Mübarek Ramazan Ayı’mızı birçok maddi ve manevi sıkıntıya rağmen idrak etmenin gayreti içinde olmalıyız.
Bu mübarek ayda yapılan hayır ve hasenata kat kat sevap verildiği için Müslümanlar zekat ve sadakalarını haklı olarak bu ayda vermeyi tercih etmekteler.
Elbette ki, yılın her gününde zekat ve sadaka verilebilir, verilmelidir de; çünkü, insanların her zaman ihtiyacı olup ihtiyacı olanlara yardımda bulunmak büyük sevaptır.
Dinimiz İslam’da Zekat kesin emirle farz olup şartlarını taşıyan her Müslüman belirlenen miktarta zekatını vermek zorundadır.
Zekat ve sadakanın faziletini bildiğimiz için üzerinde fazla durmadan kime, neden, nasıl yardım yapılması üzerinde edindiğim bilgiler nispetinde durmaya çalışacağım.
Yıllar önce üniversitede okurken bir gazetede okuduğum haberi çok dikkat çekici ve yazımın ana temasıyla ilişkili bulduğum için sizlerle paylaşmak istedim.
Haberde, Erzurum’da bir üniversite öğrencisi harçlığının bir kısmını sadaka olarak bir dilenciye verir. Genç daha oradan ayrılmadan dilenci cebinden bir marlboro sigarası çıkarıp yakar. Bu duruma sinirlenen genç “ben harçlığımdan para veriyorum sen marlboro içiyorsun” der, verdiği parayı dilenciden geri alır.
Gencin parasını geri almasına olumlu bakmayıp “ben veririm, kim ne yaparsa yapsın” diyebiliriz; ancak, genel olarak bu düşünce doğru değil, hassas davranılması gerekmektedir.
Allah(c.c.) rızası için verilen bir paranın Allah(cc)’ın haram kıldığı işlerde kullanılması bize yarar yerine zarar da verebilir.
Öyleyse biz; ister zekat ister sadaka ve isterse başka bir ad altında yapacağımız yardımların nereye, kime verildiğine hassasiyet göstermemiz zorunluluk arz etmektedir.
Hassasiyetimiz Allah(cc)’ın dinine hizmet olmalı; çünkü, bu hizmet cihattır. Her Müslüman Allah(c.c.)’ın dinine ilmiyle, malıyla, canıyla yardım ederek Allah(c.c.)’ın yardımına mazhar olur.
Peygamber Efendimiz(sav) Tebük seferinden dönüşte ashabına; " Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz." buyurunca Eshab-ı Kiram Efendilerimiz büyük cihadın ne olduğunu soruyorlar. Efendimiz(sav); nefse karşı verilecek mücadeleyi "büyük cihad" olarak buyurmuşlardır.
Yine başka bir Hadis-i Şerifte Efendimiz(s.a.v.), “hakiki mücahit nefsine karşı cihad açan kimsedir” buyurmaktadır.
Bir Müslümanın büyük cihadı yerine getirebilmesi için “İlim öğrenmeli”, “İlmiyle amel etmeli” ve “amellerini ihlas” ile yapması gerekmektedir.
Bir Müslümanın dinini yaşayabilecek kadar ilim öğrenmesi farzdır. Öğrenilen ilmin gerekleri yerine getirilerek amel edilmesi ve bu amelleri ihlasla yapılması gerekmektedir.
Günümüzün en büyük cihadı, Allah(cc)’ın dininin öğrenilmesi, öğretilmesi, yaşanılması ve yaşatılmasıdır.
Vereceğimiz zekat, sadaka ve diğer yardımları yaparken Allah(c.c.)’ın dinini öğreten kişi ve kurumların öncelikli olmasına azami derecede hassasiyet gösterilmeli, bunun dışındaki hiçbir etken bizi etkilememelidir.
Yok efendim, “bizim partiye oy vermedin, bizim takımı tutmuyorsun, bizim mahalleden değilsiniz” gibi yaklaşımların hiçbir haklı tarafı olmayıp ölçümüz Allah(c.c.)’ın dininin öğretilmesi ve yaşatılması olmalıdır.
Elbette ki, Tevbe Suresi 60. Ayette yer alan, “Sadakalar (zekât gelirleri) ancak şunlar içindir; yoksullar, düşkünler, sadakaların toplanmasında görevli olanlar, kalpleri kazanılacak olanlar, âzat edilecek köleler, borçlular, Allah yolunda (çalışanlar) ve yolda kalmışlara…” bazı hassasiyetler dikkate alınarak verilebilir, verilmeli de.
Tefsirlerde ve bazı İslâm âlimlerinin açıklamalarında gördüğüm üzere sadece öğrenim gören talebelere değil; cami, Kur’an Kursu yapımı gibi işleri üstlenmiş hayır kurumlarına da verilebilir.
İslam Alimleri, Ayet-i Kerimedeki bu ifadeyi İslâm’ın ve Müslümanların yararına olan her türlü faaliyet şeklinde anlamaktadırlar.
Günümüzde en acil ve en zaruri olan Allah(c.c.)’ın dininin öğrenilmesi olup hem öğrenenlere hem öğretenlere hem de bu işin yürümesi için çalışan kurum ve kuruluşlar zekat verirken öncelikli tutulmalıdır.
Her Müslüman, Allah(c.c.)’ın dinini öğretmeye çalışanlara yardım ederek kendisine yardım ettiğinin şuuruna varmalıdır.
Sonuç olarak; kime, neden, nasıl yardım yapılmasının bilinciyle hareket etmeliyiz.