Yollarda, değişik insanlarla, farklı yerlerde yaşadıklarımı yazmayı seviyorum. Zira bu olaylar hayatın içinden, ders alınacak vasıfta, gerçek hikâyelerdir.
Seyahatten dönüyorum. Dünyanın en iyi havayolu şirketi THY ile Konya’ya uçuyorum. Uçak tamamen dolu. Yolcuların yarısı yurt dışından gelen yerli ve yabancı misafirler. Ön bölümde koltuklardan birinde yerimi alıyorum. Yan koltukta benden önce binmiş yaşlı bir erkek yolcu oturuyor. Selam veriyorum.
Birkaç dakika sonra hostes hanım geldi. Yaşlı adama “beyefendi özür dileriz, uçağa aktarma ile ilgili bazı sıkıntınız olmuş, üzülmeyin yapılanları ve yaşananları takip edeceğiz, sizi de bilgilendireceğiz”.
Adam cevaben “ben son 25 yıldır THY ile uçuyorum. İlk defa böyle bir olayla karşılaşıyorum. Transfer için gelen görevliler birkaç defa bekletti, neredeyse uçağı kaçıracaktım. Hatta biletimi ve kimliğimi de birkaç defa kontrol ettiler. Çok üzüldüm ve bozuldum”. Hostes “Tamam efendim, haklısınız. Bir daha kimlik ve biletlerinizi kimseye vermeyiniz, biletiniz üzerindeki barkotta bazı bilgiler var, kötü niyetliler bunu kullanabilir”.
Bende şaşırıyorum, nasıl bir uygulama ile hata yapıldığını merak ediyorum. Hostes hanım özür dilese, rahatlatıcı konuşsa da komşu yolcu rahatlamıyor. Belli ki ciddi zorluklarla karşılaşmış.
Hostes uzaklaşıyor. Sempatik ve sıcakkanlı adamı tanımaya çalışıyorum. O da buna müsaade ediyor.
Adam Danimarka’dan, aktarmalı olarak Konya’ya yani memleketine geliyor. Yürüme problemi olduğu için, uçak değiştirmede yardımcı olan sağlık ekibinden şikâyetçi. Hayli bekletildiği için ortalığı karıştırmış ve en sonunda efevari bir tavırla “ver lan biletimi ve kimliğimi” diyerek de sert çıkmış.
Danimarka olunca iş değişiyor, benim de orada bir süre kaldığımı söylüyorum, memnun oluyor. 6 ay süreyle kaldığım ülke hakkında yeni bilgiler alıyorum. Son günlerin ekonomik sıkıntısını yaşıyorlarmış.
Tipik bir Anadolu insanı, kendine has tavrı ve giyimi var. Ses tonu da hayli yüksek, kulaklarının az duyması ile her türlü konuşmamı keserek “sesimi biraz daha yükseltmemi” istiyor.
Bu arada ayakkabısına takılıyorum. “Ayakkabı da çok şık, ağalara yakışır bir görüntüsü var, pantolon, ceket tam-takım”. Yok, canım en ucuzu dese de memnun olduğunu gülerek gösteriyor.
77 yaşında adam 55 yıl önce Danimarka’ya gitmiş. 32 yaşında iken babası bir dostunun kızı ile evlendirmiş. İtiraz etmek ne mümkün. “Babam köy muhtarı, dedem ise yörenin ağası, tanınan bir aile idik. Evimizden misafir hiç eksik olmazdı. Misafirlere çok hizmet ettim”, diyor.
20 yıl önce malulen emekli olmuş. Yatırımların tamamını Türkiye’ye yapmış. “Ülkemi ve Konya’yı çok severim. 55 senedir ara vermeden geliyorum. Bunun 20 yılını araba ile gerçekleştirdim. Eskiden çok araba ile zordu, şimdi kolay, uçakla toplam 6-7 saatte Konya’da oluyorum”.
“Kim ne derse desin Türkiye dünyanın en güzel ülkesi. 55 yıldır alışamadım. Ülkemde ve Konya’da huzur buluyorum. Son 20 yıldır da senede 2 defa geliyorum”, diyor.
Tek çocuğu avukat kızından ve 4 torunu var. İşleri oldukça iyi de olsa da, onlar da sonunda Türkiye’ye gelecekmiş. Torunlar bir yana dünya bir yana diyor. Hanımı çoğunlukla torunlarla imiş. Bundan şikâyetçi. “Eskiden bana sormadan bir yere gitmezdi, şimdi öyle değil, hatta takmıyor”. Gülüyoruz.
İşte bir gurbetçinin hayatının özeti. Köklerine ve kültürüne bağlı insanımız az değil. Çoğu gurbetçilerin ülkemdeki gelişmeleri bakışları bazı yerli insanımızdan daha iyi. Kürt kökenli, 77 yaşındaki bir adamın Samimi hislerini duymak insanı sevindiriyor. Şikâyeti, gençlerin kendisi gibi düşünmemeleri. Gençlere her durumda ülkesini anlatıyor, ahlakı ve dürüstlüğü tavsiye ediyormuş.
Türkiye’de öğrenci okutan, burslar veren bu babacan, sıcak ve sevimli adam; Rabbim de sizi sevsin.