Yenilgi; hedeflediğimiz yere varamamak… Birlikte yarışa koyulduğumuz rakibimizden daha az bir başarıyla yarışı bitirmek… Yolda dökülmek, menzile ulaşamamak yahut…
Her şeye hazır olmalıyız… Yılmadan, usanmadan, utanmadan, sıkılmadan “Kabe’nin Rabbine andolsun ki biz kazandık” diyebilmeliyiz. Sendeleyip sarsıldığımızda “Yardım Allah’tandır ve zafer yakındır” buyruğuyla ümitvar olmalıyız… Fedakârlıkla, diğergâmlıkla kaldığımız yerden devam etmeliyiz. “Koşu bittikten sonra da koşan atlar” olduğumuzu unutmadan…
Ahitlerimize sadık olmalıyız en başta… Kıblemizi şaşırmadan, hep kıbleye doğru yürümeliyiz… Sarp yokuşlardan, zor saatlerden, dar kapılardan geçeceğiz… Ateşten gömlek giyip zor imtihanları atlatacağız…
Her şeye hazır olmalıyız…
Bizim insanımız diye bağrımıza bastığımız insanlar, yani bu halk, bizi yarı yolda bırakıp kaçabilir… Her yola çıkışta bizi terk edebilir, bizi yalnız bırakıp kendi kabuklarına çekilebilirler…
Bizi Taif’te taşlayabilir, ardından Mekke’den kovabilirler…
Hafızaları diri tutarak, tarihi yeniden okuyarak, Kitab’ın muştularıyla donanarak, şanlı bir orduyla Resûl’e fethin müjdelendiğini hatırlayarak… Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer ve zafer zafer büyüyen bir yenilgiye inanarak…
Hakikat şu ki; zafer, menzile ulaşmanın adıdır. Zafer, başarmak, elde edilenle mutlu olmaktır. O’nun ihsan ettiği tüm imkânları onun davası için kullanmaktır. Zafer; Taif duasından sonra Allah’ın bize Hicret’i yaşatmasıdır. Ve bir gün, Hudeybiye’nin mahzunluğundan sıyrılıp “fethi mübin”e vâsıl olmaktır…
Bugün karşımıza çıkana üzülebilir, ah vah edebiliriz. Bugün boynumuz bükülebilir, ellerimizi ovuşturabiliriz… Ancak yarın açık alınlarla, dik başlarla, dirilmiş cüretlerle geleceğiz…
Kim bilir yeni bir dönemin eşiğinde, yeni bir dirilişin arifesindeyiz… Bunun için yeni bir ivmeye ihtiyacımız olacak… Yeni bir hız bulmak için yeniden silkinip toparlanma vakti kim bilir…
Biliriz ki, bir hareketin harcına ne kadar ter karışırsa o hareket o kadar güçlü olur. Bu uğurda ölsek de tarihin en güzel romanını yazmış olacağız…
Bugün yaşadığımız kibre kapılmasın diye nebîlere dahi tattırılan bir duygu hali kim bilir… Bu kaybediş, bu geri çekiliş, bu yenilgi, yaşanandan ders çıkarılacaksa bir kazanç olacak…
Ne diyordu Şair…
“Bir dilim umuttu istediğimiz
Ölüm verdiniz
Bir kuru sevgiydi, bir avuç tebessümdü
Merhametti rahmetti
Zulüm verdiniz
Ama ey kahkaha çocukları, biz yaratılmışların en şereflisiyiz
Bize el verildi pençe diye
Kurşun diye göz verildi
…
Bize Sevgilimiz’den
Zafer için söz verildi…”
Zafer için söz verildi bize… Bugün olmazsa yarın bir gün mutlaka… “İnna fetahna leke fethan mübinâ…”
Zafer bizim olacak… Fert fert herkes kalkacak ve yeniden inşa edecek kendini… Bunun için kimse bulunduğu yerden memnun olmayacak. “Bize yeter” demeyecek. Daha yukarılara, daha ileriye doğru bir hamle yapacak…
Herkes yol alıyor, biz oturmayalım… Menzil çileli ama uzak değil… Yeter ki dağılmayalım. Birbirimizi tenkid edelim, ama ne diyeceksek önce kendimize diyelim…
Kalkalım ve düzeltelim, kalkalım ve kuralım kendimizi...
Çünkü, zafer için söz verildi bize…