KADIN SEVDİĞİNDEN NE İSTER?..
Asıl adı “Muhammed Celâleddîn” olan ve “Efendi” anlamında Mevlânâ ünvanını alan Celâleddin Rûmî, Mesnevî-i Şerif’inde “Allah aşkıyla ağlayan göz, ne mutlu gözdür. Allah aşkıyla tutuşup yanan gönül ne mübârek bir gönüldür” diyor.
Asrımızda cereyan eden ve insanı içten içe yiyen ve düşündüren olaylar ve bir yerde kadınlarla da ilintili olarak, “Gözyaşı istiyorsan, gözü yaşlı olanlara acı. Acınmak, merhamete kavuşmak arzu ediyorsan, zayıflara, zavallılara merhamet et” diye güzel bir beyitle düşüncelerini efsunu kelimeler kullanarak izâh eden Hz. Pîr, bizleri, kulaklara küpe olması gereken şu sözlerle de uyarıyor:
“Şu üç şey hakkında dudağını az kımıldat: “Fikrini, kanaatını, paranı, birde mezhebini kimseye söyleme.” (Altınını, gidişini ve mezhebini ört” diye bir hadîse işâret var).
Eş ve kadınla ilgili olarak Mesnevîsi’nde çok güzel ve mânâ itibariyle tefekkür edilmesi gereken o kadar örnek alınması gereken benzetmelerde bulunarak gönlümüzü, her vuslât yıldönümlerinde sımsıcak duygularla sarıveren Hz. Mevlâna; “ağlamak kadının tuzağıdır” diyerek bu tuzağa her merhametli erkeğin düştüğünü kinaye yoluyla ifade ediyor. Mesnevî’de bir bedevî ile karısı arasında geçen hikâyeyi okumanızı isterim. Aile içi kavgalara, karı-koca arasındaki anlaşmazlıklara birebir faydası dokunacağına inandığım bu hikâye tiyatral bir gösteri olarak sahnelerde, kısa film veya sinema filmi olarak beyaz perde ile ekranlara yansıtılması halinde; kadına şiddetin azalacağını ve modern yaşamın çekilmezliği karşısında kadın-erkek ilişkilerinde ilâç gibi geleceği kanaatindeyim.
Hazret-i Mevlâna ne diyor:
“Allah, kadını erkek onunla huzura kavuşsun, rahatlasın, ona eş olsun diye yarattı, Hz. Âdem nasıl olur da Hz. Havva’dan ayrılabilir?
Erkek, yiğitlikte Zaloğlu Rüstem olsa, kahramanlıkta Hz. Hamza’yı bile geçse, kendi kadının esiridir.”
Peygamber Efendimiz (salât ve selâm ona olsun)’in yukarıda cümle âlemi mest eden mübârek sözlerini kullanan Celâleddin-i Rûmî; “Hz. Muhammed bile, Hz. Âişe’ye “Ey pembe beyaz kadın, ey Humeyra, bana birşeyler söyle de beni rahatlat.” diye buyururdu” diyor.
Demek ki para sesi ve su sesinden önce kadın sesi, erkeğini rahatlatan bir âmil olarak bizlere tavsiye ediliyor.
“Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Kadın, akıllı kişilere ve gönül ehline fazlasıyla galip olur.
Cahil kişiler de kadına galip gelirler. Çünkü onlar, pek sert, pek kaba kişilerdir.
Cahil ve kaba erkeklerde, incelik, lütuf, sevgi azdır. Çünkü onların yaratılışlarında hayvanlık sıfatı üstündür.
Sevgi, incelik, acımak insanlık huyudur, insanlık vasfıdır. Öfke ve şehvet ise hayvanlık huyudur, hayvanlık vasfıdır.
Kadın, sadece bir sevgili değildir, kadın Hakk’ın ışığıdır, nurudur. Sanki o, mahluk değildir de hâlıktır.” (Şefik Can, Mesnevî Tercimesi, Cilt, 1- beyit 2433-2437)
***
Kadına şiddete dikkat çekmek için Meram Belediye Başkanı Fatma Toru, geçtiğimiz yıllarda bir kampanya başlatmıştı. Hatta Fatma Hanım, “Mutluluk bir kadının en önemli takısıdır” demişti. Şimdi de Konya Valiliği öncülüğünde; “2017-2020 Dönemi Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Konya İl Eylem Planı” hazırlanmış.
Herşeyden önce; şiddetin ilâcının “sevgi” olduğunu ifade ederek karı-koca, ebeveyn-çocuk arasındaki şiddet ile spor sahalarında, sokakta, caddede ve diğer mekânlarda görülen şiddetin de panzehirinin SEVGİ olduğunu söylemeliyim.
Yunus’un “Sevgi baht olmuş ezelden bize” dediği gibi sizde ve bizde türlü türlü olan bu sevgiyi ele alırken, bu efsunlu kelimeyi kullanırken gerçek anlamda bir sevgiyi karşı tarafa nasıl göstermek gerekir…
Evliliklerin yüzde 80’inin hasbelkader sevgiden yoksun, çoluk çocuk sahibi olunduğu veya daha başka tali şeylerin devreye girmesiyle iteleye kakalaya devam ettiği bir Türkiye’de; kadına şiddet nasıl önlenecek?..
Dünya, küresel hale gelen ve getirilen bir şiddet anaforunun içine doğru çekilmekte.
Ekranlardan her Allah’ın günü şiddet sahneleri eksik olmuyor.
Dizilerde ve evlilikle ilgili programlarda şiddetin daniskası gösteriliyor. Tartışma programlarında bile insanlar birbirlerine sözlü şiddet uyguluyorlar.
Yerel anlamda mahalli basına elbette çok şeyler düşüyor.
Kadına yönelik gözle, sözle, davranışlarla ve özellikle döverek şiddet alabildiğine arttığı bir dönemden geçiyoruz.
Konya, Mevlânâ gibi bir derya ve Mesnevî gibi bir esere sahip olmasına rağmen bunu; “kadına şiddeti önlemede” kullanamamışsa, yaşanan problemlere organizeli çözümler üretememişse, kabahati önce kendimizde, eğitimcilerde aramamız gerekiyor.
Burada suçlu olan eğitimciler ve dolayısıyla öğretmenler ile hocalardır.
AZİZİM DİYOR Kİ…
Sevgi, aşk, merhamet, şefkat ve muhabbet…
Kadın, bu kelimeleri yerli yerinde kullanacak bir erkek ister…
Kadın, tebessüm ister…
Kadın, “seni seviyorum”, “aşkım benim” diyen bir koca ister…
Kadın, kendisine merhamet gösterecek bir koca ister…
Kadın, kendisini şefkatle kucaklayacak ve kendisini güvende hissedecek güçlü kollar ister…
Kadın, kendisiyle muhabbet edecek bir eş, arkadaş ister…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.