Uzun uzun zaman önce memleketin birinde ne dense tersini yapan bir Bey varmış. Memleketin Sultanı, almış bu Beyi karşısına, bak Bey demiş, babanı kardeşim gibi severdim. Onun hatırına sana bir şey yapmıyorum. Sen neden böylesin? Rahmetli babana benzeyen tek bir huyun yok. Aksilik sende, hırçınlık sende, ikna olmamak sende, emirlere karşı gelmek sende. Kelleni almamak için kendimi zor tutuyorum. Bey, elinden geleni ardına koyma Sultanım demiş. Nihayetinde bir canım var. Al canımı sende kurtul, bende kurtulayım.
Sultan hiddetle fırlamış yerinden, bre densiz demiş, seni o şehrin Beyliğinden aldım. Artık Bey falan değilsin. Artık hiçbir şey değilsin. Defol git, yıkıl karşımdan. Rahmetli babana sözüm olmasa kendi elimle sıkacağım boğazını. Ardından da atın bunu zindana demiş. Bunun yeri Bey konağı falan değil. Ben emir verinceye kadar orada kalsın. Atmışlar aksi Beyi zindana. Zindandakiler, Beyimiz yoktu demişler, Beyimizde oldu.
Zindandakilerin en yaşlısı, ben demiş Zindan ağasıyım. Ne oldu da düştün buralara Beyim. Sultana karşı geldim demiş. Az kalsın kellem gidiyordu. Atın zindana dedi. Yandın Beyim demiş Zindan Ağası. Ben bu zindanda ölür gidersem, benden sonra seni Zindan Ağası yaparlar artık. Hem Bey, hem ağa olursun. Mahkumlar başlamışlar gülmeye. İçlerinden biri Beyim demiş, ben senin şehri bilirim. Çok aksilik yapmadın mı?
Kim ne dese tersini yaptın, haklıyı, haksız, haksızı haklı yaptın. O güzel şehir cehennem oldu insanlara. Herkes o şehre acıyordu. Çok ah, çok beddua aldın Beyim. İşte şimdi, sende bizim gibi zindandasın. Bey, ya sen ne yaptın demiş. Benim sevdiğim kızı kaçırdılar. Kaçıranı da ona yardım edenleri de serdim yere. Kız, bana varmadı. Beni şikâyet etti. Attılar beni zindana, sana buradan çıkış yok dediler. Hadi benim bir sebebim vardı. Sen ne diye ahaliye zulmettin Beyim? Bey bir ara anlatırım demiş. Deyin bakalım bana buradan bir çıkış yolu yok mudur?
Zindan Ağası, var Beyim demiş. Ancak ölün çıkar. Tabi o arada Sultanın fikri değişip seni Payitaht meydanında asmazsa. Aradan altı ay kadar geçmiş. Zindandaki mahkumlar, Beyim demişler, senin bugüne kadar hiçbir aksiliğini görmedik. Mülayim, sakin, her işin ucundan tutan, herkese yardıma koşan birisin. Bey gibi falanda değilsin. Zindan ağası, burası zindan demiş. Buraya deli dolu girersin, sakin çıkarsın. Sakin girersin, deli dolu çıkarsın. Zindanın ayarı, kantarı yoktur. Beyi de ne hikmettir bilinmez sakinleştirdi. Bey, ağam demiş, geç dalganı. Ben o şehirde hiç kimseye aksilik yapmadım. Ancak damarıma basıldığında, ne yaptığımı bilmem. Bunu kullandılar.
Sultanda inadına damarıma bastı. Birilerinin benimle ya da rahmetli babamla bitmemiş bir hesabı var. Benim şu halimden çok daha fazla sakin olmam lazım. Bir de beni frenleyecek senin gibi biri lazım ağam. Zindan ağası, gün doğmadan neler doğar bilinmez beyim demiş. Senin niyetin halisane ise hiç korkma. Şu zindandakiler var ya, bunların içinde senin gibi, haksızlığa uğramış, iftira edilmişler var. Gün gelir alırız onları da yanımıza, bakarız kim karşımıza çıkarsa icabına.
