En kestirmeden zafer sevindirir yenilgi ise üzer. Kazananlara umut kaybedenlere ise umutsuzluk olarak yansır. Ne gariptir ki, kazananlar marifeti kendinde kaybedenler ise kabahati başka yerlerde ararlar.
31 Mart seçimlerinden bir ay önce “Seçim Gelir Seçim Geçer” başlıklı bir yazı yazmıştım. Yazımda;
“Yaklaşık bir ay sonra bir seçim daha bitecek; kimisi üzülecek kimisi sevinecek. Kazanmanın mı kaybetmenin mi hayırlı olduğunu elbette ki Yüce Mevlam bilir. Onun için hani Kırkpınar Güreşlerinde hepimizin bildiği cazgırların “Allah Allah İllallah/ Erler çıktı meydana /…/Bu meydan er meydanıdır/Nice koç Yiğitler bu meydandan geçti,/Acı tatlı suyun içip göçtü…” diye başlayan şiirin “Alta düştüm diye üzülme/Üste çıktım diye sevinme,” nakaratını yarışa giren tüm adaylar kulağına küpe yapmalıdır.
Çünkü bu yarışın kazananları olacağı gibi kaybedenleri de olacak. Her şeye hazırlıklı olmak iyidir. Kazanan makama otururken kendini makamı bırakanın yerine koyup bir gün kendisinin de bırakan olacağını hatırında tutarak vazifesini kibirden, enaniyetten uzak hakka riayet ederek yapmalıdır” ifadelerinden sonra;
Seçimler yüzünden birbirimizi üzmeyelim, kırmayalım. Yaşı büyük olanlar çok seçim gördü, küçük olanlar çok seçim görecek. Esas olan saygı, sevgi ve birlik içinde güzel ülkemizde huzur içinde yaşayabilmektir” temennisinde bulunmuştum.
Her gün görsel, yazılı ve sosyal medyada gözlemlediğim kadarıyla bu seçim sonuçları özellikle de İstanbul sonucu belli kesimleri cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmış gibi aşırı derecede sevindirdi bazı kesimleri de üzmenin ötesinde karamsarlığa sürüklemiştir.
Burada herkes nerede bulunursa bulunsun kendi payına düşen kadar “nerede yanlış yaptım veya yapıyorum” diye muhasebesini yapmalı ona göre hareket etmelidir. Özellikle iktidar sahipleri kendilerine yönelik nefretin hatta düşmanlığın nedenleri üzerinde daha fazla kafa yormalıdır.
Elbette ki, bilinçaltına yerleşmiş ideolojik nefretin hatta düşmanlığın olduğunu bilmekle birlikte idare edenlerin adalet ve liyakate uygun düşmeyen icraatlarının da etkili olduğunu düşünüyor; düşünmenin ötesinde gözlemliyorum.
Başta ülkeyi idare eden irade olmak üzere iktidarı ve muhalefetiyle sorumlu davranmak zorundadırlar. Özellikle ülkeyi yönetme yetkisine sahip olanlar toplumsal huzurun tesisi için kendilerine oy vermeyen halk kitlelerinin samimi kaygılarını dikkate almalıdırlar. Özellikle ideolojik temelli nefretin dışında kalan halk kitlelerinin nefretinin nedenlerini oraya koyarak kaygılarını ortadan kaldırıcı söylem ve eylemlere sıkça yer vermelidirler.
Belediye başkanları hangi partiden olursa olsun halka hizmetin hakka hizmet olacağı bilincini canlı tutarak işbirliği içinde hareket edilmelidirler. Kutuplaşma, ayrışma hiç birimizin yararına olmadığı gibi ülkemizin geleceği içinde büyük risk taşımaktadır.
Coğrafyamız ve ülkemiz üzerinde büyük oyunların oynandığı, içeriden ve dışarıdan farklı şekillerle emperyalist saldırılara maruz kaldığımız bu günlerde her zamankinden çok birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var.
Kendimizi nasıl tanımlarsak tanımlayalım birbirimizi anlamak zorundayız. Biz birbirimizi anlamazsak kendimizi dış etkenlerin planının bir parçası olmaktan kurtaramayız!
Herkesin bir düşüncesi ve tercihi var ve olacak; kimsenin kimseyi düşünce ve tercihlerinden dolayı suçlama, aşağılama hakkı yoktur. Herkes sorumlu davranmak zorundadır. Kraldan fazla kralcıların kışkırtıcı söz ve davranışlarına prim verilmemelidir. Bunlar konjonktüre göre şekil almaktan hiç rahatsız olmazlar. Onun için hoşumuza gitmese de gerçek dost ikazları dikkate alınmalıdır.
Seçim sonuçlarının analizi birçok kişi ve kuruluş tarafından yapıldı ve yapılmaya devam edilmektedir. Abartılı, durumsal analizler olduğu gibi gerçekçi dost analizlerine de rastlamaktayız.
MAK Danışmanlık Şirketinin sahibi Mehmet Ali Kulat Bey’in özellikle genç kuşağın tercihleri ile ilgili değerlendirme ve anket verilerini gerçekçi buluyor ve ilgililer tarafından dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum.
Gerçek zafer belediye başkanlığının hatta cumhurbaşkanlığının kazanılmasıyla olmaz; gençliğin milli ve manevi yönden yetiştirilmesiyle olur. En büyük yenilgi gençler başta olmak üzere insanımızın dininden uzaklaştırılmasıyla meydana gelir.
-Kazanan kim kaybeden kim?