Ey Konya! Vakit kervan olup, kervana katılıp, kervana gönlünü bağlayıp yola düşme vaktidir. Yola düşenlerin iki gözlü olan heybesinin, bir gözünde kültür, diğerinde turizm olmak şartıyla yola çıkmasının tam zamanıdır!
Bu heybenin gözleri bugüne kadar yarım yamalak doluydu…
Bugüne kadar yola düşenler, bu işe nereden başlayacaklarını bir türlü kestiremediler!
Üstelik heybelerinde ne kültür vardı, ne de turizm.
Anlayacağınız, yolcuların heybelerinde kültür azığı yoktu, turizm azığı yoktu. Oysa her nereye gidilse kültürden ne getirdin, turizmden ne getirdin diye sordular!
Azık torbalarından kültürle ve turizmle alakası olmayan ne varsa çıktı da, kültür ve turizmin kırıntısı dahi çıkmamıştı bugüne kadar.
Çok şükür bugün, kültür ve turizmin azık torbalarına koyacağımız çok şey var!
Bugün, yola çıkacak güvenimiz var!
Ecdad mirası, ecdad yadigarı eserlerimiz var!
Kültür ve turizme gönül veren, bu işin sevdalısı olanlarımız var!
Tek eksiğimiz ne mi?
Azık torbalarına kültür ve turizmi koyacak, onları uğurlayacak, yollarda gözetecek, arkalarında dağ gibi duracak bir irade…
Bu irade çok şükür yok değil! Bu şehirde dünde vardı, bugünde var!
Ancak, azık torbalarına kültür ve turizm konmasın diye, öteleyen öteleyene…
Buna rağmen, o öteleyicilere, o engelleyicilere rağmen bu irade, çok şeyler yaptı!
Onun içindir ki…
Selçuklunun kervanı, Selçuklunun hatırına, Zazadın Handan kalkmalı…
Konya’ya vardığında, Sultan Tepesi deyip, Alaeddin Tepesine uğramalı.
Ol Sultanlar huzurunda Fatiha okunmalı.
Az biraz soluklanıp, şehri köşe-bucak temaşa edip, ol İpek yolu üzre Kızılören’e varmalı…
Sonra bu kervan hikayesi, Konya’ya mal olmalı…
Adına bir gün verip, cümle ticaret erbabı, kervan ile bu şehre bir zenginlik katmalı…
Bu iş lafla değil a canlar, icraatla olduğunu hepiniz benden daha iyi bilenlersiniz!
Kervan yürüyüşünü, gelin kadim bir Kervansaray olan Zazadın’dan başlatın. Kervan adım adım dolaşsın Selçuklu eserlerini, dolaşsın Selçuklu Payitahtının merkezini. Sokak, sokak, cadde cadde, şenlendirin şu şehri artık, şenlendirin ki, Selçuklu Sultanlarının kemikleri sızlamasın!
*****
Anadolu bir zamanlar, kervanların uğramadan geçmediği, her şehrini dolaştığı, her köşesine bucağına ulaştığı, eşsiz bir coğrafyaydı.
Kervan ticaret demekti!
Kervan zenginlik demekti!
Kervan medeniyet demekti!
Kervan tanışmak demekti!
Kervan buluşmak demekti!
Kervan kavuşmak demekti!
Kervan soluklanmak, mola vermek, yeni dostluklar, yeni arkadaşlıklar edinmek demekti!
Kervan her diyarın zenginliğini ve güzelliğini diyardan diyara, şehirden şehire taşımak demekti!
Kervan öyle bir gönül köprüsüydü ki, yollara isim verdi.
Anadolu’dan da geçen ve ta…Çin’e kadar ulaşan bu yolun adı İpek yoluydu.
*****
Kervan, seyyahları, gezginleri, tüccarları tanıştıran, buluşturan döneminin emsalsiz vasıtasıydı.
Anadolu ticaretinin her zaman vazgeçilmeziydi…
Eskiden “Küçük Asya” denilen Anadolu coğrafyası Asya ile Avrupa’yı bağlayan bir köprü olarak stratejik bir coğrafya olma özelliğini hiç kaybetmedi…
Orta-doğuya açılan kapı, Avrupa’ya açılan kapı denildiğinde hep akla Anadolu geldi…
Sıcak denizlere açılmanın da kapısıydı aynı zamanda…
Bu coğrafya dünyanın her döneminde elde tutmanın en zor olduğu, kendini güçlü hisseden her kavmin, her milletin, her devletin sahip olmak istediği bir coğrafya olarak, hâlâ vazgeçilmez!