Aradan bir üç ay daha geçmiş. Sultan, zindandaki Beyi çağırmış. Bey gelince, gel bakalım Zindan beyi demiş. Sana da zindana bey olmak yakışırdı. Nasıl uslandın mı? Rahatının iyi olduğunu duydum. Mahkumlar seni pek sevmiş. Hele o yaşlı zindan ağası, en yakın dostunmuş. Sana bir görev vereceğim. Yanına da Zindan ağasını. Zindanda ne kadar aklına yatan mahkûm var, dilediğin kadarını al. Atlanın, silahlanın, varacağınız ilk handa, sana göndereceğim ferman seni bulacak. Bey, Zindan Ağasına durumu anlatmış, mahkumlardan eli kılıç tutan, iyi ok atan, iyi mızrak savuran elli kadar adam seçmişler, gece yola koyulmuşlar.
Mola verdikleri handa, Sultanın bir adamı, Beyi bulmuş. Zindan Beyi demiş, bu ferman Sultanımızdan sana. Sonra da gitmiş. Bey ve Zindan Ağası, açmışlar fermanı. Sultan uzak bir diyardaki, bir şehrin zindanını basıp oradaki bir esiri kurtarmasını istiyormuş. Bu fermanı, oku sonra yak. Bir sen bil, bir de zindan ağası. Fermanı okuduktan sonra, odadaki ocağın içinde yakmışlar. Ertesi sabah çıkmışlar yola, bir aydan ziyade yol gitmişler. Nihayet karşılarına o şehir çıkmış. Zindan Beyi, adamlarının büyük bir kısmını şehrin dışında bırakmış. Yanında zindan ağası ve üç kişiyle bir hana inmişler.
Hancı, biz demiş yabancıları pek sevmeyiz. Bu şehre gelen yabancılar iki geceden fazla kalamaz. İster sizin gibi gelsinler, isterse gelen kervan olsun. Kim üçüncü geceye kalırsa, muhafızlar hanın kapısının önünde kellesini alır haberiniz olsun. Bey, biz demiş çok uzak bir diyardan geliriz. Zindanda bir akrabamız var. Kimden izin alabiliriz? Onu bugün görsek, bugün dahi gidebiliriz. Hancı zindana iki kişiden fazla kimseyi almazlar demiş, tabi izin alabilirseniz.
Bey ve Zindan Ağası, Beyin konağına varmışlar. Zindan Ağası oldukça kıymetli hediyeler sunmuş. Bey, gelenleri dikkatlice incelemiş. İhtiyar demiş, seni bir yerlerden tanıyacağım amma, bir türlü çıkaramadım. Sonra dönmüş Beye, sen demiş, bana en azılı düşmanımı hatırlatıyorsun. Beni bir zamanlar öyle ağır yaraladı ki, öldü diye uçurumdan attı. Ölmedim. Deli dolu bir oğlu var diyorlardı. Aksi, kafası sakat, katırdan daha inat. Onu kışkırtıp Beyliğinden ettim. Duydum ki, sizin geldiğiniz diyarda zindandaymış. Sultan bugün yarın asar diye haber geldi.
Deyin bakalım kim o zindandaki tanışınız? Zindan ağası, adını verince. O demiş çok vahşi bir kız. Tam bir baş belası. Senin yanındaki bu delikanlıya köle olarak satayım onu. Zindan ağası, Beyim demiş, o mahkûm akrabam olur. Ne kadar yakını varsa hepsi öldü. İster bana teslim et. İster bu yanımdaki gence. Bey, inin zindana alın demiş. Bu kolaylık, Zindan Ağasının kafasını karıştırmış. Beyim demiş, bu işte bir iş var. Lakin, tuzağa doğru gidiyoruz gibi. İnmişler zindana.
Kızın bulunduğu hücrenin önüne geldiklerinde, muhafızlar, bu kız demişler, çok vahşi. Bunu kimse durduramadı. Kapıyı açmışlar. Bey ve zindan ağasını da o hücreye kapatmışlar, şimdi demişler, ininden çıkar, ikinizi de parçalar. Hücrenin derinliğinde ine benzer karanlık bir yer varmış. Kız, gelin diye zindan ağasına işaret etmiş. Zindan ağası kızın yanına vardığında, kız elini öpmüş, Zindancı babam diye sarılmış ağlamış. Kendine gelince Sultan babam nasıl demiş, seni o gönderdi değil mi? Zindan Ağası, beni ve yanımdakini demiş. Kız Zindan Beyini göz ucuyla süzmüş, devam etmiş, sen beni bilirsin demiş, ben bu zindanda doğdum. Zindan çok eski, her tarafı tünel, geçit. Hepsini gözüm kapalı bilirim. Sizi öldüreceğimi sanıyorlar. Öldürdüğüm iki muhafız vardı. Ölüleri tanınmaz vaziyette.
