TÜRK BAYRAĞINA SAYGI
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır/ Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”
(Mithat Cemal Kuntay)
Anıt durağından bindiğim “84 - Meram Toki” belediye otobüsündeki kart tutulan elektronik cihazın Türk Bayrağı ile örtülmesi, dikkatimi çekti.
Şehit kanlarıyla sulanmış mübarek Ay-Yıldızlı bayrağımıza yapılan böylesine bir saygısızlığı ben dahil, hiç kimse affetmez.
Hele hele yetkililer ise hiç.
Ne yazık ki, Türk Bayrağı’na insanımızın 15 Temmuz 2016 Cuma tarihinden itibaren yeterli saygıyı gösterdiği söylenemez. Manevi bir değeri olan Ay-Yıldız’lı bayrağımızın “elbise ve üniforma olarak” giyilmesi kanunen yasak. Ama bu yasak ne yazık ki defilelerde ve başka bir şekilde de olsa delinmesine rağmen yetkili merciler, ne yazık ki ellerindeki kanunu uygulamamaktalar.
O zaman yapılacak olan şey ne?
İnsanımıza ilkokuldan itibaren bayrak sevgisini ve hürmetini aşılamaktır. Bu aşılama işlemine belediye şoförleri, büyükşehir belediyesinin ilgili Daire veya Şube başkanları da dahil edilmelidir.
İlk kez Osmanlı Devleti tarafından 1844 yılında kabul edilen Türk Bayrağı’nın şekli, ölçüleri, nasıl göndere çekileceği, nasıl sarılacağı, kimlerin ve nasıl kullanılacağı Türk Bayrağı Kanunu ve Tüzüğü’nde belirtilmiştir.
Türk Bayrağı Tüzüğü’ndeki ilgili madde şöyle:
“Yasaklar
Madde 26 – Bayrak, yırtık, sökük, yamalı, delik, kirli, soluk, buruşuk olarak veya taşıdığı manevi değeri zedeleyecek biçimde kullanılamaz; 21 inci madde hükümleri dışında, ne maksatla olursa olsun, örtü olarak serilemez; oturulan veya ayakla basılan yerlere konulamaz; elbise ve üniforma olarak giyilemez. Bu yerlere, masalara, kürsülere vb. eşya üzerine Bayrağın şekli yapılamaz. Hiç bir siyasi parti, kuruluş, dernek, vakıf tarafından amblem, flama, sembol ve benzerlerinin ön ve arka yüzünde, Bayrak, esas ve fon olarak kullanılamaz. Bayrağa sözle, yazıyla veya hareketle veya herhangi bir şekilde hakaret edilemez, saygısızlıkta bulunulamaz. Bayrak yırtılamaz, yakılamaz, yere atılamaz, gerekli itina gösterilmeden kullanılamaz.”
***
Prof. Dr. Seyit Mehmet Şen hocamın yazısı hoşuma gittiği için aynen alıyorum:
“SAYIN CUMHURBAŞKANIM!
Şu an, şu gün, şu zaman diliminde Ebu Müslim Horasânî’yi okuyunuz!
Onun başına gelenler sizin ve ülkemizin başına gelmeden, yakın mesai arkadaşlarınızı, danışmanlarınızı, iç halkanızı gözden geçiriniz ve düzenleyiniz!
Ahmaklarla, korkaklarla, liyakatsızlarla, cimrilerle, dünyası para olanlarla, sevdası olmayanlarla yola çıkılamayacağını, hedefe varılamayacağını biliniz!
Dilinizi milletin birliği, beraberliği, kardeşliği, huzuru için kullanınız!
Kesinlikle iç çekişmelere, siyasi polemiklere girmeyiniz!
Yeniden oluşan birlik havasını sürdürmek, devletin başı olarak sizin elinizdedir!
Dostlarınızı artırınız!
Düşmanlarınızı azaltınız!
Bu millet sizi seviyor!
Bu sevgiyi daha da artırabilirsiniz!
Bunun için milletten de, siyasi muhaliflerinizden de özür dilemelisiniz!
Bu darbecilerin on dört yılda bu denli güçlenmesinde ihmaliniz olduğunu kabul etmeli ve bunu ilân etmelisiniz!
Tıpkı eğitimde ve kültürde mesafe alamadık, itirafını yaptığınız gibi!
Bu sözlerim size dokunabilir!
Fakat bu ülkeye ve bu millete sevdalı biri olarak bu sözleri söylemek zorundayım!
Çünkü bu tür sözleri size kimse söylemez!
Ben böylece kardeşlik, vatandaşlık, fikirdaşlık görevimi yapıyorum.
Böylece vebalden kurtuluyorum.
Yolunuz açık
Gücünüz daim
Sevdanız artık olsun
Allah'a (c.c.) emanet olunuz!
Prof. Dr. Seyit Mehmet Şen”
AZİZİM DİYOR Kİ…
“BAYRAK
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü/ Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü/ Işık ışık, dalga dalga bayrağım/ Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın/ Mezarını kazacağım/ Seni selâmlamadan uçan kuşun/ Yuvasını bozacağım.” (Arif Nihat ASYA)
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.