözümlenmesi, daha da önemlisi, yönetimi üzerine hak ettiği biçimde değerlendirilmesi doğacak sorunların tespiti bağlamında da kıymetlidir.
Bu çerçevede Anadolu şehirleri arasında ekonomik, sosyal ve yönetim açılarından veriler bağlamında ayrılan Konya’ya dair son dönemde yaşanan hızlı dönüşümleri de göz ardı edemeyiz. Ekonomist Daron Acemoğlu’nun, Türkiye ekonomisinin taşıması gereken olumlu niteliklerin İstanbul’daki birkaç holdingle sınırlandırılmaması gerektiği yaklaşımına karşı Konya’nın kendisini yeni “Marmara Havzası” olmaya aday olarak konumlandırması dikkat çekmektedir.
“Konya’nın yakın gelecekte diğer Anadolu şehirlerinden daha hızlı bir gelişmişlik düzeyine varacağı ve ciddi bir sıçrama yapabilecek tek kent olacağı öngörülüyor. ‘2023 Türkiye Üretim Ligi’nde Şehirler’ başlıklı araştırmada Konya’nın mevcut payına kıyasla ilave üretimden 4.2puan fazla pay alması bekleniyor. Konya dışında 2-2.5 puanın üzerinde bir paya sahip olacak herhangi bir il ise öngörülmüyor.” Yorumunu veriler üzerinden yapan “Sekiz Kentin Hikayesi” kitabı da diğer Anadolu şehirlerinden ayrılan Konya gerçekliğini ortaya koymaktadır.
İşletme sayısı, 130 yılı aşan Konya Ticaret Odası gibi köklü kurumları ile kimi ekonomik göstergelerde diğer büyükşehirlerden ayrılan bir yapıya sahip olduğunu da eklemeliyiz. Örneğin TÜİK verileri kapsamında 2017 yılında Türkiye’de işsizlik rakamları %10.9 iken Konya’da %5.9 olarak karşımıza çıkması burada Konya’nın kendi dinamiklerinin olduğunun göstergesidir.
Sadece son haftalarda gündeme gelen bazı yatırımlar bile yukarıda anlatılanları karşılamakta ve desteklemektedir. 17 Aralık tarihinde üretime başlayacak ASELSAN’ın, Konya’da açacağı yeni sayfa ortadır. Konya sanayisinin yeni bir “odak” belirleme imkanının doğduğu ve özellikle ‘’savunma sanayi’’ alanında doğacak fırsatların büyüklüğünü tahmin etmek mümkün gözüküyor. Konya sanayisi kadar akademisinin de savunma sanayi alt yapısını oluşturmak zorunluluğunu da eklemeliyiz. Ancak son yıllarda Teknofest başarıları bu alanda şehrin bir alt yapısı olduğu imajını çizmektedir.
Karatay Belediyesi’nin “RoboKaratay Projesi”nin hayata geçmesi ve Milli Eğitim ile geliştirdiği işbirliği de son haftalardaki bu anlamda önemli projelerdendir.
Bu alanda özellikle Büyükşehir Belediyesi’nin Konya Bilim Merkezi başta olmak üzere birçok alanda yaptığı projelerin kısa zamanda Teknoloji alanında vizyon oluşturacak biçimde yeni platformlarla ilan edeceği de gözükmektedir. Bu bağlamda Konya’da bir iklimin yaratılacağı söylenebilir.
Öte yandan “sosyal girişimcilik” verilerinde Konya’nın göstergelerde alt sıralarda bulunuyor olması sebebiyle sosyal girişimciliği arttırmaya yönelik de önemli yatırımlar bulunmaktadır.
Yine yeni ilan edilen TRT işbirliği ile kurulan Film Platosu ve Mevlana Dizisi konusu da kültürel alanda uluslararası rekabette var olma şeklinde değerlendirilebilir.
Bu verilerin yanında Konya’nın İslami dokusuyla kapitalist rekabet ve ekonomik dinamiklerden ayrılan bir doku ortaya koymaktadır. Kredi ve mevduat oranları, işsizlik rakamları, gecekondulaşma gibi büyükşehirlerin yaşadığı birçok meselenin burada farklı biçimde karşımıza çıktığını görmekteyiz. İşsizlik rakamları Türkiye ortalamasının altında, gecekondulaşmanın olmadığı ve yoksulluğun kendi iç dinamikleri ile yardımlaşma ağı aracılığıyla halledildiği durumlar vardır.
Bahsedilen hızla büyüme ve hızlı dönüşüm beraberinde çok boyutlu bir değişimi de getirecektir. Bu değişimin sosyal, ekonomik ve çevre gibi sorunlara sebep olmaması için yerel yönetim ayaklarının uzun soluklu planlamalarına ihtiyaç vardır. Bu minvalde çalışmalar bulunsa da bunun daha fazlasına ihtiyaç vardır.