Başbakan, Manisa mitinginde coşkulu bir kalabalığa sesleniyor: “Karşımızdaki koalisyonu görüyor musunuz? Üç tane legal parti, CHP, HDP, MHP. Üç tane de illegal örgüt, DHKP-C, Paralel, Kandil. Altısına karşı mücadele ediyoruz. Hep beraber geliyorlar.”
Komşu diye güvenip anahtar vermişsin, sen evde yokken çekmeceleri karıştırmışlar. İktidarın “kendilerinden” görüp devleti açtığı, anahtar verdiği komşular, ev sahibi çarşıya pazara çıktıkça bütün dolapları alt üst etmişler. İyi komşulukla yetinmeyip neredeyse tapuda evi üzerlerine yapmaya kalkmışlar. Kötü komşularla uğraşmak bir dert, bir de bunlar dert olmuş. Ev alma komşu al diye boşuna dememişler…
7-8 yıl kadar önce Ankara merkezli Ergenekon dalgaları sürerken öbür taraftan da Elkaide, Hizbullah için eş zamanlı düğmeye basılırdı. Bir sağdan bir soldan “denge” mi kurulmak istenmişti, bilemiyoruz. Bugün HÜDAPAR olarak partileşen grubun dernek faaliyetlerine yönelik operasyonlar da o yıllara rastlar. Gelinen noktada terörle mücadele adı altında toparlanan yüzlerce insanın yerinden yurdundan, mesleğinden edilerek mağdur edildiği ortaya çıktı. O günün kudretli adamları, 17-25 Aralık operasyonlarıyla hedefe devleti koyunca, operasyonların adı “paralel devlet” oldu.
Geçen hafta 19 ilde başlatılan ‘Paralel Yapı’ operasyonunda adı geçen bir dönem Konya’da görev yapan bazı isimler de vardı. Ekibin yıldızı “Konya CSI” olarak suçlularla mücadele yöntemleriyle parlamıştı. İçişleri Bakanlığı’ndan birincilik ödülü bile alan ekibin, bugün sosyal medya hesaplarına baktığınızda, twitleri katlayan “muhalif” bir duruş sergilediğini görürsünüz.
Her biri FBA görevlisi havasında, yazılı ve görsel basında pek çok kez kahraman olarak yer alanlar haklarında kim ne düşünüyor, kendileri hangi iddialarla kızağa alındılar, bugün neden sosyal medyadan saydırıyorlar, bizim konumuz bu değil…
Bizim gördüğümüz “Hizmet hareketi” mensubu olarak kendisini tanımlayanlar, “paralel yapı” suçlamasıyla karşılaşınca, şöyle bir irkiliyor, beddualarını sıralamaya başlıyor. Fişleme ve dinleme ile devlete sızma suçlamasına muhatap olanlar ise, şimdi yargıda hesap veriyorlar. Peki ya diğerleri…
Hangi yafta olursa olsun yapıştığı insanın yakasını bırakmıyor. İnsanların zan altında bırakıldığı olayların hangisine baksanız, “zannın çoğundan sakınma” ilkesinin önemini bir kez daha anlıyorsunuz. Gitar kursuna giden siyah tişörtlü bir çocuğu satanist, arkadaşları ile tatile gidenleri it-kopuk, ne idüğü belirsiz görmek kolaydır. Şu zamanda en kötüsü ise “paralel” yaftası yemek... Bir yapıştı mı sittin sene temizleyemezsiniz…
Köşesinden kenarından geçmediğimiz halde, Konya Öze Dönüş Hareketi olarak alternatif liste ile katıldığımız Eylül ayındaki sendika seçimlerinde Latif Ağabey ve arkadaşlarının temsil ettiği bizim de mensubu olduğumuz sendikayı “paralel kuşatmaya” almakla suçlanmıştık. Mavi Marmara aktivisti, Konya STK’larının hürmet ettiği bir isim olan Lâtif Ağabey’e karşı liste çıkarmanın bir “kalkışma” olduğunu bilememiştik o zaman… Hatta Konya basınında kimi gazete patronlarının el ele vererek Latif Ağabey’i çembere aldıklarını ve bizden koruduklarını, hiç unutmuyorum. Bizi karşı liste ile bölücü olmakla suçlayanlar, seçimden bu yana ortaya çıkan tabloyu, nasıl yorumlarlar takdirlerine bırakıyorum…
Siyasetin, bürokrasinin PDY’den arındırıldığı, dip köşelerde bahar temizliği yapıldığı şu günlerde, ortalık toz duman.
Önümüzdeki günler yani 8 Haziran sonrası, iyi şeyler olacak. Bekleyip göreceğiz. Başbakan’ın söz ettiği illegal ve legal örgütler havasını alacak. Zulüm payidar olmayacak çünkü…