Konya’daki Organizasyona Tokyo Çelmesi
Son basın toplantısında Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay’a, Konya'da düzenlenecek 5. İslami Dayanışma Oyunları’nın son durumunu sormuştuk.
Başkan Altay, hazırlıkların tüm hızıyla devam ettiğini ancak salgın gerçeğinin de göz ardı edilemeyeceğini söylemişti. Altay, ayrıca burada Tokyo Olimpiyatları’nın takip edildiğini gelişmelerin buna göre değerlendirileceğini belirtmişti.
Tokyo Olimpiyatları ile ilgili olarak geçtiğimiz gün; Japonya’da yapılacak olan Olimpiyatların yerel organizatörleri, Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), Uluslararası Paralimpik Komite (IPC) ve Japon hükümet temsilcileri bir görüşme gerçekleştirdiler. ‘Devam etmekte olan koronavirüs pandemisi nedeniyle bu yaz yurt dışından Japonya’ya misafirlerin kabul edilemeyeceğini’ açıkladılar. Bu kararı almak kendileri için de zor olmuş.
Peki, iptal ve erteleme talepleri nasıl karşılık bulmuş dersiniz?
Geçen yıl ertelenen olimpiyatların yüksek maliyeti (12,5 milyar Euro) nedeniyle iptal veya erteleme olmadan 23 Temmuz - 8 Ağustos tarihleri arasında Japonya dışından seyirci alınmadan yapılmasına karar verilmiş.
Olimpiyat tarihinde alınan karar bir ilk olma özelliğine sahip.
Bu durum şehrimizde düzenlenecek olan 5. İslami Dayanışma Oyunları’nı direkt etkiliyor maalesef.
Şehir için makul olan dayanışma oyunlarının 1 yıl daha ertelenmesidir. Seyircisiz yapılması Konya adına ciddi bir kazanç getirmez.
Konuyla ilgili kaynaklardan bilgi talep ettim. Lakin karar henüz çok sıcak. Bu yüzden Konya’daki organizasyonla ilgili şimdilik bir şey belli değil.
Dilerim elimizdeki bu önemli organizasyon buhar olup uçmaz…
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ
Çok şükür, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iradesiyle Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi. Avrupa ülkelerinin birçoğunda sözleşme ciddi şekilde tartışılıyor.
Bizdeki ‘bizden’ görünen bazı kadın örgütleri de sözleşmeyi şiddetle savundu. Meselenin kadına şiddet veya kadın cinayetleri ile ilgili kısmına katılmayan bir Allah’ın kulu olabilir mi? Lakin bunun için illa İstanbul Sözleşmesi’ne gerek var mı? Sözleşmenin içindeki sapıklık ibarelerini kaldırıp olumlu olanlarını alırsınız olur biter.
Kadın cinayetleri sloganıyla perdelenen 3. Madde açıkça cinsel yönelim tercihi gibi kavramlarla sapkın eşcinsel ilişki biçimlerini yasayla meşrulaştırmak ve yasa yoluyla topluma dayatmak anlamı taşımıyor mu?
Okurken çok uzak gibi geliyor olabilir. Lakin şu Konya şehrinden bile böylesi hallere düşmüş, hatta şehir dışından partner getirtmek suretiyle eşcinsel sapıklıklar yapanların videoları, isimleri, basılmış haberleri bizlere de gelmiyor mu sanıyorsunuz?
Bunları olumsuz örnek oluşturmasın diye haber yapmıyoruz. Lakin bu durum böylelerinin hiç olmadığı anlamı taşımıyor.
Milli olmayan filmlerde, senaryolarda, dizilerde, sosyal medya organlarında ve dijital platformlarda LGBT’nin nasıl meşrulaştırıldığını; nasıl Türk aile yapısının köküne dinamit koyduğunu hep birlikte izliyoruz!
Tekrar şükrediyorum ve Sayın Cumhurbaşkanına teşekkür ediyoruz. En azından yasal bir dayanakla ortada olması engellenmiş oldu.
21 MART GARİP BİR DÖNGÜ
21 Mart’ın bazılarımız için çok farklı anlamları olabilir. Kimi tarihi kimi sosyolojik. Kimine bayram kimine seyran…
Biliyorsunuz takvimlerin haftanın günleriyle eşleştiği 7'şer yıllık döngüleri vardır. Şubatın 29 çekmesiyle bu döngü 4 yılda bir bozulur.
Kişisel şeyleri yazmak zordur. Kafanızı da ağrıtmak istemem aslında. Burada okumaya son verenlere darılmam.
22 yıl önce 21 Mart yine bir Pazar gününe rastlamıştı. Tıpkı bu seneki gibi.
Biliyor musunuz, yaşları kaç olursa olsun çocuklar babaları ölünce büyürmüş. Hele erkek çocukları babaları ölünce gerçek hayatla tanışırmış. Ben bunu yaşayıp anladığımda takvim yaprağı Mart ayının 21’ini gösteriyordu. Ve günlerden pazardı… 12 yaşında büyümüştüm artık.
Sapasağlam koca yürekli bir adamın ‘iyi hissetmiyorum’ deyişi ile ‘kalbinin duruşu’ arasındaki 1 saat… Sonra ‘yetiştirircesine’ mezara konuluşu. O film şeridi hiç gitmez gözümün önünden.
Ve o 40 küsur kişilik sınıfta öğretmenin ‘baban ne iş yapıyor?’ sorusuna verilemeyen cevap. Suskunluk…
Ben 21 Mart gününü hiç sevemedim. Döndü geldi 22 yıl sonra yeniden o Pazar gününü yaşattı.
Rabbim rahmet eylesin. Cennetinde bir araya getirip yaşayamadıklarımızı yaşatsın inşallah…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.