Türkiye her geçen gün seçim için hedeflenen tarihe yaklaşıyor. Bu süreç içerisinde siyasetin nabzı da daha hızlı atmaya başlıyor. Nabız bazen öyle yükseliyor ki, tansiyonun yükseldiği bariz bir şekilde gözlenebiliyor. Yüksek tansiyon zaman zaman kalp çarpıntısına ve dahi beyne pıhtı atmaya kadar gidebiliyor.
6 siyasi parti lideri yaklaşık bir yıl kadar önce, belki de seçim çalışmalarına hızlı bir başlangıç yaparak biraraya gelmiş ve toplumun her kesiminin kucaklayacağı ortak aklın bir neticesi olan Cumhurbaşkanı adayını belirleyeceklerini beyan etmişlerdi.
Zaman ilerledi, devran döndü 6’lı masa kurulduktan sonraki bir yıllık zaman diliminde net olarak adayımız şu isimdir denilecek bir kanaat bildirilemedi. Ta ki geçtiğimiz Cuma gününe kadar…
Aslında Cumanın geleceği Perşembeden, Perşembenin geleceği Çarşambadan belliydi. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı ayrı bir sahiplenmiş, benimsemiş, sanki kendi partisinin belediye başkanlarıymışçasına bir yaklaşıma bürünmüştü.
Haliyle bu durum CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başta olmak üzere tüm CHP kanadında rahatsızlıkları beraberinde getirdi. Meral Akşener’in niyeti de açıkça o zamandan belliydi.
Akşener’e göre bugün 6’lı masa bir adayın etrafında toplanacaksa bu isim masada oturanlardan herhangi biri değil, dışarıdan biri olmalıydı. Yani Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı adayı olmamalıydı. Nitekim son toplantıda oklar Kemal Kılıçdaroğlu’nu gösterince Meral Akşener de ‘Ne kumar masasında ne de noter masasında olmayacağız’ cümleleriyle masadan kalktığını duyurdu.
Neticede koca bir yıl boyunca toplanıp toplanıp dağılmaktan öte bir icraat sergilemeyen 6’lı masa yıkılmaya mahkum bir masa haline geldi. Yarın da yıkılan masa olarak kayıtlara geçecektir.
Şucu bucu olmadan, ötekileştirip berikileştirmeden söylüyorum bunları. Bir tavır ortaya koymuşsunuz, belki siyasi anlamda kendi siyasi bakış açınızdan, söyleminizden ve dahi tüzüğünüzde beyan ettiğiniz yazılı maddelerden bile taviz vererek biraraya gelmişsiniz. Ama bir yıl boyunca yaptığınız çalışmanın çıktısı ortak kanaatle bir cumhurbaşkanı adayını dahi belirleyememek olmuş.
Böylesi bir ortamda, böylesi bir durum içerisindeyken de çıkıp milletin size güvenmesini bekliyorsunuz. Bu durum abesle iştigal değil midir? Açık söylemek gerekirse bugüne kadar herhangi bir adayın açıklanamaması, ortaya koyulan tablonun karamsarlığı, adı ittifak olsa da zihinlerde ittifakın olmayışı, bunun da topluma yansıması iktidarın ekmeğine yağ sürdü vesselam…
Şu da bir gerçeklik ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne liderlik edecek bir ismi belirlemek hiç de kolay değil. Türk siyaseti zaman zaman siyasi lider yetiştirmekte kısır kalabiliyor. Milletvekilliği seçimlerindeki tavır ne olur bilemem ama bugün Cumhurbaşkanlığı için, Türkiye’de ve dünyada temsil kabiliyeti en yüksek, bu makamı hak eden en iyi isim kim diye sorarsanız, tüm kapılar Recep Tayyip Erdoğan’a açılacaktır.
Vatanımıza, milletimize, ülkemize, insanımıza bir şey olmasın. Canımız yanmasın da varsın yıkılan sadece masa olsun.
Bugün idrak edeceğimiz Berat Kandilimiz hayra, güzelliklere, iyiliklere vesile olsun.