Erol Sunat

Erol Sunat

Oduncunun hikayesi

Oduncunun hikayesi

Uzun uzun zaman önce memleketin birinin uzak bir şehrinde genç ve kuvvetli bir oduncu varmış. Hayatını odun kırarak kazanırmış. Elindeki baltası oldukça keskinmiş. Baltası, memleketin meşhur bir ustası tarafından yapılma bir baltaymış. Onu odun keserken seyredenler ürpererek seyrederlermiş. Oduncu derlermiş, baltayı, savaş baltası gibi kullanıyor. Zaten baltası da ben odun kesmek için kullanılan baltalardan değilim diye bağırıyor derlermiş. Oduncu bu laflara güler geçermiş. Benim sülalem oduncu dermiş. Biz oduncu olarak yetiştik. Bizim baltalarımız birbirine benzer.

Oduncunun şehirde samimi olduğu bir dostu da yokmuş. Yalnız başına yaşar. Fakir fukaradan tek bir akçe almazmış. Şehrin kenar mahallelerinden birinde eski bir evi, atı, beline takmadığı bir kılıcı varmış. Heybetli bir adammış. Odun kestiren, onun parasını işi bitmeden hazırlar ne olur ne olmaz diye işi biter bitmez verirlermiş. Oduncu kimseyle pazarlık yapmaz, sadece şu kadar der mevzuyu kapatırmış. Bazı oduncular, Beye gitmişler. Beyim demişler. Bu oduncu hepimizden çok daha az akçeye odun keser, rızkımıza mâni olur. Derdimize bir çare ol demişler. Bey, Oduncunun odun kırdığı bir evin önüne gelmiş.

Oduncu demiş, duydum ki, şehirdeki oduncuların rızkına mâni olurmuşsun, bu şehrin Beyi olarak bu işten vazgeç. Bak bu odunları da tek bir akçe almadan kırarmışsın. Oduncu, Bey demiş var git işine. Oduncu ben isem gönlümden geçeni yaparım. Fakir fukaradan para almam. Senin oduncular kendi aralarında bir fiyat kurmuşlar. İnsanları mağdur ederler, kendilerine yalvartırlar. Sen var önce bu haksızlığı çöz. Bey sen demiş bana bu şekilde konuşamazsın, alt tarafı bir oduncusun. Oduncu, öyle mi demiş, dönmüş geriye, tek eliyle kaldırmış Beyi havaya vurmuş yere. Bey kan revan içinde kalmış. Adamları Oduncuyu yakalamaya çalışmışlar, her birini bir yere savurmuş.

Bey, o haliyle Vali Paşaya gitmiş. Vali Paşa, Beyim demiş, dokunma oduncuya. Seni kışkırtan odunculara da söyle, herkes kendi işine gücüne baksın. Oduncuyu bu şehirde durduracak adam yok. Zaten ona dokunma diyorsam var bir bildiğim ki, konuşuyorum. Bey bunu unutma Vali Paşa demiş. Elin oduncusunu benimle bir tuttun ya, yaz bunu bir kenara. Bey, ertesi gün binmiş atına, sürmüş payitahta. Payitahta vardığında, doğruca Vezirin yanına varmış. Oduncunun ahvalini sormuş. Vezir, Beyim demiş, bırak oduncunun yakasını. Ben o kadar diyeyim. Bırak dediysem bırakacaksın. Bey, Payitahtın kabadayısı olarak bilinen kabadayıyı bulmuş. Sana demiş işim düştü.

Benim şehrimde oduncu diye biri var. Onu ortadan kaldıracaksın. Bu iş için kaç akçe istersen iste. Kabadayı, o oduncuyu duydum demiş. Ona dokunan yanar Beyim. Ya o yakar ya da ona dokunmayın diyen. Adam bayağı bir yukarılardan arkalı. Vezir dahi dokunamaz derler. Bana gelmedin, ben de seni görmedim. Bey fena kızmış, katılmış bir kervana, üç ay kadar sonra uzak bir diyara varmış. O uzak diyarın en karanlık adamını bulmuş, meseleyi anlatmış. Sonra dönmüş şehrine. Aradan bir ay kadar geçmiş. Oduncu bir evin avlusunda odun keserken, İri yarı bir adam, elinde savaş baltasıyla, avlunun kapısından seslenmiş. Oduncu demiş, az biraz soluklan da seninle konuşalım.

