Edirne’nin minare boyu zıplayan vampirleri
Pek bilinmiyor ama vampir korkusu, ‘cadı’ diye tabir edilmekle beraber Osmanlı halklarında da var. Bu konularda kitaplar yazmış araştırmacı Giovanni Scognamillo, vampir efsaneleri için “Balkanlar üzerinden Türkiye’ye geldi” diyor. Gerçekten de Balkanlar Osmanlı toprağıyken vampirler resmi yazışmalara dahi girmiş. Bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan Tırnova şehrinin kadısı Ahmet Şükrü Efendi’nin İstanbul’a yolladığı 1883 tarihli şu mektup Takvim-i Vekayi gazetesinde yayımlanmış: “Tırnova’da cadılar türedi. Gün battıktan sonra evlere dadanmaya başladı. Zahir’e dair un, yağ, bal gibi şeyleri birbirine katar ve bazen içlerine toprak karıştırır. Yüklüklerde bulduğu yastık, yorgan, şilte ve bohçaları didikler, açar, dağıtır insanların üzerine taş, toprak, çanak ve çömlek atar, hiç kimse bir şey göremez. Birkaç kadın ve erkeğin üzerine saldırmış. Bunlar çağırıldı, soruldu: ‘Üzerimize sanki manda çökmüş sandık’ dediler. Bu yüzden mahalle halkı evlerini başka yana taşımışlardır. Kasaba halkı bunların cadı denilen habis ruhların eseri olduğunda ittifak etti. İslimye kasabasında cadıcılık ile tanınmış Nikola adındaki adam getirildi ve kendisiyle 800 kuruşa pazarlık edildi. Bu adamın elinde resimli bir tahta vardı. Mezarlığa gider, tahtayı parmağının üzerinde çevirir resim hangi mezara bakarsa cadı o mezardaki habis ruh imiş. Büyük bir kalabalıkla mezarlığa gidildi. Resimli tahtayı parmağında çevirmeye başlayınca resim sağlıklarında yeniçeri ocağının kanlı zorbalarından Tekinoğlu Ali Alemdar ile Apti Alemdar denilen iki şakinin mezarına karşı durdu.