Aşı Gelirse Gelir, Gelmezse Kendi Bilir!
Virüs, hayatımızı sözüm ona allak-bullak etmeye devam ediyor. Haberci kardeşlerimiz, bizden daha hassaslar. Adeta, onlardan başka yanan da kalmadı üzülende!
Artık, virüsün tahribatını dinleyende yok, turkuaz tabloya bakan da, aldıranda.
Kimi, ölen iki kat mı olmuş, vah vah diyor!
Kimi, bu rakamlar yalan arkadaş, vaka sayısına bak, ölüm sayısına bak, bu kadar çok yalanı nasıl söyleyebiliyorlar, yalancı gördük ama bu kadarını görmedik diyor.
Kimi, artık haberlere bakmaktan vazgeçtim diyor!
Anlayacağınız, kaybettiğimiz insanları, çektiğimiz sıkıntıları unutmuş vaziyetteyiz!
Virüs bir uğradığına, arkadaş ben yine geldim dese de, geldiysen geldin diyen bir psikoloji içindeyiz!
Maskelerimiz kıyafetlerimize uygun, havalı ve kıymetli bir aksesuar olmaya başladı.
Bizi mi koruyor, havamıza hava mı katıyor, belli değil?
Mesafe o günkü ruh halimize kalmış, iki metrede de olabilir, sıfır da…
Hijyen kolonyalı tarafından devam ediyor. Herkesin yanında küçük bir şişe kolonya. Nereye tutunsalar, hemen kolonya dökülüyor…
Kolonya satışlarının patlaması boşuna değil. Bir litre kolonya neredeyse bir kilo et fiyatıyla aynı!
Günde bir şişe kolonya bitiyor diyenler var!
Virüs mutasyonlusuyla birlikte ülkemizi tehdit altına almış olsa da, hiçbir şey yokmuş gibi davranmamız akıllara ziyan!
Sadece biz mi böyleyiz?
Siyaset dünyası, ticaret dünyası, ev toplantıları, ev oturmaları, büro buluşmaları, ziyaretler, toplu oturmaya gitmeler, nişan ve düğün merasimleri, taziyeler, asker uğurlamaları, halay çekmeler, cümbür cemaat işin içindeyiz!
Son günlerin en dikkat çeken iki kelimesi bu kalabalıklara damga vurmuş durumda.
Lebalep ve tıklım-tıklım! Yani ağzına kadar dolu, iğne atsan yere düşmeyecek kadar bir doluluk oranı!
Her yerin dolup taştığı, virüsün sevinçten ellerini ovuşturduğu, sevinç çığlıkları attığı ortamları işaret eden kelimeler anlatmaya çalıştıklarımız!
*****
Bu arada, araya kaynayıp giden, yazık olan, yazık edilen ve şamar oğlanına döndürdüğümüz kelime ve kavramlarımızda yok değil.
Onların başında ne mi geliyor?
Tedbir!
Tedbir kürsülerin yakışığı, dillerde pelesenk hale gelen, lafın gelişi ağır azam, etkili, tesirli, güçlü, hatta değişimi çağrıştıran bir kelime!
Nedir tedbir?
Kısıtlamama mı? Maske mi? Mesafe mi? Hijyen mi? Toplu halde bulunmama hadisesi mi? Bu saydıklarımızın hepsinin toplamı birden mi?
Bir yerde evet! Bir yerde ihtimal dahilinde bir şey! Bir yerde olabilirde, olmayabilir de mi?
O zaman, geçti Bor’un pazarı mı demeli?
İşin gerçeği, ne tedbir kaldı ne telkin! Güya, ne tedbirden vazgeçtik, ne telkinden!
İşimiz edebiyat! Argodan başlayın, taşlamaya, gazele, övgüye kadar gezin dolaşın!
Edebiyatın içinde edebi sanatlar diye zengin mi zengin bir bölüm var!
Edebi sanatlar öyle bir şeydir ki, tadından yenmez derler ya…
Aynen öyle…
Bir yanda, edebi sanatların icrasıyla şahlanan tedbir, bir yanda şöyle yapın, böyle yapın telkinleri, bir yanda ekranlara yansıyan ve yansımayan görüntüler!
