Budapeşte-3

Budapeşte büyük bir şehir olsa da, gezilecek, görülecek tarihi yerler birbirine oldukça yakın sayılır. Tarihi bölge dışında kalan yerler merkez kadar gelişmiş değil. Bu yüzden şehrin merkezine doğru yürüyerek hem keşfetmeyi, hem de yol güzergâhında ki önemli yerleri yakından görmeyi tercih ettim. Kaplıcaları ile de ünlü Böylece Tuna Nehrinin hemen kenarında kaldığım termal otelden Nehri sol tarafıma alarak Kuzey Doğuya doğru yürüyorum. Şehirde yaklaşık 80 jeotermal kaynak var.

Tahminine göre Buda (Budin) Kalesinin olduğu tarihi tepe kaldığım yere 5-6 km kadar. Yürümeyi göze alıyorum. Merkeze varana kadar görülecek pek de cazip yerler var denemez. Tepede yer aldığı için kaleye yürüyerek çıktım, burada manzara ve Tuna’ya bakış müthiş. Tuna üstünde tarihi Zincirli Köprü.

UNESCO Dünya Mirası listesinde de yer alan Buda Kalesi, Barok mimari güzelliği ve devasa haliyle göz kamaştırıyor. Macar krallarının sarayı olan ve şehrin korunması için inşa edilen bu harika Kalede bugün müzeler, kütüphaneler, galeriler, kilise, restoran, kafe gibi birçok yer bulunuyor.

İnanılmaz bir zarafet, Parlamento Binası. Sadece Budapeşte’nin değil, Macaristan ve dünyanın da sayılı binalarından biri ve dünyanın en büyük 3. parlamentosu. Neogotik tarzı ile ilgi toplayan binanın tarihi de öyle eski değil. 1904 de açılan binanın ne kadar büyük olduğunu anlamak için parlamentoda 691 oda, 27 adet giriş ve 10 kadar da avlu bulunmaktadır. Ayrıca Budapeşte’de Parlamento Binası ile Aziz Stefan Bazilikası, 96 metrelik yükseklikleri ile şehrin merkezindeki en yüksek iki yapı.

Macaristan’ın ilk kralı Stephen anısına inşa edilen Aziz Stefan Bazilikası, yapımı sırasında yaşanan bazı olumsuzluklar nedeniyle yaklaşık 50 yılda tamamlanabilmiş ve 1906 da hizmete açılmıştır.

1842-49 seneleri arasında yapılan Chain Bridge, adını ilginç bir görüntü veren asma zincirlerinden almış. Bu tarihi yapı, Budapeşte’yi Peşt ve Buda bölgelerini ikiye ayırır. Zincir Köprü orijinal ismi olsa da Aslanlı Köprü de deniliyor zira köprü ayakları ve girişlerinde aslan heykelleri var. Köprü 2. Dünya Savaşında çok büyük hasar görse de orijinal haline uygun olarak yeniden inşa edilmiş. Köprünün şehrin tarihinde önemli bir yer almasının sebeplerinden biri de Buda ve Peşteyi birbirine bağlaması.

Budapeşte’de bu köprüden sık sık geçmek, hem de Tuna nehri ve şehrin manzarasını izleme şansını buluyorum. Akşamları ışıklandırmalarla ayrı bir güzellik saçan köprü, iki yandan yaya yürüyüşüne açık. Peşte bölümünde yer alan dünyaca meşhur Büyük Kapalı Pazarı geziyorum. Burası halkının kültürü, alışveriş alışkanlıkları, yöresel lezzetleri ve geleneksel eşya ve kıyafetleri hakkında çok şey öğretiyor.

Tuna kenarında demir ayakkabılar turistler tarafından en ilgi çeken yer. Burası Yahudi soykırımının anısına yapılmış. Anlamlı bir yer olsa da, bir zamanlar soykırımına uğrayanlar, şimdi soykırım yapıyor.

Varosliget Şehir Parkı bütün büyük şehirlerde olması gereken bir mekân. Buz pisti, yürüyüş parkuru, hayvanat bahçesi, kale, restoranlar, Termal Hamamı gibi şehirde gezilecek yerler listesindeki birçok yeri de görme imkânı buluyor. Parkın Kahramanlar Meydanı’na çok yakın olması da başka bir avantajı. Kahramanlar Parkı’nın Avrupa’da birçok benzeri olsa da, Budapeşte’de yine ayrı ve özel bir yeri var.

Bir nikâh töreni sonrası Kiliseden çıkan bir gruba rastlıyorum. Aile ve yakın çevresiyle seçkin ve özel bir aile evliliği olduğu belli. Kilisede nikâh buralarda hiç yadırganmıyor, hatta takdir bile görür. Şehir geceleri de oldukça kalabalık, ışık altında yerli-yabancı misafirler sanki bu muhteşem şehrin yerlisi gibi birbiriyle kaynaşıyor, kol kola oyunlar ve danslar alabildiğine yer alıyor.

Ben son ziyaretimde tamirat sebebiyle Gül Baba türbesine giremedimse de, görülecek yerlerden biri. Budapeşte bir şehir olsa da, esas ancak tarih, kültür, sanat, estetik, mimari ve de bize ait tarihi eserler ve kültürlere de rastlanıyor. Bu vasıf birçok şehirde olsa da Budapeşte Tuna ve Türk izleri ile ayrı bir yere sahip olsa gerek. Bu haliyle Budapeşte gezmeye ve görmeye değer.