İSLÂMÎ AYDINLANMA
İngiliz gazeteci-yazar Christopher de Bellaigue, “İslamî Aydınlanma” adlı bir kitap yazmış. 23 Şubat’ta İngiltere’de, Nisan’da da ABD’de piyasaya çıkacak olan bu kitapla ilgili olarak “İslam iki yüzyıl önce moderniteyle karşılaştığında ne oldu?” sorusuna; İstanbul, Kahire ve Tahran üçgeninde cevap aranıyor.
Türkiye’de 2001'de The Economist'in muhabirliğini de yapan İngiliz genç gazeteci Christopher de Bellaigue’nın, sözde Ermeni soykırımı ve “Kürt devleti” arayışı ile ilgili kaleme aldığı “İsyan Toprakları” adlı bir kitabı da mevcut. Yazarın ödüllü birkaç eseri daha var. Yazarın, the guardian’da çıkan “Demokrasiye hoş geldiniz: Erdoğan nasıl her zamankinden daha popüler hale geldi?” başlıklı ve “On yıllık bir iktidar sonrasında Türkiye hükümeti, batıdan hoşlanmadığı ya da anladığı yeni bir demokrasi biçimine başkanlık eder: Çoğunluğun iradesini yücelten otoriter bir rejim” yorumlu bir makalesi de var. İngiliz yazarın ilgi alanı Ortadoğu ve Türkiye. (https://www.theguardian.com/world/2016/aug/30/welcome-to-demokrasi-how-erdogan-got-more-popular-than-ever&usg)
***
İngiliz yazar Bellaigue, bu eserinde bir yerde İslam toplumunun 20. Yüzyıl başlarından itibaren nasıl lâik bir anlayışla modern idealler ve uygulamalar (reformlar-ıslahat hareketleri) ile değişim ve dönüşümünü sosyal ve kültürel açıdan ele alarak anlatıyor.
200 yıllık Ortadoğu tarihini içine alan Arap, Türk ve İran dünyalarını kapsayan bu araştırma, bir yerde eski Osmanlı medeniyeti ile bu dünyadaki yeni hayat biçimiyle mücadelesini ele alan kitap hakkında, geçenlerde The Economist’in kültür sayfasında bir değerlendirme yazısı çıktı.
Orhan Pamuk, kitap hakkında “Son iki yüzyıldır İstanbul, Kahire ve Tahran'da İslam ve modernite arasındaki çatışmalara ilişkin çok özgün ve bilgilendirici bir araştırma.” değerlendirmesinde bulunuyor. Bazı batılı yazarlar ise, bu eserin 2017’nin en çok konuşulan kitapları arasında yer alacağını ifade ediyorlar.
***
Doğrusu kitap hakkında bir değerlendirmede bulunacak değilim. Ancak, söz konusu eserin biran evvel Türkçe’ye çevrilmesinden yanayım. 46 yaşında genç bir İngiliz yazarın Türkiye’ye ve İslâm toplumuna bakış açısını merak etmiyor da değilim. 200 yıllık Ortadoğu tarihinde Osmanlı -Britanya münasebetleri önemli bir yer tutuyor.
Hele ‘Batıya, Avrupa’ya uygun, batılı, köksüz ve geleneksiz’ anlamlarını da içeren “modern” ve yenilik taraftarı “medernite” ile asrî şeylere düşkünlük, yenilikçilik ve gelenekçiliğe bir yerde karşı olmayı ifade eden “modernizm” kavramları da işin içinde yer alıyorsa; insanı, 200 senelik hikâye ister istemez meraklandırıyor.
***
Burada önemli olan İngiliz yazarın Ortadoğu’ya, Türkiye’ye ve Müslüman toplumuna bakış açısıdır. Kitap, Napolyon'un Mısır'a gelişini izleyen Doğu ve Batı'nın çarpıcı çarpışmalarından başlayarak ve bizi Ortadoğu tarihinin 200 fırtınalı yılını kapsıyor.
II. Mahmud’tan itibaren Osmanlı’da başlayan Tanzimat Hareketleri, yenilikle birlikte art arda gelen meşrutiyet hareketleri ile II. Abdülhamid’le birlikte 33 yıllık bir dönem ve sonrasındaki gelişmelerin nasıl okunduğuyla ilgili hususlar da tabiki önemli.
***
Kitabın son iki bölümünde, yazar İslam'ın 19. yüzyılın sonu ve en önemlisi 20. yüzyılın başında Avrupa sömürge güçleriyle ilişkilerini hızlandırdığı için ani bir değişim yaşanıyor. Müslümanlar ve Batılılar arasındaki ilişkilerin niçin çok ekşi hale geleceğini çok geniş anlamıyla gösteriyor mu? Batı politikaları, özellikle birinci dünya savaşı sırasında ve sonrasında daha acımasız ve alaycı davrandı. Bu, Müslüman dünyasında keskin bir tepki verdiği ve mütevazi dindar halkın yanı sıra akıllı elitleri de öfkelendirdiği bir gerçek.
Yazar, jeopolitik piyonlar olarak kullanıldığı ve Avrupalılar tarafından çizilen keyfi sınırlar üzerinde Müslümanların duyduğu kızgınlıkla da empati kuruyor. Bu, Türk milliyetçiliği, Mısır'daki Müslüman Kardeşler ve hatta 1979'daki İran ayaklanması da dahil olmak üzere, İslam'ın kalbi olan Ortadoğu bölgesini ard arda sallayan tüm popüler hareketler hakkında da bilgiler yer alıyor.
AZİZİM DİYOR Kİ…
Tanrı tanımaz modernizm ile ve dinsizlik olarak ifade edilen jakoben laikçilik ve laikler ve laisizm arasındaki çelişki nasıl izah edilebilir?..
“İslâmî Aydınlanma” kitabı piyasaya çıktığında, bence de Türkiye’de çok tartışılacak. Burada bizim sosyologlarımız acaba esere nasıl bakacak ve ne şekilde ve nasıl değerlendirecekler?...
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.