Öyle bir zamandayız ki, insanın aslında maddi olarak tek bir şeye ihtiyacı var o da: gıda. Bunu herkes anladı da ne yazık ki ziraatçı geçinen hem de ünvanlı (mühendis, yüksek mühendis, Dr., Doç., Prof.) olup ta anlamayanlar var. Buna rağmen ziraatın mutfağından gelip (zirai eğitim almış/almamış), yaptığı işi, neyi üretmesi gerektiğini, üretim planlamasını; yöresel, hatta ülkesel ve küresel temelde ihtiyaçlarını ve hedeflerini gayet iyi bilen çoğunluğu üretici bir kesimi de var da, bunlarla avunuyoruz.
Birkaç yıl önce büyük bir tarım fuarı ziyaretinde, Ege Bölgesinden gelen kalabalık bir çiftçi grubu ile karşılaştım. İçlerinden biri ile tanıdık çıktık. Ege denince tarım sektöründe de, genelde akla bilinçli insanlar gelir. Üreticiler çoğunlukta olunca gerek üretici gerekse de tarımı bilmeyen ancak tarım uzmanı kesilen yukarıda bahsettiğim kesimlerce de sıkça dile getirilen “Ege’ de pamuk üretimi” tartışıldı. Normal mecrada bu gruptan beklenen pamuğun sahipsizliğinden, alıcı bulunamamasından, kalite sorunlarından, çeşit yetersizliğinden, desteklemelerin azlığından şikâyet etmesi gerekirken hiç de öyle olmadı, beklentinin aksine gayet olgun ve akılcı bir şekilde, gerekçeleri ortaya koydular.
Detaylara girecek değilim ancak içlerinden biri pamuk tarımı ile ilgili şu ifadeleri kullandı. “Efendi, pamuk bitmedi, azaldı. Onun yerine üretimi daha kolay ve daha az işçilik isteyen ürünler girdi. Pamuk yoğun işçilik isteyen bir bitki, tarlada çalışacak eleman ve aileden birilerini bulamıyoruz. Çocukları okusunlar, teknik eleman olarak dönsünler diye şehre gönderdik, onlar da dönmedi, şehirde kaldı iş de yine bize kaldı, “biz de işin kolayına kaçıyoruz”, durum bu”. Biri de “hocam, eskiden münavebe yoku, üst üste pamuk ekerdik, şimdi münavebe girdi, üretim çeşitlendirildi” dedi. Diğer çiftçiler ve üretici ve temsilcileri de bu görüşü çoğunlukla destekledi.
Şu iyi biline ki, “tarımda stratejik ürün olmaz, stratejik olan tarımın kendisidir, önemli ürünler olur, bunu da talepler belirler”. Ürüne duyulan ihtiyaç ve ekonomik getirilere bağlı olarak bir süreç içinde yer değiştirir; birinin yerine diğeri, bir süre sonra diğerinin yerine öbürü geçer. Konuyu bir de her şeye muhalefet eden ancak teknik ziraatçı unvanını taşıyan, gelişmelerden habersiz, 1950 lerin de gerisinde kalmış ziraatçı geçinen, utanmaz sektör düşmanlarına basit bir teknik ile anlatalım.
Elimizde 100 birim alan var, 50 sene önce bunun yarısı pamukta, yarısı diğer ürünler için kullanılıyor. Günümüze gelindiğinde ihtiyaçlar değişti, daha önemli olan ürünler öne çıktı ve üretici de 100 birim arazisinin ancak %25 ini pamuğa ayırıyor. Üstelik de 50 birim araziden aldığı toplam ürünü yarış 25 birim araziden alıyor. Kalan 75 birim arazide mısır, domates, patates gibi yeni ürünler üretiyor. Bunda ne var ki, “pamuk alanları azaldı” yaygaralarıyla “Türkiye Tarımı” küçük görülmeye çalışılıyor.
Bunu değerlerle de ortaya koyacak olursak, pamuk üretim alanı 1960’ larda 600 bin ha, üretim 600 bin ton; 1970’ lerde alan 500 bin ha, üretim 1 milyon ton, son yıllarda yine 500 bin ha, üretim 2.5 milyon ton. Hani pamuk üretimi azalmıştı. Kaldı ki iç üretimimiz kendi ihtiyacımıza yetiyor, ithal edilen pamuk daha çok tekstil ve hazır giyime işlenerek ihraç ediliyor, Ülkeme katma değer sağlıyor, ülkeme toplam 10-12 milyar dolar kazandırılıyor, 10 milyon istihdam sağlıyor; bu görülmüyor.
Geçenlerde muhalif bir kanalda yine gündeme getiriliyor, işi fitne çıkarmak olan bu kanalda bir adam pamuk üretiminde aslı astarı olmayan bilgilerle iktidara ders, üreticiye mesaj veriyormuş. Muhalefet bu yapabilir de bunu önemseyen ve anlatılanların muhtevasına bakmadan sosyal ağda yayınlayan ve üzerine yorumlar yapan esas utanmaz meslektaşlarıma ve meslek odası olarak ziraat mühendisliğinin meselelerini ortaya koymak olan ZMO da şaşıyorum.
İşimiz çok ve zor ziraatçının daha da zor. Bu yüzden adını “Tarım Zamanı” koyduğum TV yapımımda tarımı ve meselelerimizi ortaya koymaya, burada objektif ve çözüm getirici olmaya çalışacağım. Utanmazlar belki tarımı yeniden öğrenir. Ülkem buna, sektörüm de zahmete değer.
Türkiye düşmanlarının birçok cephede savaş açtığı bir ortamda duamız; Kalın sağlık ve huzurla.