Zorbanın hikayesi

Erol Sunat

Uzun uzun zaman önce memleketin birinde memleketin Sultanı bilinmedik bir sebepten aniden ölüvermiş. Tahta geçecek oğlu altı yedi yaşlarındaymış. Sultanın kardeşi, hanım sultanın ağabeyi taht kavgasına kalkmışlar. Bu karışık ve kargaşa ortamında Payitahtta bir zorba çıkmış ortaya. İnsafsız merhametsiz biriymiş. Adamlarının da kendinden aşağı kalır yanı yokmuş. Bedestene girmişler, çarşıyı pazarı ellerine geçirmişler. Payitahtın en gözde hanlarına el koymuşlar, hancıları ortadan kaldırmışlar. Bir ay kadar sonra kervanlar dahil her şey zorbanın eline geçmiş. Zorba taht mücadelesine taraf değilmiş gibi gözükse de Sultanın kardeşinden yana diye anlatılır olmuş. Payitaht bir süre sonra ondan sorulur olmuş. Hanım Sultan küçük Şehzadesiyle birlikte birkaç kez Payitahttan çıkmaya niyetlenmiş ne zorba ne ağabeyi ne de ölen Sultanın kardeşi gitmelerine müsaade etmiş.

Memleket karmakarışıkmış. Ne yollarda emniyet kalmış ne kervanların güvenliği. Karanlık devir demeye başlamış ahali. Allah sonumuzu hayreylesin diyenler pek çokmuş.

Zorba, Sultanın kardeşinin yanına varmış. Sultanım demiş, bu işler çok uzadı. Bana yetki ver, önce Hanım Sultanın ağabeyini yok edeyim. Sonra da hanım sultanı ve şehzadeyi. Siz memleketi idare edin, ben ticareti.

Zorbanın bu anlattıkları hanım sultanın kulağına gelmiş. Hiddetli biri olan ağabeyi çekmiş kılıcını çarşının ortasında dikilmiş zorbanın karşısına.

Zorba gerçek bir kılıç ustasıymış. Kısa bir sürede, Hanım Sultanın ağabeyini, Şehzadenin dayısını ağır yaralamış. Dayı, Şifahaneye götürülürken, yolda ölmüş.

Ortalık kararmaya başlarken, Hanım Sultanın yanına yüzü gözü sarılı biri gelmiş. Hanımım demiş sizler bize ölen Sultanımızın emanetisiniz, Şehzademi al ve benim peşime düş. Zorba ağabeyini öldürdü. Seni ve şehzadeyi öldürmeye geliyor. Hanım Sultan, şehzadesini kucağına aldığı gibi, yüzü sarılı eli kılıçlı adamın peşine düşmüş. Sarayda gizli bir geçit varmış. O geçitten Payitahtın dışına çıkmışlar. Hazır bekleyen atlara binip karanlığın içinde gözden kaybolmuşlar.

Zorba ve adamları, gece yarısına doğru, Hanım Sultanın kaldığı odaya girmişler. Aramadıkları yer kalmamış. Ertesi sabah, Sultanın kardeşi kendini memleketin yeni Sultanı ilan etmiş. Zorbayı da Vezirliğe getirmiş. Zorba, aç gözlü hırslı bir adammış. Adamlarına, hani demiş bir Karun anlatırlar ya, ben o Karun’dan daha da zengin olacağım. Tabi sizlerde. Ne kadar altın, akçe, o kadar güç. Sultan bir dediğimizi iki etmez. İlerisi için çok daha başka planlarım var. Halkla az biraz iyi geçinin. Paralarını yine alalım, lakin tatlılıkla. Gelip kendiliklerinden versinler. Bu işin dünya kadar yolu var. Bana eskiden zorba diyorlardı. Şimdi ne diyorlar?

Vezirim…

Vezir zorbalık yapar mı? Yapmamalı…Onun yerine bu iş sizde. Sizde zorbalığı zorlamadan, zor kullanmadan usulü dairesince yapın ki, Sultana karşı başım ağrımasın. Netice de Sultan. Onunla ters düşmek işime gelmez. Kim yanlış yaparsa, yanıma gelmesin. Ya bir başka diyara çekip gitsin, ya da atsın kendini uçurumdan aşağı.