Sizin üstünüzdekileri onlara giydirelim. Bende giyecek çok. Bir şeyler giyersiniz. Kız kısa bir süre sonra, iki cansız insanı hücrenin kenarına koymuş. Muhafızlar, almışlar cesetleri, Beyim demişler, kız onları da parçaladı. Kız, bir süre sonra, Zindancı babam demiş, bu yanındaki kimdir? Zindan ağası bu gördüğün Zindan Beyidir demiş, aslı, nesli Beydir. Gerçek bir Zindan Beyidir. Kız inanmamış amma, demiş ki, bu tüneller şehrin dışına çıkar, adamlarınız varsa onları zindanlara ve şehre sokabilirim.
Zindan Ağası, aynı gün adamlarına ulaşmış ve hepsi birden gizli geçitlerden zindanlara gelmişler. Ne kadar mahkûm var, hepsini kurtarmışlar. Bu arada kız ve muhafızlar çarpışmaya başlamışlar. Zindan Beyi bir de bakmış ki, kız gerçekten yaman dövüşüyormuş. Öyle bir kılıç tutuşu ve savuruşu varmış ki, Zindan Beyi bu tekniği demiş bana babam öğretmişti. Çekmiş kılıcını dalmış çarpışmaya. Kız, Zindan Beyi demiş, sende boş değilmişsin. Kimden öğrendin bu tekniği? Zindan Beyi babamdan demiş, Kız, hadi canım demiş, o şehrin Beyi senin baban mıydı? Bey evet deyince, kız, benim kılıç ustamdı rahmetli demiş, bir sana bir de oğluma öğrettim bu tekniği derdi. Şimdi kabul senin Zindan Beyliğin.
Sonra da demiş ki, Zindan Ağası baba kimdir bilir misin? Babanın sağ kolu. Sultan babam da benim manevi babam. Zindan Ağası da bu hayattaki tek gerçek akrabam. Sultan neden senin yanına verdi onu hâlâ anlamadın mı? Zindandan kurtarılanlar, kıza Hanımım demişler, emrindeyiz. Şehri ezbere bilen kız ve yanındakiler, Zindan Beyi ve Zindan Ağasının adamlarıyla birlikte, şehri kısa bir zamanda teslim almışlar. Beyi yakalamışlar. Zindan Beyi, ben demiş, seni uçurumdan atan Beyin oğluyum. Yanımdaki Ağam, babamın sağ kolu. Bu kız da anasını ve babasını öldürtüp, ölsün diye zindana bıraktığın kız.
Kız Beyim demiş, onu öldürme hakkı benim. Bu sefer öldüğünü gözümüzle görelim. Kız, Beyi surların üzerine çıkarmış, aşağıya atmış. Dış surların dibinde Beyin cesedini bulmuşlar. Kız, mahkumlara, kardeşlerim demiş, bu şehir artık sizin. İçinizden bir Bey seçin, hayatımızı cehenneme çeviren zindanları da kapatın.
Yola çıktıklarında, Sultan, yanıma gelsinler diye ulak göndermiş. Payitahta gelmişler. Kız Sultanın elini öpmüş, Sultan, Zindan Beyi ve Zindan Ağasına, bana demiş kızlarımdan ayırt etmediğim kızımı sağ salim getirdiniz. Bana dünyaları bağışladınız.
Anlatırlar ki; Sultan, Zindan Beyini eski beyliğine iade etmiş. Yanına da Zindan Ağasını Ağa olarak vermiş. Ağanın akrabası olan kızla Zindan Beyini evlendirmiş. Onlarda, ilk olarak, şehirdeki zindanı kaldırmışlar. Bir daha o şehirde hiçbir olay yaşanmamış. Şehre hoşgörü ve anlayış hâkim olmuş. İnsanlara hayatı zindan etmeyen Bey ve Bey karısı olarak anılmışlar. Zindanı olmayan şehrin Zindan Beyinin hikayesi de anlatılmış durmuş.
Şehir şehire, Zindan Beyi Zindan Beyine, Zindan Ağası Zindan Ağasına, Bey Beye, Sultan Sultana, zindandaki kız zindandaki kıza, zindan zindana, zindan mahkumu zindan mahkumuna, han hana, hancı hancıya, ahali ahaliye benzer.
Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…
Sürçü lisan eylediysek affola…
Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…