Hepsinin acısı sonradan çıkıyor!
Aldıran var mı, ara ki bulasın!
*****
Günlük vaka sayısı 26 bini gördü. Hayatını kaybedenlerin sayısı ise 30 bini aştı.
Bu ne demek? Freni boşalmış bir araç gibi zincirleme kazalara, zincirleme reaksiyonlara sebep olmak demek. Virüs denen bu kontrolsüz ve freni boşalmış aracı durdurmanın imkanı yok gibi!
Vaka katlanarak artıyor.
Kartopu etkisi hissediliyor.
Vefat eden sayısı yüzde 50 daha arttı.
Salgın kontrolden çıktı.
Yokuş aşağı önüne ne çıkarsa, kim çıkarsa vurup geçiyor!
Tam da sağlıkçı kardeşlerimiz yeni yeni soluklanıyorlardı, bir iki nefes almışlardı, ayak üstü dinlenmeye çalışıyorlardı ki, lebalep ve tıklım-tıklım manzaralar sonrasında, yataklarda lebalep dolmaya yakın bir hale geldi! Yani, yoğun bakım üniteleri hızla dolmaya başladı.
Ne önleyecek bu freni boşalmış aracı?
Aşı!
Çünkü en güçlü silah aşı!
Virüs hızlandıkça, aşı da hızlanmalıydı lakin…
Lakin kelimesinden sonrası yok!
Aşı hızlanmadığı gibi aşı hızı yavaşladı
Aşıda 65 yaş ve üstünde kalmıştık.
Geçtiğimiz hafta 60 yaş ve üstüne gelin sıra sizin denildi!
Normalleşebildik mi bari?
Biraz!
Bu biraz kimseyi memnun etmedi!
*****
İnsanlar çok sıkıldı, çok bunaldı, yetti artık virüs diyenler az değil! Virüsten önceki halimiz, yaşantımız neyse aynı o manzaraya erişmek üzereyiz! Gelmediler, uğramadılar diye gönül koyma hikayelerimizde hiç hız kesmeden sürüyor!
Gelen öldü, uğrayan yoğun bakımda, gönül koyanlar pozitif çıktı, karantinada…
İnsanlar ölüp gidiyor, hâlâ insanların aklı hatır-gönül meselesinde…
Gençler, virüs bize bir şey yapamaz havasında,
65 yaş ve üstü aşıları olduk, virüs benim semtime uğramaz gibi bir duyguyla gitme denen düğünlere, taziyelere, ziyaretlere gitmekten geri durmuyor. Virüs haritamız tamamen kırmızıya dönmek üzere!
Yanıyoruz, yandığımızın farkında değiliz. Ölüyoruz, ölüme giderken halay çekiyoruz!
Avrupa iyi -kötü akıllandı, Asya kıtası fecaat! Rakamlar açıklanmadığı gibi, maske-mesafeye uyan yok
Hindistan bu konuda bir numara! Bizim halimizde git gide Hindistan’a benzemeye başladı!
Orada da virüsü takan yok, bizde de…
*****
Aşı konusunda diller lâl, millet olarak sağlık olsun desek bir türlü, demesek bir türlü!
Aşı takvimi, takvim denen kavramı da, yerle bir etmiş durumda…
Üç vakte kadar, pardon üç aya kadar aşı gelir mi?
Mart bitti bitiyor, Nisan Ramazan, Mayıs Bayram derken, Hazirana gelir mi?
Gelmezse ne olacak, gelirde yetmezse ne olacak? Ramazanda kapanmak aşı yokluğunda bizi kurtaracak mı? Her ihtimali göz önünde bulunduranlara göre öyle gibi!
Öngörülebilirlik ve şeffaflık ne alemde? Yakınımızdan geçecekler mi acaba?
Çünkü aşı konusunda, kafalar karışık! Yeterince var mı yok mu, geldi mi, gelecek mi?
Netice de, aşı gelirse gelir, gelmezse kendi bilir! Ramazanda kapanırız evlere, kurtuluruz bu musibetten diyenler Ramazan ayını bekliyor!
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.