ÜNİVERSİTEDE POMPALI ÖĞRENCİ OLMASI GARİP Mİ?
Son Ankara-Konya Hızlı treninde yaşanan facia kaza ve ölümlerin yaralıların ardından bir yorum yapmak için tam bir hafta beklemiştim. (Bu süreçte niye kazayı yazmıyorsun? diyerek yapılan tüm eleştirilere rağmen. )Allah’a şükürler olsun ki 46 yıllık üst düzey bir Devlet Demiryolları yöneticisinin (ki bu görevli de AK Parti İl Genel Meclis üyesi olarak da görev yapmış bir insandır) kazayı değerlendirmesi ile yaptığımız analize bir tek Allah’ın kulu, resmi görevli ve siyasetçi nokta koyamadı.
Şimdi de üç gün önce Selçuk Üniversitesi Alâeddin Keykubat Yerleşkesi’nde bir üniversite öğrencisinin pompalı tüfek ile yaşattığı korkuyu ele alabilmek için bekledim.
Rektör Mustafa Şahin Hoca’nın yaptığı yazılı açıklamadan tutun da Konya dışında olup çocuklarını Selçuk Üniversitesi’ne gönderen anaların babaların dediklerine, yalaka üniversite çalışanlarından, akl-ı selim hocalarımıza, üniversitede görevli garip çaresiz güvenlik görevlisi arkadaşlarımıza ve öğrencilerimize… Her kesimin bu peynir ekmek yemek kadar çok basit pompalı ile üniversite basma olayına insanlarımızın bakışını izledim.
Sadece ve sadece o pompalı zanlıyı dinleyemedik. Allah bu kardeşimize de akıl fikir ve feraset versin. Kolay mı? Koskoca bir insanın gözü nasıl dönüyor ki pompalıyı çenesine dayayacak hale geliyor?
Neyse esas konu ve konuşması gerekenler, oturdukları yerden zart zurt atan, sosyal medyada klavye kahramanlığına soyunan ama gel bir de “şu elini taşın altına koy” dedikleri zaman “aman elim” diye canı yanan üniversite hocaları olmayacak.
…………….
Buraya gelmeden birkaç farklı konuyu dahası okurlarımızın sorunlarını paylaşıp yetkililere iletelim
Yusuf K…………. isimli değerli okurumuz bakın ne diyor
“Belediye otobüsleri
Sayın Uğur Bey, sizi ilgiyle takip ediyorum, biliyorum ki Güzin Abla gibisin (dert dinleme konusunda) toplumun dertlerini dinlemekte.
Uğur Bey, Konya’da belediye otobüs şoförlerinin hem diksiyon, hem de insan ilişkileri konusunda eğitime tabi tutulması gerekli, gerçi toplum olarak hepimizin bu eğitimi alması lazım. Her bindiğimde sürekli yolcularla tartışıyorlar, sanki zoraki yapıyorlar bu görevi arkadaşlarımız.
Otobüs duraklarında bekleyen yolcular el kaldırmadı diye geçip giden şoförler yolcuları mağdur emektedir, söyleyince el kaldırmanız gerekli diye söyleniyorlar, otobüs durağındaki yolcu otobüsü görünce ayağa kalkıp yola yürümesi haricinde otostop çeker gibi bir de el mi kaldıracak? Anlamadım, böyle bir uygulama varsa kamu spotu yapsınlar!
Selam ve saygılarımla…”
………………
AH BU HASTANELERİN YOLLARI!
Bakın bir devlet memuru şu yollar belediyelerimizin özelikle ve öncelikle açması gereken yollarımız hakkında yazdıklarımızı doğrularcasına fotoğraflarla derdini dahası hastane çalışanlarından hastaneye yolları düşen insanlarımızın halini nasılda güzel ve samimiyetle özetliyordu
“Sayın Uğur Bey Abiciğim
Ben senin düzenli bir okurunum. Yazır'daki fizik tedavi hastanesinde çalışıyoruz. 5 senedir açık olan bu hastanede her kış istisnasız yollar kapanıyor. Burada 50’den fazla çalışan ve onlarca hastamız var. Beyhekim Devlet Hastanesinden, Fizik Tedavi Hastanesi'ne giden yolun fotoğraflarını atıyorum. 5 senedir ancak öğlen çalışma oluyor o da olursa. Sabah hastalar ve çalışanlar sıkıntı çektikten sonra yollar açılsa ne açılmasa ne.
