TARİHE YOLCULUK (73)
Yeşillerin arasında ayna gibi
parlayan şehir; Bolu’ya elveda
- Yüce Mevlâ’nın cömertçe her türlü ikramını yaptığı bir coğrafyada yaşıyoruz. Yüzde 65’i ormanlarla kaplı Bolu, leziz yemekleri ve içecekleriyle de yüzümüze neşe saçtı. Mevlâ tekrarını nasip eyleye.
Bolu’yu gezerken güzel insanlarla karşılaştık. Yüzde 65’i ormanlarla kaplı olan Bolu’da, köy, kasaba ve beldelerden geçerken tahtadan yapılmış evleri de gördük. Bolu’nun ormanlarla çevrili ve etrafı 24 kilometre olan en büyük Seden Gölü’nü ne yazık ki göremedik. Bolu Belediye Başkan Yardımcısı İhsan Ağcan, bu gölden Seden Ovası’nda 54 bin hektar sulama yapılacağını belirterek göl üzerinde 2 HES projesinin de hayata geçirileceğini söyledi.
Bolu’da otlar kurumadığı için yangın vak’asına pek rastlanmadığına işaret eden İhsan Bey, “Bolu’da 200’ün üzerinde göl ve gölet var. Uçaktan baktığınızda âdeta ormanların içerisinde yeşillerin arasına ayna yerleştirmiş gibi bir Bolu’yu göreceksiniz. Yüce Mevlâ’nın cömertçe her türlü ikramını yaptığı bir coğrafyada yaşıyoruz. Sizleri Bolu’da ağırlamaktan gerçekten şeref duyduk. Eksiklerimizi hoş görün. İnşallah bu gezinin tekrarını bekliyoruz. Bizde Mevlâna Diyârını gezmeye dâvetiniz üzere geleceğiz” dedi.
İhsan Bey’in bir sözü çok hoşuma gitti. Gerçekten Cenab-ı Hak’ın “cömertçe her türlü ikrâmını yaptığı bir coğrafyada” yaşıyor olmak, ağır bir imtihana tâbi tutuluyor olmanızın yanında bu vatanın değerini de bilmek gerekiyor.
Bolu’yu, yeşillikler içerisindeki güzelliklerine baka baka gezerken vatan ve yurt duygusuyla birlikte bu topraklara olan aidiyet ve bağlılığınız da o nisbette artıyor. Üç tarafı sularla kaplı ve sanki cennetten bir köşe gibi bizim yüzümüze gülen Türkiye’nin bütün şehirleri ve bölgeleri ayrı bir güzellikte.
Batı Karadeniz’in yeşil incisi olan Bolu’nun aynı zamanda aşçılar diyârı olduğunu elbette biliyoruz. Tarihi birikimi ve doğal güzellikleriyle 21. Yüzyılın gözdesi olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Bolu’da, Selçuklu’nun izleri ne kadar silinmiş olsa da ecdadımızın bizlere nasıl bir miras bıraktığını Osmanlı’nın izlerini takip ederek öğrenme şansına sahibiz. Tarihi yapıları gezerken ve türbeleri ziyaret ederken manevi büyüklerimizle birlikte bu şehirlerin Türklük ve İslâm kokan güzellikleri karşısında da Rabbimize ne kadar şükretsek az.
Bütün şehirlerimiz elbette kültürleriyle ön plana çıkmalı, kültürel olarak birbirimize yaklaşarak millî ve yerel bu kültürümüzü yaşatmak için elbette büyük çaba göstermeliyiz. Bolu Belediyesi’nin hizmetlerinde bu çabayı gördük. Jeo-kültürel olarak Bolu’nun daha iyi ve daha güzel nasıl tanıtılabileceği, turizm yönünden daha fazla insanı nasıl “Bolu’ya çekeriz”in gayreti içerisinde bir idareyle karşılaştık.
Gayet tabidir ki atalarımız, boşuna “can boğazdan gelir” dememişler. Gittiğiniz yer ve beldeleri gezerken bir efor ve enerji de harcıyorsunuz. Deşarj olduğunuz kadar kendinizi bedenen şarj yapmanız da gerekiyor. Bunu da, bir şehrin gelişmişlik göstergesi sayılan o yöreye ait yemekler, içeceklerle yerine getiriyorsunuz. Gördük ki Bolu, yemek kültürü açısından da gelişmiş ve leziz yemeklerin yanında bu yemekleri yapan aşçıların marifetli ellerini de gözlemledik. Bulgur çorbasından tarhanaya, Toygasından Ovmaça kadar bu çorba çeşitlerinin yanında yolunuz eğer Bolu’ya düşerse; Abant Kebabını, Bolu Orman Kebabını ve hele çoban kavurmasını sakın yemeden gelmeyin. Gerede aşçılarıyla tanınmış bir ilçe. Mengen pilavından tutun Yedigöller kebabı, kaşık sapı ve kedi batmaza kadar hamur işlerinin yanında Bolu böreğini de es geçmeyin derim. Köroğlu tatılsı yerine sizin önünüze Bolu Beyi tatlısı gelirse hiç şaşırmayın ve afiyetle yiyin.
Çok neş’eli bir Bolu yolculuğu yaptık. Şarkılar ve türküler ile marşlar eşliğinde. Bizi güldüren, bizi neşelendirenleri de Rabbim güldürsün ve neş’e versin. Teşekkürler TYB Konya Şubesine, ve teşekkürler Bolu Belediyesinin güler yüzlü insanlarına.
YARIN: Çatalhöyük’ün gizli sırlarına yolculuk…