Bulgaristan-3: Sofya

Bulgaristan-3: Sofya
 Muhabir
Bulgaristan’ın en büyük şehri olan Sofya merkez ve çevre nüfusu 1 milyon kadardır. Rusya şehirlerini andıran geniş yolları, tarihi bina ve meşhur kiliseleri yanında, kara ve demir ulaşım ağı ile iyi organize edilmiş bir şehir.

Bizim Bursa ya benzer konumda, ovadan yamaçlara çıkan bir duruma sahip. Şehrin temizliğinden bahsetmek pek kolay olmasa da son yıllarda daha dikkat ettikleri söylenebilir.

Merkezi yerlerde dahi ana caddelerle, hemen arkasında ki arka sokaklar arasında büyük farklılıklar mevcut. Merkezde markalı lüks dükkânlar, kenar mahallelerde küçük iş yerleri de var. Merkeze ulaşım çoğunlukla eski de olsa tramvayla. Her durakta yüzlerce insan var. Sokaklarda güzel giyimli oldukça güzel genç Bulgar kızların yanında, ellerinde plastik poşet veya bez torbalarıyla alışverişe giden orta yaşlı-yaşlı nüfus çoğunlukta. Çocuklar dışında genç veya orta yaşlı erkeklere rastlamak pek mümkün değil. Onların daha çok çalışmak veya eğitim için başka ülkelere gittiği biliniyor.

dsc01432-1.jpg

img-5388.jpg

Tarihten gelen ikinci sınıf insan figürü, komünizm ideolojisinin kişilik ezikliği ve zafiyetini, özellikle de Türklerle karşılaştıkları zamanda ki ezikliğin verdiği ruhi ve fiziksel baskıyı her an hissediyor olsalar da son yıllarda bize karşı olumlu bir değişim de var. Benim burada ki tahlilim bir milleti küçük düşürmek değil, tam tersine onların daha diri, canlı ve sağlam görme isteğimden kaynaklanmakta. Onlar da tarih ve kültürümüzün bir parçası. Bir toplantıda, “Batılıların Bulgaristan’a bir ekonomik kaynak olarak baktıklarını, bizim ise kardeşlik hukuku ve hakka dayanan bir anlayışla baktığımızı” söylediğimde, karşılığında “doğru, Türklerin kardeşlik ve komşuluk hukukunun daha önde olduğu” sözü aklımda.

img-5389.jpg

img-5392.jpg

Osmanlı ve İslam korkularından birçok İslami eseri, camileri ve köprüleri çoğunlukla tahrip edilmiş olsa da Sofya merkezinde bir camii var. Enteresan olan merkezde cami, kilise ve havranın yan yana olması. Sofya Merkez Camiinde bir sürü diğer Müslüman ülkelerden gelen insanlarla karşılaşılır. Bu Banyabaşı Camii, Osmanlı Devleti zamanında, bugünkü Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da inşa edilmiş. Seyfullah Efendi Camii de denir. Günümüzde şehirdeki tek faal ve Avrupa'nın en eski camilerinden biridir. Bu arada bazı yörelerde tahrip edilmiş, bakımsız, müzeye veya kültür merkezlerine dönüştürülmüş Osmanlı mimari taş camilerimizin durumu acı veriyor.

img-5398.jpg

img-5834.jpg

Bulgar dilinde o kadar çok Türkçe kelime ve isim var. Bir otelin kabulünde çalışan gencin soyadını Kayışçı olarak okudum. Bu soyadın Osmanlıdan kalma olduğunu ifade eden genç adam, uydurma bir hikayeyle “Binlerce Bulgar’ı katleden Osmanlı düşmanlığı” yaparken dedesinin çok kuvvetli olduğu için bu soyadını aldığını söyledi. Demirci, Dövenci, Kazancı, Tokacı gibi soyadlarına rastlanıyor.

img-5837.jpg

img-5838.jpg

Sofya’nın merkezi neo-klasik tarzda binalarla dolu. Oldukça büyük binalar el işlemesi taşlarla bezenmiş ve binaya güzel bir görünüm kazandırmış durumda. Bunun yanında birkaç yüzyıl önce tesis edilmiş, yeşili bol, orta büyüklükte ki parklarda her an bir faaliyet (resim, heykel, el işlemesi sergileri vs.) mevcut. Bu parkların içinde ve kenarlarında kendi maharetlerini sergileyen ressamları, akşamları kalabalık ana caddelerde batı, Latin veya klasik müzik yapan amatör sanatçılarla her zaman bulunur. Şehrin tam merkezinde şehri sembolize eden Sofia isimli genç kız heykeli herkesi selamlıyor gibi.

img-5840.jpg

img-5844.jpg

Sofya da diğer Avrupa şehirlerine göre hayatın pek pahalı olduğu söylenemez. Özellikle yiyecek ve gıda sektörü açısından ucuz sayılır, ancak barınma biraz pahalı. Şehrin en fakir semtlerinden en zengin semtlerine kadar olan yerlerinde oldukça yaygın barlar, kafeler, eğlence ve gösteri merkezi bulunur. Bu tür yerlerin hareketliliği genelde geç saatlerde başlamakta ve galiba sabahlara kadar sürmekte. Sofya’nın her tarafına hattı eski, oldukça eski ve yavaş olan tramvaylarla gitmek mümkün

img-5846.jpg

img-6582.jpg

Ülkenin ana yolları (Avrupa’yı, Türkiye ve Asya’ya bağlayan ana karayolu üzerinde olduğu için) fena değil. Son yıllarda gelişmeler söz konusu olsa da diğer tali yollar için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. Ana yollar üzerinde dünya çapında yaygın olan yemek ve dinlenme merkezleri olduğu gibi, transit yollarda ki TIR parklarında oldukça güzel, Anadolu işi yemekler (Karadeniz usulü pide, Konya usulü etli ekmek, Yozgat usulü tandır. Adana, Gaziantep ve Urfa usulü kebaplar) yapan Türkler var. Sokaklarda veya merkezi yerlerde ve pazarlarda kaliteli bal, polen ve diğer arı ürünleri, helva ile yabani otlardan elde edilmiş bitkisel çayları tatma imkanı da bulunabilir.

Kaynak:Pusula Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.