Senede 4-5 gün gayret edilecek alt tarafı.
Kar ekipleri sabah bizle beraber ya da bizden sonra gelirse bu iş olmaz. Bir zahmet geceden tuzlama ve diğer işler yapılacak. Ayrıca buranın tam dağ başında olduğunu, iklimin ona göre sert ve yolların Allah esirgesin ıssız olduğunu hatırlatırım. Senede o da en fazla 4-5 gün iş yapılmayacaksa söylenecek söz yok. İşin vahim tarafı her kar yağışında da belediyeyi arayarak uyarıyoruz.”
………………
Yeter mi yeniden yazımızın baş kısmına dönelim mi?
Haftada en az bir iki defa dolaylı dolaysız dolaştırarak eveleyerek geveleyerek aynı konuyu yazıyoruz.
Ama bilinçli ama bilinçsiz, ama bir hesap var ama öylesine kendiliğinden hızla gelişiyor millet olarak bazı siyasilerin Konya’da da bazı AK Partili vekillerin gözümüzün önünde “öz güven” diye diye milleti aşırı güven algısı ile herkesin günümüzde birer Reis(!) olduğu dönemdeki bu silahlanma olayı daha hiçbir şey değil.
Silahlanma olayından önce eğitim meselesine gelelim mi?
Eğitimin deyince de üniversitelerden önce ilkokullara ve liselere gelelim mi?
Bu gençliği kim bu hale getirdi?
Okulda öğretmenini bıçaklayan, kendisine kızan müdürünü vuran gençlik kimin eseri?
Kimdir öğretmenlere şikayet hatları açanlar?
………….
Çok net ifade ediyorum öyle sağcı solcu olarak değil, AK Partili, MHP’li, CHP’li olarak değil yürekleri hala tertemiz pırıl pırıl eğitim öğretim aşkı ile yanan bazı kenarda köşede kalmış saf temiz eğitimcilerin yazdıklarını muska gibi saklarım.
Bakın bunlardan biri ne diyordu;
“Gayri meşru ilişkide dayak yiyen ve bakanın bile geçmiş olsun dediği sanatçı Sıla kadar,
Uygunsuz davranışlarla tavan yapmış sanatçı M.Ali'ye hastanede verdiğimiz değer kadar,
Jiletle adı anılmış ve tövbe haşa ilah ilan edilmiş sanatçı Müslüm'e verdiğimiz değer kadar,
Sırf ödevini yapmadığı için öz babası tarafından öldürülen 6 yaşındaki Mert Can'a
Sokak köpekleri tarafından öldürülen 16 yaşındaki Mehmet'e,
Sırf işini dürüst yaptığı için şehzade yapılmış öğrencisi tarafından öldürülen 27 yaşındaki Ceren Hoca’ya DEĞER VERMEDİK...
Millet olarak yüreğimiz DEĞERLİ insanlara değil ÖNEMLİ insanlara açık artık.”
………………
Gülle kadar ağır bu kelimeler acaba hangi sorumlu yöneticiyi ya da özgüven, özgüven diye tertemiz millete gaz veren siyasetçilerin dikkatini çekti?
Dikkatlerini çekse de hiç ağırlarına gitti mi ki?
……………..
Salı gününden kalma bir haber gözünüzden kaçtı ise diye tekrarlayalım;
“Afyonkarahisar'da lise ikinci sınıf öğrencisi, tartıştığı öğretmenini, gitar kutusu içinde okula getirdiği tabancayla bacaklarından yaraladı.”
………………….
