Erol Sunat

Erol Sunat

GEMİLERİ YAKMA MESELESİ!

GEMİLERİ YAKMA MESELESİ!

Türkiye Cumhuriyetinde, çok partili hayata doğru uzanan yıllarda siyasi olarak ilk gemileri yakma hareketi 46 ruhu denen, o meşhur hareketti.

Daha sonra ki yıllarda, aynı ruhu kendisine hareket noktası olarak alanlar, çıktıkları meydanlardan zaferle ayrıldılar!

Başını rahmetli Celal Bayar ve Adnan Menderes’in çektiği bu hareket, tek partili Türkiye’den çok partili Türkiye’ye geçiş sürecinin de başlangıcı olmuştu.

Onlar gemileri yakarak,

Yeni bir siyasi hareketi,

Yeni bir oluşumu,

Yeni bir siyasi heyecanı ve coşkuyu ortaya koyarken,

Estirdikleri kuvvetli rüzgârın önünde hiç kimse duramamıştı.

Gemileri yakmak kolay bir hadise değil.

Duruşu olan, çizgisinden sapmayan, özü-sözü doğru olan birçok insan, kendilerince haklı gördükleri sebepler sonrasında bağrına taş basıp gemileri yakmıştır.

Kimseye, neden gemileri yaktın?

Neden yakıyorsun?

Deme hakkımız yok!

İnsanlar çıkıp, sana ne dese, bu benim kararım dese, ben bu kararı özgür irademle almışım, kimseye açıklama yapmak, hesap vermek zorunda değilim dese, ne diyeceksiniz?

Zaten birçoğu böyle söylüyor söylemesine de,

Biz kazı koz anlamaya bayılıyoruz!

Öküzün altında buzağı aramaktan vazgeçemiyoruz.  Ne söylense inanmama gibi bir yaklaşım içindeyiz. İstiyoruz ki, gemileri yakanlar, bizim söylemek istediğimizi, söyletmek istediğimizi söylesin!  Gemileri yakanlar için kullandığımız tabirler, sataşmalar, laf çarpmalar, hakaretler, yakası açılmadık küfürler ise yangına körükle gitmekten başka bir şey değil!

 

İNSAN GEMİLERİ NİÇİN YAKAR?

İnsanlar sadece siyasette yakmıyor gemileri, ticarette, iş dünyasında, hayatın bizatihi içinde bu yola başvuruyor.

Bizler, gemilerin niçin yakıldığı sorusunun cevabını duymak dahi istemiyoruz. Çünkü işimize gelmiyor. Gerçeklerle yüzleşmek gibi bir derdimiz yok.

Sansasyon peşinde koşanlara dönmüşüz!

Kendini bilen insan istenmediği yerde durur mu?  

Hem durmaz diyeceksiniz,

Hem de neden durmadın, neden kalmadın,

Neden orada mücadele etmedin diye bir çuval laf etmekten de kendinizi alamayacaksınız!

Bu davranışın bir adı var mı?

Adamın yüzüne git kardeşim diyorlar, git arkadaş diyorlar,

Bizim bu saatten sonra seninle işimiz olmaz diyorlar.

Adam gemileri yaktığında ise, söylenmedik laf bırakmıyorlar!

Güzel Türkçemizde, “ Zorla güzellik olmaz!” diye bir deyim vardır.

Gemileri yakmak; denenebilecek bütün çıkış yolları denendikten sonra, çarelerin tükendiği,  ihtimallerin pes ettiği, bir araya gelme sebeplerinin tamamıyla ortadan kalktığı durumlarda başvurulan bir yoldur diye bir genelleme yapılsa da, gemileri yakmak insan hayatında kırılma noktası denilen olayların başlangıcıdır. Ayrılıklar, insan hayatını değiştiren çarpıcı olaylar, ailevi sarsıntılar, iş dünyasında yaşanan iflaslar, hayal kırıklıkları, vefasızlıklar gemileri yakmanın nedeni olarak gösterilir.

 

GÖNÜL ALMAKTAN ZİYADE, GÖNÜL KIRAN OLDUK!

Gemileri bir kere yaktıktan sonra… diye başlayan cümleler çokta hoş olmasa gerek! Kırıcı ithamlar, hakarete varan sözlü yada yazılı ifadeler bugüne kadar kimseye bir şey kazandırmadı.

Üstelik, o saldırılarda bulunanların bir çoğu, hararetle savundukları insanlardan vazgeçtiler, yollarını ayırdılar.