Aradan yıllar geçmiş. Kayıp Şehzade, yirmili yaşlara gelmiş. Şehzadeyi ve anasını kaçıranlar, memleketin kuş uçmaz, kervan geçmez, hiç kimsenin dikkatini çekmez bir dağ köyünde gözden ırak geçirmişler o yılları. Ancak Şehzadeyi kılıç kullanmada, ok atmada ve mızrak savurmada öyle yetiştirmişler ki. Şehzade artık kabına sığamayan bir yiğit olmuş. Birde elinde dehşet bir gürz varmış. Bu gürzün karşısında duranın aklına şaşarım diyormuş onu tanıyanlar.

İşte bu günlerde zorba, en yakın adamlarını toplamış etrafına. Sizler demiş benim en sadık adamlarımsınız. Sizden gizlim saklım yoktur. Bugünden itibaren yeni bir adım atıyoruz. Sultanın oğluyla, kendi kızımı evlendireceğim. Kızımı bu memleketin Ecesi olacak şekilde yetiştirdim. Kılıç kullanmayı benden, ok atmayı dayısından öğrendi. Bütün uzak diyarların dillerini bilir. Kızımı çağırdım, bir aya kadar burada olur. Sultana da fikrimi açtım. Şehzadeye de. Sultan seninle dünür olmayacağımda kiminle olacağım dedi. Anlayacağınız, bu evlilik gerçekleştiği gün, sarayda olacağız, saraylı olacağız. Kızım Ece olacak. Servetimizi ikiye, üçe katlayacağız.

Zorbanın kızı maiyetiyle birlikle sınırı geçmiş, herkesin korktuğu bir geçit varmış. Haramiler geçidi tutmuşlar. Kafileye saldırmışlar. Zorbanın kızı gerçekten çok yaman savaşıyormuş. Haramilerin başı, o kızı demiş canlı isterim. İşler sarpa sarıyormuş ki, elinde gürzle bir yiğit saldırmış haramilere. Kısa bir süre sonra zorbanın kızına ulaşmış. Sırt sırta vermişler, harami başı ani bir hareketle kızı yakalamış, kız ne olduğunu anlamaya çalışırken, delikanlının gürzü harami başının kellesini uçurmuş. Kız, sarılmış delikanlının boynuna. Sonra da kusura bakma demiş, her şey o kadar ani ve çabuk oldu ki, yalnız ne diyeceğim o kadar diyar gezdim gürzü senin kadar iyi savuranı görmedim. Kimsin kimlerdensin? Delikanlı, bana demiş yetim derler. Kız, yetim demiş, babama senin gibi bir yiğit lazım. Ben Vezirin kızıyım. Babama bu memlekette herkes zorba der. Hem sen nereden bileceksin. Gel bana Payitahta kadar refakat et. Yetim olur demiş, bende en azından Payitahtı görmüş olurum.

Zorbanın kızı Payitahta yakın bir handa Şehzade beni karşılayacak demiş. Yetim, sayende demiş bir de Şehzade göreceğim. Hayırdır nişanlın falan mı? Babam öyle istiyor demiş kız. Beş gün sonra, o hana gelmişler.

Zorbanın kızı, sen demiş benim muhafızım olarak yanımda kal. Biraz sonra Şehzade gelmiş kızın handaki odasına. Bakmış ki kızın yanında beli kılıçlı uzun boylu biri. Hoş geldin Vezir kızı demiş. Yanındaki kim? Kız, muhafızım demiş. Buraya kadar o olmasaydı sağ olarak gelemezdim. Şehzade seninle yalnız görüşmek isterim demiş. Kız, muhafızımın yanında konuş Şehzadem demiş. Şehzade, sen benim ne konuşacağımı bilmiyor musun? Kız benimle evlenmek istiyorsun Şehzadem demiş. Yalnız babam bu konuda benim rızamı almadı, sormadı. Ben bir şekilde öğrendim. Sana bu memlekette evlenecek kız mı yok. Neden benim gibi hiç tanımadığın bir kıza talipsin? Sen mi istedin, babam mı? Yoksa Sultanımız mı? Şehzade bunun artık bir önemi yok demiş. Anlaşılan senin gönlün Muhafızım dediği bu cengaverde. Lakin, Vezir bunu kabul etmeyecek. Şehzade çıkmış gitmiş.