Milattan önce Hititlerin, sonra Roma’nın ve en sonrada bin yıldır bizim yani Türk Milletinin olan bir coğrafya Anadolu…
Ve bu coğrafyada, son bin yılın, kalbinin attığı, kalbinin çarptığı tartışmasız en önemli şehridir Konya…Döneminin bütün kervanlarının uğradığı, uğramadan geçmediği tek şehir!
Kervan bu şehrin olmazsa olmazıydı…Onun içindir ki, kervan bir tarih tünelinden geçer gibi, tarihle başlayıp, tarihle devam etmeli yoluna…
Uydurma, sonradan icat olunan çakma mekanlardan değil…Tarihin ta kendisinden, özünden, bilineninden, tanınanından kalkmalı kervan…
Zazadından çıktım yola, Sultan tepesinde verdim mola diye bir başlayın hele…Hele bir Bismillah deyin yola çıkarken, ne yolda kalırsınız, ne belde…
*****
Anadolu dünde göz kamaştırıcı bir coğrafya idi. Bugünde…Hititler zamanında, Lidyalılar zamanında, Roma döneminde, sonrasında Doğu Roma döneminde ve Selçuklular döneminde de…
Selçuklu, ticareti yaygınlaştırmak ve geliştirmek adına, döneminde ticarete çağ atlattı.
Hanlar, kervansaraylar, kervanları koruyan ve bir handan bir diğer hana refakat eden muhafızlar, Selçuklunun ticaretini gelişmesine döneminin baş döndürücü bir desteğiydi.
Özellikle Uluğ Keykubad döneminde, zirveye çıktı bu yaklaşımlar.
O devrin tüccarları ve gezginleri, üç günden fazla kalmamak şartıyla bütün Selçuklu diyarını ellerini ceplerine atmadan bedava dolaşabilirlerdi.
Çünkü hanlar ve kervansaraylarda üç gün kalmak bedavaydı. Buna hayvanlarının yemi ve bakımı da dahildi.
Konya, Anadolu’nun en ihtişamlı ve en muhteşem şehri olmuştu.
Konya Sarayı, o devrin dünyasında sözü geçen, itibarı olan, ses getiren, ricası kırılmayan, boş çevrilmeyen bir saray olarak tanınır ve bilinirdi.
Selçuklu Başkentine, dünyanın birçok diyarlarından tüccarlar geldi, alimler geldi, seyyahlar geldi, gönül erleri geldi.
Bugün gelenler kalmıyor, bir çayımızı bile içmiyor diye sızlanmalar var ya…
O dönemin Konya’sına gelenler, bu şehirde kalabildikleri kadar kalmaya gelirlerdi.
Bugün sorgulanması gereken, araştırılması gereken konu aslında bu olmalı!
O dönemde nasıl bir anlayış sergilenmişti ki, gelenler bir daha gitmemeye çalışıyorlardı!
Konya ticareti, bunu sorgulamak, yeni anlayışlar ve arayışlar geliştirmek zorunda…
*****
Görülen ve eksikliği hissedilen odur ki, Konya, 30 yılı aşkın bir zamandır es geçilen, görmezden gelinen kültür ve turizm değerlerine olabilecek en ciddi anlamda geri dönüş yapmalıdır.
Bu geri dönüş için son yıllarda atılan olumlu adımlar, şehrin bu konuda ki iradesinin ortaya konması bir hayli geçte olsa sevindirici.
Ancak bunlar yeterli değil!
Konya geçmişte zirveye kültürüyle ulaştı. Selçuklu Medeniyetiyle ulaştı. Kılıçaslanlar şehri olarak ulaştı. Kudüs’e kalkan olarak, Haçlı seferlerini durduran iradenin bu şehirden yönetilmesiyle ulaştı. Başta Mevlana olmak üzere gönül erlerinin, gönül postlarını Konya’ya sermesiyle ulaştı. Türk İstiklal Mücadelesine en büyük desteği veren isimsiz kahramanlarıyla ulaştı.
İnanın; Bugün tarihiyle, kültürüyle, turizmiyle, dinamikleriyle sen-ben demeden, sizden-bizden demeden oluşturacağı bir kervanla başlatacağı gönül seferberliğiyle Konya, bir değil, birkaç Konya daha olabilecek azme ve kapasiteye sahip. Yeter ki isteyelim. El ele verelim!