Her dağın dumanı ayrı olur deriz, demesine de, yine de bildiğimizi okumaktan vazgeçmeyiz!

Siyasete uzanan yollar, çetrefilli yollar olarak bilinir.

Bu yolda, dostluğun da, arkadaşlığında, vefanın da değeri bir yerden sonra yoktur.

Biz en kolay olan yolu seçtik. Kalp kırdık, gönül yıktık.

Gönül almak gibi barışa giden yolları, barışa açılan kapıları, barış köprülerini havaya uçurduk!

Keşke demek, hiçbir şeyi tamir etmedi. Geri getirmedi. Teselli etmenin kenarından dahi geçmedi.

Bütün mesele yüreğimizin sesini dinlemek olmalıydı. Ancak, hırslarımız, kinlerimiz, tahrikler, laf taşıyanların kışkırtmaları, gönül alıcı ve hoşgörü ifadeleriyle dolu olan cümleler kullanmamızın önüne geçti. Birçok insanın gemileri yakmasına bu davranışların sebep olduğunu anladığımızda ise iş işten geçmişti.

 

GEMİLERİ NAMIM YÜRÜSÜN DİYE YAKANLAR VAR MI?

Hayatımızın birçok döneminde gemileri yaktık, artık bizim geri dönüşümüz yok diyen insanları az dinlemedik, onların anlattıklarına az şahit olmadık!

Ben de gemiler yaktım arkadaş derken kendilerinden çok emindiler.

Hayatlarında hiçte kolay olmayan, yeni bir sayfa açarak, yeni bir yola, yeni bir rotaya, yeni bir denize, yeni bir siyasi rüzgârla yelken açmışlardı.

Kendilerini anlatırken, 711 yılında, ordusunun geriye dönüş ümidini yok etmek için gemileri yakan, İspanya fatihi Tarık bin Ziyad’ın, dünya siyasi literatürüne geçen, gemileri yakma hadisesinden ilham alanlar olarak anlatmışlardı.

Gemiler durup dururken,  kendiliğinden, canımız istedi diye, yakanları gördüm, hoşuma gitti, ben neden yakmamayım dedim, bende yaktım diyerek yakılmaz!

Hele siyasette, istisnalar yani ferdi olarak, kişisel parti değiştirmeler olarak, tepki koyma adına, tepki vermeler haricinde gemiler kolay kolay yakılmaz.

Namım yürüsün diye yakanlar var mıdır?

Uzak ihtimal…

Gemileri yakmak demek, yol ayrımına gelmek demek!

Bundan böyle sen yoluna, ben yoluma demek!

Daha az görüşelim, mümkünse görüşme faslını bayramdan bayrama erteleyelim, daha da olmadı, selamı sabahı keselim demek!

O kadar da uzun boylu değil diyorsanız, sizde haklısınız!

Nihayetinde, gemileri yaktım diyenlerin, cümle dostları, arkadaşları, hısım-akrabaları, aynı kaderi paylaştığı yol arkadaşları bir kalemde silip atılabilir mi? Bu sorunun cevabını veren de yok, bilen de!

 

BİR YEMİN ETTİM Kİ…

Bir zamanlar, bir kere elveda demeye başladınız mı, bir kere gemileri yaktınız mı, zor durursunuz, zor durulursunuz artık diyenler vardı!

Gün geldi o lafları sayanlar da yaktılar gemileri. O gemileri yakanlardan bir kısmı, yakmam gerekiyordu diyerek,  bir daha yaktı gemileri. Yetmedi bir daha!

Bir kısmı da, yaktı yakıyor, yaktı yakacak laflarının dolaşmasından pek bir memnun!

Siyaset dediğimiz kulvar, sayısız gemileri yakma örnekleriyle dolu!

Gemileri yakma hadisesi, rahmetli Kayahan’ın, “Bir yemin ettim ki, dönemem” şarkısı gibi değil elbette. Yemin edenler, bozdum yeminimi çıktım geldim de diyebiliyorlar, bir yemin ettim, bir yemin daha edebilirim de.

İnsana gemileri yaktıran, o raddeye getiren sebepler önemli!

Konu eğer siyasetse, siyaset kolay anlaşılamayan, en iyi anlaşıldığı düşünüldüğü hallerde ve anlarda bile, şah-mat olunan bir satranç tahtası olunca, gemileri yakanların, yakacak olanların, yakmaya niyetlenenlerin ardı arkası kesilmez!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR