Biz gazetecilerin günü gününe, saati saatine uymaz. Bizim asla planımız programımız olmaz. Teşbihte hata olmasın “kuyruksuz uçurtma” gibiyizdir. Rüzgâr nereden eserse biz o tarafa doğru yön alırız.
Resmiyette yani kâğıt üzerinde 20 yıldır emekli olsak da haftanın 7 günü çalışmaktan büyük keyif alıyoruz.
Allah’a şükürler olsun ki bir işimiz gücümüz var. Sağlımız huzurumuz yerinde. Aklımız başımızda elimiz ayağımız tutuyor. Durum böyle olduğu sürece de yazacak çizecek bir yerimiz olduğu sürece de biz bu işi severek yapmaya devam edeceğiz inşallah.
Dün bizim yürüyerek şehri turlama günümüz oldu.
Dahası sabah evden çıkarken asla böyle bir programımız yoktu. Ama bir alo ile öğlen saatlerinde gazeteden çıktık. Gideceğimiz yerde park sorunu olacağını düşündüğümüz için dolmuşa atladık. Oraya gittik çıktık sonra da kendi kendimize dedik ki “Uğur Özteke yediklerini eritmen lazım. Onun için hadi bismillah tabana kuvvet bir yürü de şehri bu hafta yani Cumhurbaşkanımızı karşılama haftasında daha yakından gör”…
İçimizden gelen sese kulak verdik, güzel mi güzel güneşli ve sıcak bir ekim günü merkezi turladık.
Şehri yönetenler işlerini güzel yapıyorlardı.
Nerede ise Selçuklu, Karatay ve Meram’ın merkezle kesim noktalarının tamamında temizlik işçilerimiz, o kadınlı erkekli “turuncu insanlar” arı gibi çalışıyorlardı. Kafalarını kaldırmadan bitki çiçek, toprak, ot temizleme işinde idiler.
Öte yandan temizlik işçilerimiz her zamanki gibi harıl harıldılar.
Büyük kurum ve kuruluşlarımız, dolayısıyla il ve ilçe parti teşkilatları süsleme, afişleme, görüntülüme konusunda çalışmalara erken başlamışlardı. Bu da şehir adına güzeldi.
Tabii yürürken sadece öyle avel avel sağımızı solumuzu seyrederek gezmiyorduk. 3-5 dükkan arada bir selamlaştığımız işyeri sahipleri ile ama ayaküstü sohbet ediyor ama içeriye girip çaylarını içiyorduk.
Sonuçta küçük ve orta ölçekli esnaf piyasanın hal ve gidişatından sıkıntı idi.
Allah sizi inandırsın altın satanı da dertli, 25 liraya spor ayakkabı satanı da dertli idi.
Adam kaliteli kalitesiz, giyersiniz giymezsiniz ama sonuçta spor ayakkabıyı 25 liraya satıyordu. Zaman öğle vaktini geçmişti ve o işyeri sahibi daha siftah yapmamıştı. Güneşin yönüne göre dükkânının önündeki tezgâh ile oynayıp duruyordu.
Esnaf haline şükrediyordu. Ama piyasada o beklenen kıpırtı hâlâ bir türlü olmamıştı. Biz de kendilerine “biraz daha sabır” deyip, bir sonraki durak için izin isteyip, kalkıyorduk.
Bunlar sonuçta şehrimiz ve insanımız adına güzel, ümit verici gelişmelerdi.
Ammaaaa bir de işin iğrenç yönü vardı.
Bize yolda yürümekten nefret ettirip insanlara bakmaya korkutan iğrenç bir alışkanlık vardı.
O ne yaaa.
Adım başı üstü başı düzgün kelli felli insanlar size “Selamünaleyküm” diye yanaşıp para istiyorlardı.
Ne olur sakın yanlış anlamayın benden böyle para isteyen dört kişi çıktı dördü de sanırım Suriyeliler idi. Çünkü Türkçe konuşamayıp çat pat ifade ile para, ekmek, iş diyebiliyorlardı.
Diğer yandan bu işi meslek edinmiş vatandaşlar da yolda, yolakta karşınıza çıkıp, ekmek parası, bilet parası istiyorlar.
Vallahi bu iğrenç mi iğrenç, çirkin mi çirkin duygu sömürüsü yüzünden nerede ise Allah’ın selamını almayacağız.
Suriyeli vatandaş olayı bir devlet politikası.
Ve devletimiz başta Valilik olmak üzere Belediyeleri ile emniyeti ile hayırsever kurum ve kuruluşları ile dahası hayırsever iş adamları ile kısaca millet olarak, Konya olarak bu işi dört dörtlük yapılıyor.
Eksiği yok fazlası ile yapılıyor. Dörtte beşlik yapıyor.
Bizim bu Suriye hassasiyetimizi suiistimal etmek isteyen birileri de kaldırımda insanı yürütmüyorlar.
Bu dediğimiz olaya kimse resmi ya da gayri resmi müdahale edemez. Bunun da bilincindeyiz.
Ancak bu niyeti bozuk, sözüm ona uyanık sahtekarlar bizim gibi yaşlı ya da algın dalgın yolda yürüyen herkese yanaşıp bunu yapıyorlar.
Tekrar altını çiziyoruz. Devlet olarak hükümet olarak bu insanlara hayal edilemeyenler yapılıyor. Amerika’nın Avrupa’nın en zengin ülkelerinin ülkelerindeki göçmenlere yapabildiklerinin biz bin mislini yapıyoruz.
Ama dün bir daha gördük ki bu da yetmiyor.
Diyeceksiniz ki bunu sadece Suriyeliler mi yapıyor?
Yoooo sıralama yapacak olursak doğulusu da yapıyor güney doğulusu da yapıyor.
Yapanları sıralayın en az yapanı da Konyalısı yapıyordur.
Bunu dar bir ırkçılık olarak görüp söylemiyorum.
Yardım kuruluşlarımızın yöneticilerinin anlattıklarından biliyorum ki bizim yerli insanımız açlıktan ölse de benim şuna ihtiyacım var demiyormuş. Bu yaşanmışlıklara dayanarak söylüyorum.
Neyse işi bir sıkıntılı yerden alıp başka sıkıntılı bir yere götürmeyelim.
Dün güzel Konya’mızın tek can sıkıcı olayı buydu. Belki şimdi bazı okurlarımız “buna şükür” deyip bize döşenecekler ama iyiye iyi kötüye de kötü dersek kötüleri en az seviyeye indirmiş oluruz değil mi?
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Bugün için toplumda sevilmenin yolu, en saf hayvanın postuna bürünmektir.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Dar kaldırımlarda vatandaş rahatça elini kolunu sallaya sallaya yürüyebildiği zaman daha iyi ADAM oluruz.