TARİHE YOLCULUK (63)
Yeşille mavinin buluştuğu nokta: ABANT GÖLÜ
- Yaya, bisiklet, fayton ve atla gezilebilecek tabiat güzelliklerinin yer aldığı Abant Gölü; yeşille mavinin bir arada, sarı ve beyaz renkli nilüfer çiçeklerinin su yüzünde oynaştığı harika bir nokta!
Bolu’nun “fahri tanıtım elçisi” olarak tarihe meraklı edebiyatçılara ve TYB üyelerine güzel bir haber vermek isterim.
Âşıklık geleneğimizin yaşayan destanı Köroğlu, bu sene 18-20 Ağustos tarihlerinde düzenlenecek Beşincisi Uluslararası Köroğlu Festivali’nde A’dan Z’ye ele alınacak. 15 – 16 Eylül 2017 günlerinde yapılacak Köroğlu Çalıştayı’nda ise, Köroğlu’nun, “Türk Dünyasının Ortak Değeri” olarak, UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miraslar Listesi’ne dahil edilmesi konusunda yol haritası çizilecek. Bolu Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz, “Kısacası Köroğlu’nu, bu topraklarda verdiği mücadeleye ve ‘Tabiatın Kalbi’ olarak markalaşan şehrimizin doğal güzelliklerine uygun bir ruhla farklı etkinliklerle yâd ediyoruz. Türk Dünyası, köklerine, kahramanının ayak izlerini takip ederek, kahramanını daha iyi anlayarak ulaşacak” diyor.
Bolu Belediyesi bünyesinde kurulan ve kısa adı BAM olan Bolu Araştırma Merkezi Yayınları arasında çıkan Müstakil Bolu Sancağı Salnâmesi’nde, Bolu’nun geçmişiyle ilgili tarihi bilgiler yer alıyor. Yâni bu salnâme size, Bolu’nun geçmiş tarihine bir ayna tutuyor. Bu aynaya baktığınızda Bolu’nun dününe, bugüne ve yarınına dair bir ışık görüyorsunuz. Bulu’nun ilk ve son yıllığı “Müstakil Bolu Sancağı Salnâmesi” adıyla 1916 senesinde neşredilmiş. Konya Yıllığı ise 1868 tarihli.
ABANT GÖLÜ VE TABİAT PARKI
Bolu’nun 34 kilometre güneybatısında Abant Dağları üzerinde tabii bir göl olan Abant Gölü’nü gezmeden önce; Tabiat Parkı’nı gezmenizi tavsiye ederim. Abant Dağlarında hangi hayvan ve kuşların, gölde ise hangi balıkların yaşadığını bu parkı gezerken öğreniyorsunuz.
Yer altı suları ile beslenen gölün en derin yeri 45 metre. Tektonik menşeli Abant Gölü ve çevresinin bitki zenginliği, ayrıca büyük bir açık hava rekreasyon potansiyeline sahip bulunması nedeniyle büyük bir bölümü, 1988 yılında “tabiat parkı” olarak koruma altına alınmış. Göl suyun yüzünde oynaşan nilüfer çiçekleriyle son derece harika bir manzaraya sahip. Çevresi yedi kilometre olan özellikle yaya, bisiklet veya faytonla gezmeniz daha iyi olur. Bazı yerleri yaya olarak gezdiğimiz için ne kadar zengin bir bitki örtüsüne sahip olduğunu da gözlemliyorsunuz. Karaçam, kayın, meşe, gürgen, söğüt, ardıç ağaçları ve ormangülü, böğürtlen, ısırgan ve çayır otlarıyla göl ve çevresi bitki çeşitliliği açısından son derece zengin. Göl kenarı ve su içinin çeşitli su bitkileriyle ve o güzelim nilüferlerle dolu olduğunu gördük. Ciğerlerinize doldurduğunuz oksijen ise o kadar temiz ki…
Literatüre “Salmo trutta fario var abaticus” olarak geçen Abant alabalığının tadına bakamasak da başka bir alabalığın tadına elbette baktık. Abant alabalığını bu gölde, ücret ödeyerek avlayabiliyorsunuz. Göl çevresindeki ormanlarda tavşan, tilki, çakal, kurt, ayı, domuz, geyik, karaca, sincap, gelincik; su kuşlarından; yaban kazları, yaban ördekleri, balıkçıl, karabatak, turna; yırtıcı ve diğer kuşlardan; şahin, doğan, atmaca, baykuşu tabiat parkını gezerken gördük.
Yılın her ayı ayrı güzelliklere sahip bu güzelim gölde; Temmuzun yazında piknik, kamping, sportif olta balıkçılığı, yürüyüş, bisikletle, faytonla, atla gezinti yapanlar bu harika manzaraya çeşni oluşturuyordu. Park girişinde bulunan satış reyonlarında ise bölgede doğal olarak üretilen gıdalar ve hediyelik eşyalar da satılmakta.
YARIN: Göynük Evleri ve Akşemseddin Hazretleri.