Toplumun her kesiminden bazılarının sorduğu bu soru ile karşılaştığımız çok oluyor. Cevap verilse de ikna olmuyorlar zira beyinlerine işletilen kalıp cümlelerle biat ediyorlar. Bir zamanlar meşhur bir TV kanalında uzun zaman tarım yorumcusu olarak ahkâm kesen, sonra da kovulan birisi, yüklenmek için “Fark yaratan üniversite açacaksak tarım üniversitesi açalım, Anadolu’nun görkemini dünyaya taşıyalım” derken çoğu maksatlı yazarlar gibi Hollanda örneğini de vererek, “kendi ürettiğimiz bilim sayesinde ulaşacağımız refahı konuşalım” diyor. Bu arkadaşla aynı toplantıda şöyle bir olay yaşadık.
Tarımla ilgili teknik bir toplantıda bu arkadaş öyle bir konuşuyor ki, tam bir tarım cahili. Bıraksak tüm ıslah çeşitler yerine ata tohumunu kullanacak. Ziraat, araştırma, üniversite hakkında da alabildiğine atıyor. Bu arada “verimi düşük ata tohumlarıyla ülkeyi nasıl doyurursun” diye sorduğumda, “orasını ben bilmem” diyerek sahneden kaçmıştı. Üniversitelerin kıt imkânlarla yaptığının bir örneği aşağıda.
10 Ocak her sene ziraatçılar tarafından her sene merasimlerle kutlanır. Bu kutlamalar halk nezdinde bir festival, bir müzik konseri kadar itibar görmez. Hâlbuki bu yerlerde ziyaretçiler en çok da gıda bölümlerini ziyaret eder, yer-içer veya çitleyerek zaman öldürür, lakin tükettiğinin bir kaynağı aklına gelmediği gibi, ziraatı ve ziraatçıları de alabildiğine tenkit eder.
Bu seneki Zirai eğitimin başlangıcının 178. kutlamaları Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından düzenledi ve ben de katıldım. Açılış konuşmasında Rektör Prof. Dr. Metin Aksoy yerli hibrid tohum ıslahı çalışmalarında önemli bir mesafeler aldıklarını vurguladı.
Programa özel misafir konuşmacı olarak davet edilen bir önceki Tarım Bakanımız, şimdiki TBMM Tarım Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Vahit Kirişçi dolu bir salonda, akademisyen ve öğrencilerle hitap etti. Yıllardır siyasetin içinde olduğu için, yıllar sonra zannederim Hocalık erkini ilk defa böyle 1000 kişilik bir salonda gösteren Hocamız önemli mesajlar verdi. Mesajlarının en önemlisi başka ülkelerden gelen öğrencilere sempatik ikmallerle pozitif ayrımcılıklar yaparak bunlar için kullanılan yabancı öğrenciler yerine “misafir öğrenciler” ifadesinin kullanılmasını istemesi idi. Bunun önemini açıklarken de “bu öğrenciler gelecekte ülkemizin barış elçileri olacaktır” şeklinde vurgulaması manidardı.
Ziraat Fakültesi dekanı Prof. Dr. Sait Gezgin Fakültesinde son senelerde özellikle üniversite-sanayi işbirliği çerçevesinde yapılan çalışmaları ve alınan yolu ele alarak müjdesini verdi. Bu zamana kadar tarla bitkilerinde 43, sebzelerde 14 olmak üzere toplamda 57 çeşidin ıslah edildiğini bildirdi. Bir ıslah programının bir ziraat fakültesinde yürütülmesinden daha normal birşey yoktur ancak ıslah edilen bitkilerden birinin şeker pancarı, diğerinin ayçiçeği olmasının anlamı vardır. Özellikle de uzun yıllardır beklediğimiz şeker pancarında ilk defa yerli-milli çeşit ıslahının yapılması, eski şeker pancar ıslahında çalışmış biri olarak benim için duygusal bir anlamı vardı. 5 çeşitle bu ıslahı başaran bir zamanlar öğrencim, asistanım olan genç Prof. Rahim Ada’ya ne kadar teşekkür etsem azdır.
İş burada bitmiyor, bildiğime göre birkaç sene içerisinde yine Prof. ler Ercan Ceyhan ve Mehmet Ali Avcı, Ali Topal ile emekli de olsa Ahmet Tamkoç hocalarımızın çeşitleri de devreye girerek çeşit sayısı yüzlere ulaşacağı ifade edildi. Islah çalışmaları uzun yıllar alır, sabır ve yatırım ister. Bu hocalar işlerini ziftle sıçan tutarak yapmaya çalışılsa da şimdilerde çoğu özel sektör desteği ile hızla yol almaktadırlar.
Bu ülkede akademisyenler ne yapıyor ki sualine karşı cevap, burada olduğu gibi “destekleyin de, görün olacaktır. Bu gurur ve bu kıvanç “Türkiye Yüzyılına hediye, yolunuz da açık olsun”. Yeter ki imkân ve biraz da destek verilsin, verilenin binlerce katını bilim ülkesine verecektir, İnşallah.