Yetim, Zorbanın kızı demiş, ne diyeceksin babana.

Kız tam cevap verecekken, zorba girmiş içeri. Sen demiş benim hayallerimi mahvettin. Şehzade, kızının gönlü muhafızında dedi gitti. Sen nasıl reddedersin Şehzadeyi. Ben kızımı bu memleketin Ecesi olur diye hayal etmiştim. Kız, senin derdin benim Ece olmam değil demiş, sen memlekete sahip olmak istiyorsun. Dur artık. Bu açgözlülük son derece tehlikeli bir yere gidiyor. Kendi sonunu hazırlıyorsun.

Geldiğim diyarda ne diyorlar biliyor musun? Tahtını zorla elinden aldıkları Şehzade gelip hepsini yerle bir edecek. Zorba o günler geçti kızım demiş, köprülerin altından çok sular aktı. Muhafız bu laflar üzerine gülünce, zorba, ne o yetim demiş, anlattıklarım çok hoşuna gitti galiba. Kızımdan uzak dur. Hatta çık git hemen. Yetim, hanımım git derse giderim demiş. Seni tanımam bilmem. Zorba, ben demiş bu memleketin Veziriyim. Sen kimsin, bak sana yetim diyorlar. Doğru demiş yetim. Ben bir memleketin Şehzadesiymişim. Benim canıma kastetmişler. Anam almış beni kaçırmış saraydan. Senin gibi bir zorba, yıllarca aramış bulamamış. Zorba, dur demiş, şimdi taşlar yerine oturuyor. Sen o kayıp Şehzadesin. Ölen Sultanın oğlusun. Yetim, varsayalım ki o Şehzade benim demiş, eğer dediğin gibi o bensem, sen ne yapacaksın? Nereye kaçacaksın zorba? Bütün bunlar doğruysa kızın ne yapacak, kimin yanında duracak?

Zorba gittikten sonra, kız, sen demiş o Şehzadesin. Benim yoluma bilerek çıktın. Sultanla, Şehzadeyle ve babamla nasıl savaşacaksın? Değil ordun, adamların bile yok. Tek bir gürzün var. Yetim, bir de sen varsın demiş, yeter de artar bile. Kız sarılmış yetime, başlamış ağlamaya.

Bulundukları hana muhafızlar gelmiş. Yetimi yakalamışlar. Payitaht meydanına getirmişler. Meydandaki kalabalık, bırak o yetimi zorba demişler. O şu andan itibaren bize emanet. Zorbalığın, saltanatın ve Vezirliğin buraya kadar. Ölen Sultanın yetim Şehzadesine kim dokunursa, hayatının hatasını yapar. Muhafızlar, yetimi bırakmışlar. Ahali, yetimi almış, sultanın tahtına oturtmuş. Sultanı, Şehzadeyi ve zorbayı almışlar aralarına. Ahali dağıldığında meydanda üçünün cansız bedeni kalmış.

Anlatırlar ki; yetim Şehzade Sultan olmuş. Zorbanın kızıyla evlenmiş. Kız memleketin Ecesi olmuş. Hain zorba muradına erişememiş. Zorbanın bütün adamları yakalanmış, onca yıl çaldığı, çırptığı akçeler ve altınlar, sahiplerine geri iade edilmiş. Memleket zorbalardan, haramilerden, sülüklerden ve yol kesenlerden temizlenmiş. Memlekette kim zorbalık yapmaya niyetlense, zorbanın hikayesini duymadın mı derlermiş.

Şehir şehire, Zorba zorbaya, Sultan Sultana, Zorba kızı zorba kızına, dayı dayıya, yetim yetime, harami haramiye, han hana, hancı hancıya, saray saraya, geçit geçide, ahali ahaliye benzer…

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.