Erol Sunat

Erol Sunat

Düşe kalka…

Düşe kalka…

Güçlükle, zor zahmet, inleye-inleye, sızlana-sızlana, duvarlara tutunarak, bir yerlere oturarak, iki adımda yorularak yürümek nedir bilir misiniz?

Düşe kalka…

Sokaklar düşe kalka yürüyenlerden geçilmiyor.

Lakin, sokağa bakan yok, aldıran yok, sokağın dilinden, halinden anlayan yok…

Sokağa varılmazsa, sokağa bakılmazsa nasıl görülecek bu hal?

Aşık Veysel’in “Uzun ince bir yoldayım gidiyorum gündüz gece …” dizelerine, emeklilerde yürüyorum düşe kalka diye ekleme yapıyor.

Emekli artık, düştüğü yerde kalan bir daha kalkamayan bir halde…

Emeklinin emekli olamadığı tek bir ülke var…

O da bizim ülkemiz…

Emeklimiz mecburen çalışmak zorunda, değilse aldığı maaşın yetmesi mümkün değil…

Bugünün düşe kalka yürüyenleri, yürümek zorunda bırakılanları emekliler…

Asgari ücretliler ise düşe kalka kavramının dairesi içinde bütün gençliklerine ve enerjilerine rağmen güçlükle ayakta durabilenler.

Onlar böyleyken, hal ve ahval bu görünümdeyken ne yapsın emekli?

Ölsün mü?

Zaten ölen öldü, giden gitti…

Geriye kalanlar düşe kalka hayata tutunmaya çalışanlar.

Yaşadım mı öldüm mü anlayamadım diyenler…

*****

Düşe kalka yürünen, düştüğü an bir daha ayağa kalkılamayan bi hayatın içinde emekli…

Ölse yetmiyor…Sürünse kimse dönüp bakmıyor…

Ne mi deniyor?

İtiraz etme…Sokağa çıkma…

Ağlamayan çocuğa meme vermezler kimin lafı?

Emekli zaten düşe kalka geldiği yerde dahi ayakta zor duruyor.

Beni bir gören olur mu diye orada…Bugün ayaktayım amma, yarın belki de burada olmayacağım ya nasip ya kısmet diyor demesine de, gören gözler, görecek gözler kayıp, ortalarda yoklar.

Görseler gördük, duysalar duyduk demiyorlar. Kalabalıkların olduğu yerde emekliyi görmemek için oralardan geçmiyorlar. Bu düşe kalka vaziyetlere, gün gelecek, o görmeyenler, duymayanlar da gelecek…Düşmez kalkmaz bir Allah demiş büyüklerimiz…

Mesele, emeklinin sesinin nasıl duyulacağı…Emeklinin sesi duyuluncaya kadar, ayakta emekli kalmayacak bu gidişle…Ahir ömürlerinde, tamda rahat etmeleri gereken bir dönemde bu insanları düşe kalka yollara düşüren problem ahı çok, vebali çok bir problem…

İyi hoş da nasıl duyuracak sesini emekli? Şu, düşe kalka, kendi sesini bile duyamayacak haliyle mi?

*****

Emekliden sabır, metanet ve anlayış bekleniyor. Bir önceki yılın başında da benzer şeyler söylenmişti.

2025 yılının sonuna kadar gitmeye ne hacet?

Gördük göreceğimizi…

Emekli maaşları kesinleşti.

On iki bin beş yüz lira alan emekli kaç lira alacak deniyordu ya…

“Emeklilerimiz başta olmak üzere aziz milletimize hayırlı olsun.” denerek emekli maaşı 14 bin 469 liraya yükseldi.

On beş bin lira bile olmadı. O rakama kadar ulaşamadı…

Dalgalar arasında kaldı gitti emekli…

Kök dalgası, dip dalgası, unutulmuşluk dalgası, bulundukları duruma neşter vurulmama dalgası…

Yeni yıl, yeni bir umut, yeni bir heyecan, yeni bir başlangıç olsa da…

İçli, acıklı ve hüzünlü bir şarkı sözü gibi…

Sabret gönül mü desinler? Sabreden Derviş mi? Sabırla koruk, helva olur mu?

*****

Emeklinin maaşı on beş bin lira olsa ne olacak deniyordu…

O rakama bile varmadı.

Varsa ne olacaktı?

Kiralar mı düşecekti?

Fiyatlara dokunma işlemleri bıçakla kesilir gibi mi kesilecekti?

Enflasyon hadi bana eyvallah mı diyecekti?

İkinci el yiyen içen, ikinci el giyinen emekli, asgari ücretli derdini ummana dökse ne olacak?

Refah payı diye bir şey vardı, güvenilen dağlara kar yağdı…

Seyyanen, avuçlarından kaydı gitti alenen…

Geriye ne mi kaldı?

Promosyon…

Bankalar, emekli aylıkları netleşince promosyon miktarlarını güncelleyeceklermiş…

Emeklinin işi Bankalara mı kaldı?

Bankalar, gel emekli, senin halinden ben anlarım, gel ben sana vaat edilenden daha fazla zam mı yaparım demek istedi?

Emekli öyle bir darda, öyle bir zordaki kim ne dese inanacak bir hale geldi…

*****

Emeklimiz…

Ey emekli!

Bundan gayrı sabır bize…

Metanet bize…

Anlayış bize…

Çok çektirdik biz size…

Rahat olun, rahat edin, bize hem dua edin hem de affedin, ne kadar giderilmesi zor pürüz var, hepsini çözdük, hallettik diyecek birilerini bekledi hep…

Netice itibarıyla emekli maaşı, “On dört bin 469 lira.”

Artış, bin dokuz yüz 69 lira…Bozdur, bozdur harca…

Yetkililer ne mi dediler?

Emeklilerin her zaman yanında olduklarını, aylıklarında önemli iyileştirmeler yaparak enflasyonun üzerinde artışlar sağladıklarını…

Ne dersiniz?

Bu zamla, bu artışla enflasyon kolay kolay ezebilir mi emekliyi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR