Bundan sonra böyle.
Bir daha aynısı yapın bakın o zaman daha nasıl olacak? Bu yaştan sonra bize topraktan baltaları çıkartacaksınız ya. Hayırlısı Allah’tan! Bu gazeteciliği ya siz bize sil baştan yeniden öğreteceksiniz (Haklı iseniz öğrenmeye hazırız) ya da siz ahlaklı gazetecilik ahlaklı habercilik nasıl olur göreceksiniz.
Bir okurumuz İhsaniye İlköğretim Okulu’nda yaşanılan üstelik en az beş velinin gözü önünde yaşanılanları ve veliler olarak isteklerinin nasıl kibarca dile getirilmesine rağmen, okul yöneticilerinden babalarının çiftliğinin(!) pardon okullarının nasıl yönetildiğini alenen haykırdığını gelin birlikte okuyalım.
“Sayın Uğur Bey,
İsmim O…. T…, İhsaniye İlköğretim Okulu 2-A sınıfı öğrencisi ……………….. velisiyim. Aşağıda anlatacağım konu ilgili okulda, okul müdürü ve müdür muavinleri ile aramızda geçti.
2-A sınıfı geçen yıl 19 Türk, 8 Suriye, 1 Irak ve 1 Etiyopyalı uyruklu olmak üzere toplam 29 öğrenci muhteva etmekteydi. Başarılı bir öğretim yılının ardından bu yıl 2. sınıf öğrencisi oldu. Öğretmenimizin de üstün gayretleri ve telkinleri ile çocuklarımız mülteci çocukları dışlamadan, kardeşçe bol etkinlikli bir yıl geçirdik. Türkçe bilmemelerine rağmen mülteci çocuklar da okuma-yazma öğrendi.
Yeni eğitim-öğretim yılının başlaması ile oğlumun da kayıtlı bulunduğu 2-A sınıfına, yeni Suriye uyruklu (6 kişi) ve Etiyopyalı (bir kişi) öğrenciler katıldı. Sınıf Öğretmeni, bunlardan dördünün hiç okuma yazma bilmediğini, sınıfta ders işlemekte çok zorlandığını fakat okul idaresi tarafından sınıfına kaydedildiğini söyledi.
Yine öğretmen hanım, okul müdür yardımcısının, sınıf listesini okul açılmadan aldığında, kendisine mülteci öğrencilerin geçici olarak 2-A sınıfına kaydettiğini, birinci hafta başında normal dağılımın yapılacağını ilettiğini söyledi. Fakat bugüne kadar hiç bir mülteci öğrencinin sınıfı değiştirilmedi.
Yeni gelen mülteci öğrencilerinin sınıftaki diğer öğrencileri dövdüğünü öğrendik.
Burada biz velileri rahatsız eden nokta; diğer sınıflara kaydı yapılan mülteci öğrencilerin sayısının 2-A sınıfına kayıt edilen mülteci öğrencilerin sayısından çok çok az olması ve hatta bunun yanında da nakil gelen Türk öğrencilerin 2-A sınıfına verilmeden diğer şubelere dağıtılmasıdır.
Kısaca anlatmış olduklarımdan ötürü 2-A sınıfında öğretim gören öğrencilerin velileri ile bir araya gelerek önce müdür yardımcısı Hulusi Koparan'la görüştüğümüzde sınıf sayılarını eşitlediklerini, aynı sayıda diğer sınıflara da mülteci öğrenci kaydı yaptıklarını söyledi. Sınıf listelerini görmeyi rica ettiğimizde gösteremeyeceğini söyledi. Biz de bunun üzerine okul müdürü ile görüşmek istediğimizi söyledik. Okul müdüründen mülteci öğrencilerin sınıflara adaletli dağıtılması gerektiğini söyledik ve bunu rica ettiğimiz zaman müdürün olumsuz tavrı ile karşılaştık.
Velilerden birine "Ne verdiniz de ne istiyorsunuz?" dedi. Yine bir veli çocuğunun kaydı yapılırken 500 TL verdiğini, sınıf annesi de bazı velilerin verdiği katkı paylarını teslim ettiklerini söyledi. Kayıttı 500 TL verdiğini söyleyen anneye “al paranı, çocuğunu da götür” dedi.
Kayıtlar yapıldığı sırada diğer bazı veliler de 250 TL, 200 TL, 300 TL ve 500 TL verdiklerini söylediler. Ben kayıt sırasında herhangi bir bağıştı bulunmadım ve talep de edilmedi. Bu tartışmalar süre gelirken müdür "Benim kızım da 2. sınıf öğrencisi ve onun sınıfında da mülteci var" dedi.
Müdür Beyden, ikna olmak adına sınıf listelerine bakmak istediğimizi söyledik. Verebileceğini söyledi ve yaklaşık yirmi dakika kadar bilgisayardan kayıtlara baktıktan sonra “vermeyeceğim” dedi. Ben ve diğer veliler mülteci sayısının eşit dağıtılırsa, yeni gelen kayıtlardan her şubeye ikişer veya üçer öğrenci düşeceğini, olumsuzluklardan daha az etkileneceğimizi söyleyince ise söylediklerimizi dikkate almadan “Ne verdiniz de ne istiyorsunuz?” dedi.
Müdür Bey'in bu tavırları üzerine tartışma büyüdü. En sonunda sarf ettiği cümle ise inanılacak gibi değildi. Ortamda bulunan en az beş tane velinin de aleni olarak duyduğu "BURASI BENİM OKULUM. BEĞENİRSENİZ DURURSUNUZ YOK BEĞENMİYORSANIZ ÇEKER GİDERSİNİZ" dedi.
Bunun üzerine ben de “kimin okulundan kimi kovuyorsun” diyerek tepki gösterdim. Yani kısacası bizim sorunumuzu bırakın çözmeyi bir de okuldan kovdu müdür bey.
Cuma günü müdür yardımcısına tekrar gittim. Sınıf velilerimiz sınıf mevcutlarını öğrenmişler. 2. sınıfların A Şubesinde 16 mülteci, 16 Türk, B Şubesinde 13 mülteci, 20 Türk, C Şubesinde 13 mülteci, 18 Türk, D Şubesinde 9 mülteci, 24 Türk, E Şubesinde ise 9 mülteci, 24 Türk öğrenci olduğunu tek tek sınıfları gezerek tespit etmişler. Okulumuzun çevresinde mültecilerin yoğun olarak ikamet ettiğini düşünürsek, tabi ki kayıtlarını bu okula yaptırmaları hakları ve olması gerekendir.
Gelen mülteci çocukların okuyup yazamadığını da düşünürsek, öğretmen 2. sınıf olmaları nedeniyle gelen çocuklara okuma yazma mı öğretecek, yoksa Milli Eğitim Bakanlığı'nın belirlemiş olduğu müfredata uygun olarak ders mi yapacak?
Anlaşılacağı üzere aslında mesele, çocukların farklı milletlerden olmasından değil, tamamen eğitim ve öğretimin yapılmasının imkansız hale gelmesinden kaynaklanan bir sorundur. Sınıflarda mülteci sayısını az olduğu 2-D ve 2-E sınıfında bulunan öğrencilerin ya da velilerinin ayrıcalığı nedir?
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir okulunda okul müdürünün “Çocuklarınızı alın götürün” demeye hakkı olmadığı aşikardır. ‘Mülteci öğrencilerin okuma yazma öğrenip öğrenmediklerine bakılarak sınıflara yerleştirilmesi bu kadar mı zor?’ diye sorduğumuz zaman ise hiçbir cevap alamadık Uğur Bey.
Cuma günü tekrar okula gittim. Bir gün önce söylenen her sınıfın mülteci dağılımı eşit yapıldığının yalan olduğunu öğrendim ve düzeltilmesi gerektiğini söyledim. Muhakkak ki hiçbir öğrenci arasında ayrım yapılmaması gerektiğini, vatanımıza iltica eden her çocuğun bizim çocuklarımız ile eşit eğitim ve öğretim hakkına sahip olduğunu dile getirdim. Bunun yanından Türkçe okuma ve yazma yetisine sahip olmayan çocukların bir sınıfta hem de 2. sınıfta toplanmasının diğer çocukların ilerlemelerine zarar vereceğini, bu dağılımın adaletli yapılması halinde hem mülteci çocukların hem de Türk çocuklarının haklarının korunmuş olacağını izah ettim. Bu konuşmalardan sonra mülteci yoğunluğunun olduğu 2A sınıfından üç mülteci öğrenciyi diğer ikinci sınıf şubelerine kaydıracaklarını ve listelere baktıkları zaman gerçektin adaletsiz bir dağılım olduğunu fark ettiklerini söylediler. Bu açıklamalar üzerine kendilerine güvendiğimi belirterek okuldan ayrıldım.
Akşam oğlumdan sınıflarından mülteci öğrencinin diğer sınıflara geçmediğini öğrendim. Perşembe günü bir eğitimcinin yapmaması gerekenleri yaparak bizi tabiri caizse bizi atlatıp gönderen okul idaresi yine aynı taktik ile beni eğlediler.
Olanları düşündüğüm zaman, özellikle kayıt alırken bağış aldıklarını öğrendikten sonra mülteci öğrenci sayısını 9’da tuttukları sınıflara öğrenci kaydı alırken hangi kriter uygulandığı konusunda büyük şüphelere düşmekteyim.
Uğur Bey köşe yazılarınızı beğenerek okuyorum. Pek çok soruna el attığınıza şahit oldum. Bir gazeteci olarak sorunumuza da değinirseniz müteşekkir olur, esenlikler dilerim. Saygı ve sevgilerimle.”
………………
Satırları okurken samimiyetinden zerre kadar şüphe duymadığım değerli okurumuzun ve buradaki diğer velilerin sesini duyurmak adına soytarı (!) değil de “gazeteci” isek bu bize yazılanı kamuoyuna ve yetkililere iletmek bizim asli görevimiz.
Başta yine ahlaksızlık(!) yaparak Milli Eğitim Müdürlüğüne sormadan yazdığım bu velinin isteklerine isterse Milli Eğitim isterse okul idaresi cevap verebilir. Bunu da geçen sefer olduğu gibi aynı şekilde yayınlarız inşallah.
Ama buradan başta Sayın Valimden rica ediyorum. Bu işler yaz cevap vermekle, yani idare etmekle yapanın yanına kar kalmakla, sürdürülürse başta velilerin de tek tek noterden görüşlerini alarak konuyu Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk Bey’e de değil Külliye’ye de ulaştırabileceğim en son noktaya kadar Allah’ın izni ile ulaştırmak adına tüm şansımı zorlayacağım.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Eğer hayat sadece sevinçle dolu olsaydı hiçbir zaman cesur ve sabırlı olmayı öğrenemezdik.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Plakasız elektrikli bisikletler ve benzeri araçlara şehir trafiğinde bir çeki düzen verebildiğimiz zaman onların da trafik işaret ve kurallarına uymasını sağlayabildiğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.