"Ocak-aile ilişkisi"nin binlerce yıllık somut örneği: Kutsal ocaklar
Tunceli'deki kazılarda bulunan ve Kalkolitik Çağ'ın sonu ile Tunç Çağı'nın başları olarak tarihlendirilen iki "kutsal ocak", kentteki müzenin ziyaretçilerinin ilgisini çekiyor.
Çemişgezek'teki Pulur Sakyol Höyüğü'nde 1968 ve 1974 yıllarında yapılan Keban Baraj Gölü kurtarma kazısında gün ışığına kavuşturulan ve uzun yıllar Elazığ Müzesinde sergilenen tarihi eserler, geçen yıl resmi açılışı yapılan Tunceli Müzesine taşındı.
Turizm açısından büyük öneme sahip olan 4 blok ve 5 bin 800 metrekare kapalı alandan oluşan müze, yazılı ve görsel alanların yanı sıra "Alevilik", "arkeoloji", "kütüphane" ve "etnografya" bölümleriyle ziyaretçilerini tarihi bir yolcuğa çıkarıyor.
Yöreye ait inanç ritüellerinin bal mumu heykeller kullanılarak sergilendiği müzede, kentin en eski tarihsel buluntularından taş aletler, pişmiş topraktan çömlekler ve çeşitli madenlerden yapılmış eserler dikkati çekiyor.
Sikke ve madeni paralar ile yerel kültürü yansıtan koç başlı ve taş mezarların bulunduğu müzede, bölgenin yaklaşık 5 bin yıl önceki inanç kültürü ile aile kavramının tarihteki önemini yansıtan iki kutsal ocak da ziyaretçilerden ilgi görüyor.
Tarihsel süreçte değişmeyen ocak-aile ilişkisini gösteriyor
Kazılar sırasında özel tapınma alanından çıkarılması ve kilden yapılan ocaklar üzerinde anne, baba ve çocuklardan oluşan 5 kişilik bir aile temasının betimlenmesi nedeniyle "kutsal" olarak adlandırılan bu ocaklar, ocak-aile ilişkisini, tarihsel süreç içerisinde bu ilişkinin değişmeden bugünlere kadar geldiğini somut şekilde ortaya koyuyor.
Kenan Öncel, müdürü olduğu Tunceli Müzesinin Türkiye'nin en yeni müzelerinden biri olduğunu söyledi.
Müzenin bu yıl ilk turizm sezonunu geçirdiğini vurgulayan Öncel şöyle konuştu:
"Tunceli'de müze olmadığından burada çıkarılan bütün eserler Elazığ Müzesine götürülmüştü. Bu kapsamda 1968 ve 1974 yılları arasında yapılan Keban Baraj Gölü kurtarma kazılarında ilimize bağlı Çemişgezek ilçesindeki Pulur Sakyol Höyüğü'ndeki kazılarda bulunan bütün eserler de Elazığ Müzesine nakledilmiş ve orada sergileniyorlardı. Tunceli Müzesinin açılmasıyla Elazığ'a gönderilen tüm eserler, Kültür ve Turizm Bakanlığımızın talimatıyla geri getirildi."
Öncel, Kovid-19 salgınına rağmen müzeye ziyaretçi ilgisinin fazla olduğunu belirterek, "Günde 200-300 ziyaretçi ağırladık. Yaklaşık 10 bin gibi bir ziyaretçi sayısına ulaştık. Bu sayılar pandemi etkilerinin azalması ve kaybolmasıyla inşallah daha da yüksek rakamlara ulaşacak." ifadesini kullandı.
"Ocaklar yaklaşık 5 bin yıl öncesine ait"
Müzede sergilenen kutsal ocakların Kalkolitik Çağ'ın sonu Tunç Çağı'nın başlarına tarihlendiğini aktaran Öncel şunları kaydetti:
"Ocaklar yaklaşık 5 bin yıl öncesine ait. Eserlerimiz, günümüzde Anadolu'da kullanılan ocak kavramı, aile ve çekirdek aile kavramını anlatması ve onları somut olarak resmetmesi açısından önemli. Ziyaretçilerimizin en çok ilgi gösterdiği alanlardan biri de müzemizin bu sergi salonu ve ocaklara hayli ilgi var. Pulur Sakyol Höyüğü'nde tapınak içerisinde bulunan bu ocaklar, aslında işlevsel değillerdi. Bunlar üzerlerinde çeşitli dini ritüellerin yapıldığı ve adakların adandığı bir görev üstlenmişlerdi. Yani bildiğimiz aktif ocak olarak kullanılan objeler değiller."
Arkeolog Özgür Şahin de 5 bin yıl öncesine ait ocakların dönemin yerleşik toplumlarına dair inanç kültürü hakkında son derece önemli bilgi sunduğunu anlattı.
Şahin, eserlerin üzerinde tanrısal ve çekirdek aile betimlemelerinin olduğuna dikkati çekerek bu eserlerin ocak-aile ilişkisini ortaya koyarak bugüne kadar değişmeden geldiğinin en somut kanıtı olduğunu dile getirdi.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.