Öğretmenlik diploması aldıkları halde aç ve işsiz olan on binlerce gence rağmen, bugün her yerlere yeni Eğitim Fakültelerini açarken, on binlerce Eğitim Fakültesi ya da BESYO’lar gibi Beden Eğitimi öğretmeni diploması verdiğimiz on binlerce öğretmen adayı iş için, aş için, ekmek için kafayı yerken, bu insanlara görülen revadan hiç haberiniz var mı?
Bakın duyarlı hocamız bu konulara da şöyle diyordu;
“Öğretmenlerin mülakatında KPSS soruları sorulmaz. Öğretmen zaten o sınavdan aldığı puana göre mülakata giriyor.
‘Nobel ödülünü kim aldı? Şu fikri kim yaydı? Şu tarihte hangi olay oldu?’ gibi saçma sapan sorular sorulmaz.
Bildiği bir konu üzerinde göstermiş olduğu hakimiyete, ikna kabiliyetine, beden diline, sabrına, diksiyonuna, ifadelerine, hoşgörüsüne ve yeteneğine bakılarak mülakat puanı verilir.
Bu mülakat puanı da 10-15 dakikada belirlenemez.
Mülakata girecek öğretmen adayının öğrenciler karşısında en az 1 ders saati vereceği ders gözlemlenerek bir nebze olsun getirilecek kanaate göre mülakat puanı verilebilir.
Şu an yapılan mülakatlar genç öğretmen adayının göreve başlamadan önce hayata ve eğitime olan bakışlarını olumsuz etkiler. Umut, hayal ve ideallerini yıkar.
Biz karıncayız yangın söndürmede etkimiz olmaz ama en azından hangi safta olduğumuz belli...”
…………….
Peki şimdi bu gerçekleri ülkenin Milli Eğitimini yöneten siyasiler bilmiyorlar mı?
Biliyorlarsa düzeltmek için ne yapıyorlar?
Aslında ne yaptıkları aşikar değil mi?
Andımız okunsun mu okunmasın mı? Okunması için ya da okunmaması için bir üst mahkemeye nasıl gidilir?
…………..
Pazartesi günü iş adamı yeni çiçeği burnunda eğitimci Salih Özkan Bey bir ortamda konu insanımızın haline ve eğitime gelince telefonunu çıkardı ve şu metni hepimize okudu
“GÜNEY AFRİKA’DA BİR ÜNİVERSİTENİN GİRİŞİNDE KISSADAN HİSSE AŞAĞIDAKİ MESAJ YER ALMAKTADIR.
Bir ülkeyi yok etmek için atom bombası veya uzun menzilli füzelere ihtiyaç yoktur.
Bunun için eğitim seviyesini düşürmek ve kopya çekilmesine müsaade etmek yeterlidir.
Bunun sonucunda:
-Hastalar doktorların elinde can verir.
-Binalar mühendislerin elinde çöker.
-Para ekonomistler elinde kaybolur.
-İnsanlık dinci akademisyenlerin elinde ölür.
-Adalet hakimlerin elinde yok olur.
EĞİTİMİN ÇÖKMESİ BİR ULUSUN ÇÖKÜŞÜDÜR.”
……………………..
Biz bu satırları yazarken MHP lideri Sayın Bahçeli’nin yine bir duyurusunu hatırladık;
“Ruh sağlığı yasası Meclis'e geliyor
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Bahçeli, ‘Ruh sağlığı yasasına ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz’ dedi ve teklifin Meclis'e geleceğini duyurdu.”
…………….
Demek ki ülkeyi el ele kol kola yan yana can cana yöneten iki liderden birisi olan Sayın Bahçeli de meclis kürsüsünden bu milletin ruh sağlığının bozulduğunu resmen ilan ediyordu.
……………….
Eeeeee millet olarak böyle silahlandık ise ve resmen ruh sağlımızda bozuk ise ilkokuldan liselere, liselerden üniversitelere elleri bıçaklı, kamalı, satırlı, silahlı ve tüfekli erdemli ve şuurlu bir gençlikten niye rahatsız oluyoruz ki?
