MHP “evet” diyor. Ya ben ne diyorum?..
“Cumhurbaşkanlığı Sistemi” olarak adlandırılan Başkanlık Sistemi’nin ülkemize ne getirip, ne götüreceği konusu ülkemizde esaslı bir şekilde tartışılmadan 16 Nisan’da; vatandaşın önüne referandum sandığı kondu.
16 Nisan’da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, yâni aziz devletimizin geleceğini oylayacağız. Bu açıdan çok düşünmemiz, çok sorgulamamız gerekiyor.
Referandumdan “evet” de çıksa “hayır” da çıksa herkes bu karara saygı göstermek zorunda. Yalnız, Başbakan Yıldırım diyor ki; “PKK, FETÖ ve HDP hayır dediği için bir evet diyoruz. İşte Hayırcı’lar PKK-HDP-FETÖ” diyor. Bu alenen ayrıştırma-kamplaştırma değil de nedir?
Meselâ “evet derseniz PKK tamamen bitecek” açıklaması da; sandıktan 16 Nisan günü hayır çıkarsa, o zaman “PKK devam mı edecek veya bölücü örgütle mücadele duracak mı?..” sorusu kulakları kurcalıyor ve vatandaşı son derece endişeye sevkediyor.
Yâni dün PKK ile müzakere edenler bu bölücü örgütle amansız bir mücadeleye girmeyecekler mi? Bu tür açıklamaların “Yenikapı ruhu”na da aykırılık teşkil etmiyor mu? Kaldı ki, 15 Temmuz darbesi ve ülkeyi işgal planı gerçekleşmiş olsaydı, Doğu Anadolu olduğu gibi PKK’nın eline geçiyordu.
***
Milliyetçi Hareket Partisi Konya İl Teşkilâtı tarafından Dedeman’da düzenlenen basın toplantısında MHP Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı, Anayasa’nı 18 maddesinin değiştirilmesiyle ilgili olarak “Devlet ile milleti buluşturan bir düzenleme yapıyoruz. Getirilen sistem millete dayanan bir sistem” demişti. MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın da, daha önce “Tam tersine parlamenter sistem yerli yerinde duruyor. Bunun yanında Cumhurbaşkanlığı makamı; yetki, sorumluluk ve görev alanı itibariyle güçlendirilerek hükümet etme sisteminin rotası yeni baştan çizilmiştir” demişti.
Aslında, Barolar Birliği’nin yaptığı çalışmaya göre; 18 maddelik teklifle Anayasada çok değişiklik yapılıyor. 1999’da da değişiklik yapılmıştı. Bu seferki değişiklik, 1999’da yapılan değişiklikten çok daha kapsamlı. Meselâ 16. Madde de “Bakanlar Kurulu” ifadelerinin tamamı çıkarılıyor ki bu Anayasa’da en 30-40 maddede değişiklik anlamını taşıyor. Dolayısıyla bu 18 maddelik değişiklik Anayasa’da çok ciddi değişikliklere yol açıyor.
Türk devlet geleneğinden de gelen devlet başkanlığı anlayışı, devlet başkanının tarafsız olmasını gerektirir. Türk tarihini incelediğimiz zaman devletin başı daima yürütmenin başına birini atamıştır. Bu sadrazam olmuştur, vezir-i azâm olmuştur, baş vezir olmuştur, baş nazır olmuştur, başbakan olmuştur. Yâni yürütmenin başında devletin başı olmaz, devletin başı birini oraya atar. Bu devletin başının üç erki de adaletle kontrol edebilmesi için geliştirilmiş bir mekanizma.”
Getirilmek istenen sistemde yürütmenin başı Cumhurbaşkanı oluyor. Cumhurbaşkanı da partili bir cumhurbaşkanı olduğunda hem yürütmenin başı hem devletin başı olduğunda, bu demokrasinin aslî ilkesi olan kuvvetler ayrılığı prensibine aykırı bir durum meydana getiriyor.
Peki bu değişikliğin adı ne oluyor?
Başkanlık değişikliği mi, yoksa tek adam değişikliği mi?..
Sayın Kalaycı, “Milletimiz; 16 Nisan’da bir parti, bir şahıs, bir fikir, bir siyaset değil; önüne koyulan anayasa değişikliğini oylayacak, kendi geleceği hakkında bir karar verecektir.” dedikten sonra anayasa değişikliği ile hükümet sisteminde değişiklik yapıldığını, yürütmenin çift başlılıktan kurtarıldığını ileri sürerek şu ifadelere yer veriyor:
“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle Türkiye’nin yönetim yapısı netleşirken, kuvvetler arasındaki ayrım da doğal ve olması gereken kulvarına gelmektedir.
Yasama ve yürütme arasındaki denge ve denetime ilişkin mekanizmalar artırılmakta ve kuvvetlendirilmektedir. Cumhurbaşkanının sınırsız şekilde kullandığı yetkiler netleştirilmekte ve Cumhurbaşkanına cezai sorumluluk yüklenmektedir. Yürütme, yasama ve yargı karşısında hesap verebilir hâle getirilmektedir. Cumhurbaşkanının yetki ve sorumluluklarında bir denge kurulmaktadır. Cumhurbaşkanı ve yardımcıları ile bakanlar her türlü eylem ve işlemlerinden sorumlu tutulacak, suç işleme halinde Yüce Divana gönderilebilecektir.
Bu itibarla; tek adama dayalı dikta ve otoriter bir rejim çıkacağı yönündeki iddialar, hem mevcut sistemdeki sorunları göz ardı eden, hem de yeni sistemin getirdiği denge ve denetim mekanizmalarını görmezden gelen asılsız ve mesnetsiz bir iddiadır.”
***
Yeni değişikliğe göre, bir kere parlamenter sistem yerli yerinde durmuyor.
Neden durmuyor?
Yeni sisteme göre, cumhurbaşkanı TBMM’den kendisine verilen bir yetkiyle değil, doğrudan anayasadan aldığı bir güçle KHK yapıyor duruma gelecek. Bu, TBMM’ye karşı çıkardığı KHK’lerden dolayı sorumsuz olması demek değil midir? Dolayısıyla parlamenter sistem yerli yerinde durmuyor.
Bu hamur daha çok su götürür olduğundan dolayı o toplantıda Sayın Vekilimize, “bu değişikliklerle Türk Milliyetçiliği yoksa tasfiye mi ediliyor?” diye bir soru da sormuştum.
Yarın kaldığım yerden devam ederiz inşaâllah.
AZİZİM DİYOR Kİ…
2014’ün Ağustosun 10’undaki Cumhurbaşkanı seçiminde oyumun rengi “evet” olmuştu. Bunu da açık bir şekilde dile getirmiştim.
16 Nisan 2017’de gerçekleştirilecek olan referandumdaki oyumun rengi ne yazık ki “evet” olmayacak.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.