Oduncu, söyle demiş ne istersin. Savaşçı, atına atlamanı ve şehri terk etmeni, değilse, baltamın altında can vereceksin demiş. Oduncu, ben demiş başladığım işi yarım bırakmak istemem. Bana yarım saat kadar müsaade. Odunları keseyim. Sonra nerede diyorsan seninle dövüşeceğim. Savaşçı o zaman demiş seni şehrin kapısının önünde bekliyorum. Seyircisiz bir kavga olsun istemem. Oduncu odunları kesmiş, şehrin kapısının önüne doğru yürümeye başlamış. Yanına yüzü sarılı sadece gözleri meydanda bir kız gelmiş. Oduncu demiş. Gitme. Sana korkunç bir tuzak hazırladılar.

Kurtulma şansın neredeyse yok. Beni takip edersen, seni gizli bir geçitten şehrin farklı bir yerine çıkaracağım. Atın ve kılıcın orada. Oduncu kızı takip etmiş. O gizli geçitten geçip dışarı çıktığında, bakmış ki gerçekten atı ve kılıcı orada. Etrafına bakmış, onu oraya getiren kız ortadan kaybolmuş. Oduncu, binmiş atına bir ormanın içine dalmış. Ormanın içindeki yoldan birkaç saat at sürdükten sonra, bir hana gelmiş. Handan içeri girdiğinde, hancı, oduncuya gel demiş, onu hanın içinde gizli bir odaya götürmüş, oduncu odaya girdiğinde, bakmış ki, odada bir kız.

Sen demiş beni dışarıya çıkaran kızsın. Kız evet demiş. Ben Beyin üvey kızıyım. Ne o beni sever ne de ben onu. Ana bir iki erkek kardeşim var. Babam bu şehrin beyiydi. Bey, babamı tuzağa düşürdü, öldürttü. O zamanlar çocuktum. Anam hiçbir zaman bana inanmadı. Sana gelince, seni de babam gibi öldürtecek. Hancı benim öz dayım. Ona güvenebilirsin. Hancı açmış kapıyı, Oduncu demiş, seni yeğenimle evlendireceğim. Bu düğün öylesine yani sözde bir düğün olacak. Bu işler nihayete erdiğinde yeğenimden ayrılabilirsin. Yeğenim, ok atmada ve kılıç kullanmada çok mahirdir. Senin hakkında bazı bilgilere sahibim. Ve yeğenimle birlikte senin emrindeyim. Senin yanındaymış gibi görünen Vali Paşa ve Vezir, sen Beyi yere çarptıktan sonra saf değiştirdiler.

Eli kanlı katiller ordusu, seni yok etmek için arıyor. Bu hanın altındaki tüneller, şehre kadar ulaşır. Yeğenim hepsini bilir. Bildiklerimi yalnızca ona öğrettim. Sultanı ortadan kaldıracaklar. Vali Paşa, Vezirin ağabeyi. Bey onların yakın akrabası. Önlerindeki tek engel sensin. Hatta Sultandan da önemlisin. Kız meraklanmış. Oduncu demiş, gerçekte kimsin sen? Oduncu, şu anda bilmen senin içinde tehlikeli demiş. Sadece anana benimle evlendiğini söyle yeter.

Oduncu ve kız, gizli geçitlerden şehre girmişler. Kız, anasının yanına varmış. Anam demiş, ben geçen gün, oduncuyla evlendim. Anası, yazıklar olsun sana demiş. Oduncunun kellesi gitti gidecek, nasıl evlenirsin bana sormadan. Hem ne oldu da evlendin o katille…Ona Sultanın celladı da derler. Nereyi dağıtacaksa, varır o şehre odunculuk yapar. Ondan sonra da kan gövdeyi götürür. Bu şehre de belli ki bunun için geldi. Benim kızımda vardı bu katille evlendi ha…yazıklar olsun.