Buna polis ne yapsın, asker ne yapsın özel güvenlikçi ne yapsın?
Bu akan sele kim dur diyebilir ki? Allah muhafaza…
BELEDİYE BAŞKANLARIMIZA TEŞEKKÜR EDERİZ
Önceki kar yağışında yolların temizlenmemesinden şikayetçi olmuştuk. Hatta Belediye Başkanlarımız niye kar çalışmalarından fotoğraflar göndermediler de sadece greyderler ve işçi kardeşlerimizin görüntüleri servis ediliyor demiştik. İlk gece değil de ikinci gece Belediye Başkanlarımızın kar çalışma mücadelelerinin bizzat başında fotoğrafları Haber Merkezimize gelince insanlarımız adına mutlu olduk. Bu vesile ile Fatma Toru Hanımefendiye, Mehmet Hançerli ve Ahmet Pekyatırmacı Beylere teşekkür ederiz. Tabi bizzat koordinasyon merkezinin başında durarak çalışmaları an be an takip eden Uğur İbrahim Altay Başkan’ı da “es” geçemeyiz.
Bu arada yoğun kar yağışı ve aşırı don olayları sırasında inanılmaz hatta insanüstü gayret ile çalışan belediye çalışanlarına, polis ve güvenlik güçlerimize, KOSKİ ve MEDAŞ gibi bizleri bu hizmetlerden mahrum etmeyen kurumlarımızın en üstten en alta kadar tüm çalışanlarına teşekkürü bir borç biliriz.
İŞTE BİZİM DEDİĞİMİZ KONU BUYDU
Dün öğle saatlerinde yolun kenarlarına toplanan kar ve buzu temizlemek için bir greyder Hocafakıh Alt Geçidi’nde çalışıyordu. İşte bizim dediğimiz konu budur. Şehrin ana artelleri alt ve üst geçitlerinde karla birlikte donla birlikte yapılması gereken çalışma dediğimiz işte buydu. Bilmem anlatabildik mi?
BEYHEKİM HASTANESİ’NİN DUYARLI YÖNETİCİLERİNE TEŞEKKÜR EDERİZ
Bir okurumuzun Beyhekim Hastanesi Acil servisinde 1 değil daha çok çocuk doktoru isteği ile ilgili yazdığımız yazıya sağ olsunlar hem Sağlık İl Müdürlüğü yetkilileri hem de Beyhekim Hastanesi’nin duyarlı çalışkan başarılı Başhekimi Uzman Dr. Abdülcelil Kalem Bey bilgi verdiler. Başhekim Bey 8 adet kadrolu çocuk doktorlarının olduğunu bunlardan birisinin Bosna’da, bir diğerinin Zeki Altındağ’da bir diğerinin Yeni Doğan’da görevli olduğunu 4 çocuk doktorunun gündüz görev yaptığını ve bunlarında günlük ortalama 500 civarında çocuk hastaya baktıklarını söyledi. Başhekim Bey daha sonra kendisinin özel şahsi ve girişimleri ile geceye acile bir uzman doktor çalıştırabildiğini belirtti. Bu uzman doktorunda sadece gönüllülük esası ile çalıştığını belirterek “Biz hastalarımıza en iyisini sunabilmek adına böyle bir fedakarlık içerisindeyiz. Bu doktorumuz gece 23’e kadar ortalama 120 ile 150 hastaya baktıktan sonra 24’e kadar da yatan hastalara vizit yapmakta. Biz bu servisi en iyi yapabilme adına pratisyen hekimlerle değil uzman hekimlerle çalışmaktayız. Ve Sağlık Bakanlığının verilerinde de bizim acil servisimiz Konya’nın en iyisi seçilmiştir” dedi.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Bir ip koptuğunda yeniden bağlanabilir, ama eskisi gibi çekmez.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Şehre ruh veren insanları kaybetmeden önce onların farkına varabildiğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.