Ülke tarımızda üretim senesi başlangıcı iyi olmasa da sonradan alınan yağışlar tüm sektörü ve hatta siyasileri de yanıltarak hasatta iyi neticeler alınmakta diyebiliriz. Bu sene için en azından hububat, ardından da yazlık ürünler beklenenin üstünde bir rekolteye sahip olunacak gibi görülüyor.
Dünyanın her tarafında zirai ürünlere verilen fiyatları her zaman tartışma konusu olmuştur. Öyle ki tarımda ileri dediğimiz Avrupa ülkelerinin çoğunda üreticilerin traktörlerle yol kapattığı veya kent merkezlerine sürdüğü hafızalarımızda vardır. Ülkemizde hububat üretiminin beklenenin üstünde olması ve tüccarın ürün alımları hususunda istekli davranmaması sebebi ile üreticinin TMO’ya verme isteği de hayli yüksek olması ile alımların yavaş olduğu düşüncesi hayli tartışmalara yol açtı.
Bu arada senenin ikinci yarısı tüm çalışanların ve emeklilerin seçim öncesi vaatler gereği yapılacak ve ardından da dengesiz yapılan zamların aynı zamana denk gelmesi tartışmaları daha da alevlendirdi.
Üst üste gelen bu iki olay vatandaşımızın her bölümünden değişik boyutlarda genelde de şikâyet olarak dile getirildi. İşin içine para ve geçim deyince siyaset, devlet ve gelecek söz konusu olmuyor.
Çalışanlar ve emekli maaşları ve zam oranları ve değerleri hakkında yorum yapacak değiliz elbette. Hasat dönemi, fiyatlandırmalar ve alımlar konusunda elbette yorum götürür çok şey var. En azından TMO alımları yavaşlattı, alım yapmayacak, düşük fiyat çekmek için üreticiyi zorluyor gibi birtakım tartışmalı iddialar ciddi anlamda gündemde. Bunlar durumlar iyi anlaşılmalı ve yorumlanmalıdır.
Şöyle bir geriye, üç ay öncesine dönelim. Kış ve erken ilkbaharda aylarında yaşadığımız kuraklık tehlikesi ve sonuçları üzerinde yapılan değerlendirmelere göre ülkemde mevcutta beklenen 22 milyon ton hububat ürünü kuraklık sebebiyle 16 milyon ton olarak gerçekleşti. Bu durumda sadece kendi ihtiyacımız için dışarıdan en az 4 milyon ton buğday almamız gerekti. Buna bir de Rusya’nın Ukrayna’dan hububat çıkışını engellemesi takıldı. Pandemi sürecinde olduğu gibi de buğday fiyatları 300 USD’ı buldu. Bunun için (bulabilirsek) dışarıya ödenecek para en az 1.5 milyar USD olurdu.
Bu senaryo karşısında Ülke Devlet idaresi yedek akçe olarak 2.5 milyon ton buğdayı stok etti. Ancak gerçek yukarıdaki gibi oldu. Beklenen 22 milyon ton hububata karşılı bir de 2.5 milyon ton yedek akçe stok buğdayı eklenirse toplamda 24.5 milyon ton eder.
Bütün bu senaryoları bırakalım ve düşünelim ki ülkemde bu sene 24-25 milyon ton buğday üretimi oldu. Tüccarın da ürün almaması sebebi ile tüm üretici TMO ya yüklendi ve TMO’nun da günlük ürün alım kapasitesi 200 bin, ayda 6 milyon ton. Tüccarın da üretiminin üçte ikisini TMO’ya vermek istiyor. Bu durumda alımlar 2-2.5 ay sürecektir. Tüm buna karşılık da TMO ürünün tamamını alacağım diyor.
Bunca yaygara, senaryo, yalan, tezvirat, Devleti ve tarım Bakanlığını ve çalışanlarını aşağılama niye ki?
Bir ziraat mühendisi bundan 9 yıl evveline kadar TMO da çalışmış ve bir bölgenin alım şefi imiş. “Biz 24 saat alım yapar ve üreticinin elinde 1 kg buğday kalmazdı” diyor. Yine bir ziraatçı profesörün iyi niyetle de olsa tam da yerini bulmayan bir görüşüne karşı öyle çıkışlar yapanlar ver ki, dayanmak mümkün değil. Bu arada TMO dan yetkili bir arkadaşımızı ardım ve son durumlarla ilgili bilgiler aldım.
TMO her gün 15-16 saat çalışarak alımlar yapıyor. Alımlar günlük ortalama 200 bin ton olsa da her geçen gün alımlar artarak devam ediyor. TMO ve LİDAS kapasiteleri 10 milyon ton üstünde olup “öncelik küçük çiftçiden olmak üzere devam ediyor”. Daha da çok şeyler söylendi.
Soralım, bu zamana kadar hangi çiftçinin elinde hangi ürünler kalmış. Hangi TMO şubesi nazlı alım yapmış. Kanaatimce tüccar ucuz alım için TMO’nun alım politikalarını bozmak istiyor. Sorun burada.
Öte yandan İktidarın yaptığı her şeye muhalif olan bir kesim önümüzdeki belediye seçimleri için Hububat alımlarını ve politikaları sabote etmek düşüncesi ile münafıklık yapıyor.
Bereketli ve verimli seneler diler, TMO ya da üreticinin alın teri kurumadan veriniz derim.