Aynadaki yansımamıza baktığımız zaman, biraz sonra içine atılacağımız koşuşturmacayı, rutin işlerimizi ve belki de o güne dek hiç yapmadığımız bir şeyi düşünürüz çoğu kez. Bugün biraz aynaları düşünelim istedim.
Bir alışveriş merkezinde gün içinde yüzlerce kez bakılan bir ayna bu bazen. Bazen de yalnız başımıza kendimiz olduğumuz. Bunca insanın kahrını çekmek ve olmak istedikleri kişileri onlara göstermek zor olsa gerek. Eleştiriyor bizi aynalar yeri gelince, yeri gelince kırıyor, üzüyor geçici bir süreliğine. Ama asla küsmüyoruz onlara.
İnsan anlaşılmak için bir çift kulak arar dururmuş hep. Kendisiyle konuşmak gibi aynalar da. Onayı ve beğeniyi onlardan alıyoruz, yermeyi, okkalı eleştiriyi yine onlardan. En ufak tereddütle bakma ihtiyacı duyarak sonunda rahat bir nefes alıyoruz neticeye göre.
Biraz da modern aynalardan bahsetmek gerek aslında. Giderek yalnızlaşan ve kaybolan bireyler algısı atmosferi kaplamış durumda. Hayatta kalmak için de bu yalnız bireyin bir aynası olmalı. Ders alacağı, yolunu çizeceği, başucunda sürekli kendisini güncelleştirebileceği. Kendi aynalarımızı getirelim aklımıza. Bağlantı aygıtlarımız, kitaplarımız, mesleğimiz, eşimiz, ailemiz…
Tutunmayı sağlayan ve yeniden yola çıkmamıza yardım eden düzinelerce yol var. Sanırım seçtiğimiz ayna yani dayanak noktası olmadan yaşayamıyoruz. Dolaysıyla aynamızı da kaybetmek istemiyoruz. Tahmini verilere göre günümüze dek yüz on milyar insan geldi dünyaya ve yaklaşık yüz milyarı zaten şu an yok hayatta. Yüz on milyardan sadece biri olmak ve yüz on milyarda sadece bir olmak. Yok olmanın bir önceki aşaması olan yaşamda, seçtiğimiz dayanak noktası en önemli unsur. Yaşadığımız acılar da, kayıplar da, zorluklar da ancak bir güç kaynağı ile katlanılabilir hale gelir. Hayatlarımıza tekrar bakalım ve bugüne kadarki yaşam amaçlarımızla da ilişkili olarak nelerden güç aldığımıza nasıl hayata tutunduğumuza ve neleri kaybedebileceğimize bir bakalım. Her şey bir insan kadar zor olabilir, bir insan kadar basit de.