Sultan ölse dahi, o bildiğinden şaşmaz, işini tamamlamadan o yerden ayrılmaz. Şimdi de seninle evlendi, Beye damat oldu öyle mi? Bu ne demek bilir misin? Beyimizin ve kardeşlerinin hayatı tehlikede demek, hatta senin de…Bu oduncu var ya, hiç kimseyi sevmezde, sevemez de. Derhal ayrıl. Analık hakkımı helal etmem. Kız, babamı Bey öldürttüğünde demiş, senin de onunla evlendiğin gün, senin bendeki analık hakkın öldü.

Onlar böyle konuşurlarken, oduncu girmiş içeri, Bey Hanımı demiş, karımı tehdit etmeyesin, fazla da ileri gitmeyesin. Onlar konuşurlarken, Bey sessizce elindeki kılıçla oduncuya yaklaşınca, kız bir vuruşta Beyin elindeki kılıcı düşürmüş, oduncu, yakalamış Beyi, kaldırmış havaya, yere öyle bir çarpmış ki, Bey bayılmış kalmış, Bey konağını karısının çığlıkları ayağa kaldırmış. Kız, Oduncunun yanında, sırt sırta vermişler, Bey konağından dışarıya çıktıklarında, Bey konağında ayakta adam kalmamış.

Beyin o çok güvendiği savaşçı çıkmış oduncunun yoluna, oduncu, elindeki baltayı öyle bir savurmuş ki, savaşçının kellesi yuvarlanmış sokağın ortasına. Sokakta kimse kalmamış. Sultanın celladı bu demişler. Oduncu, kızla birlikte girmiş Vali Konağına, Vali Paşayı, çıkarmış konağın çatısına, aşağıdaki insanların şaşkın bakışları arasında atmış çatıdan aşağıya. Vali Paşa iki gün yaşamış, ardından ölmüş.

Bu arada Vezir, yaşlı Sultanı yakalayıp, zindana atmış. Saraya el koymuş. Bundan gayrı Sultan benim demiş. Onun Sultanlığını ilan etmesinin üzerinden bir hafta geçmemiş ki, Oduncu ve kız Payitahta gelmişler, Veziri yakalayıp, Payitaht meydanında bir direğe bağlamışlar. Kız Veziri hedef tahtası yapmış. Sadağında ne kadar ok varsa, üzerine ok yağdırmış. Ertesi sabah ahali Vezirin oklanmış cesedini bulmuş meydanda. Vezirin adamları ve taraftarlarını da zindana doldurmuş Oduncu. Sultanı da o zorbaların elinden kurtarıp, elini öpüp tahtına oturtmuş.

Anlatırlar ki; Oduncu ortalık durulduktan sonra, kıza benden ayrılabilirsin demiş, lakin kız kabul etmemiş. Oduncu için, Sultanın celladı demişler, fedaisi demişler, hatta oğlu demişler. Kızın üvey babası da bir ay kadar yaşamış. Yaşlı Sultan altı ay kadar sonra vefat etmiş. Sultanın yakınındakiler, Oduncuyu bulmuşlar, ölen Sultanın bir fermanını getirip ona teslim etmişler. Oduncu ve karısı dönüp gelmişler Payitahta, Oduncu Sultan olmuş, karısı memleketin Ecesi.

Şehir şehire, Oduncu oduncuya, Üvey kız üvey kıza, Ece Eceye, Bey hatunu Bey hatununa, Sultan Sultana, Vezir Vezire, Bey Beye, Vali Paşa Vali Paşaya, Kabadayı kabadayıya, savaşçı savaşçıya, meydan meydana, kerven kervana, han hana, hancı hancıya, ahali ahaliye benzer.

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR