Özgürlüğü kullanma kılavuzu
Biz insanlar, kullandığımız her şeyi doğru ve yerinde kullanmak zorundayız. Aksi halde başımız belâdan kurtulmaz. Aklımızı doğru kullanacağız, zamanımızı doğru kullanacağız, aracımızı doğru kullanacağız, ev aletlerimizi doğru kullanacağız, ilaçlarımızı doğru kullanacağız. Şu anda aklıma gelmeyen bir çok şeyi doğru kullanacağız. Zaten doğru kullanalım diye “kullanma kılavuzları” vardır ya. O kullanma kılavuzları gereksiz yere hazırlanmaz elbette. Öncesinde kötü ve yanlış kullanılmasından doğan aksaklıklar o kullanma kılavuzlarına da kılavuz olmuştur. Yani bir nevi kulak küpesi gibi.
Hani sık-sık kullanırız: “Tecrübelerim, yediğim kazıkların bileşkesidir” diye. İnsanoğlu yürümeyi bile düşe kalka öğrenir. Düşe-düşe düşmemeyi, yürümeyi, hatta koşmayı öğrenir. Bir sürü sıkıntıları kullanma kılavuzunu iyi okumadığımızdan çekeriz. Eşek bile çamura bir kere çökerken, akıl nimeti ile mücehhez insanoğlu, aynı çukura birden çok düşüyorsa, kusura bakmayacak, eşekten ders alacak. Bunda gurur yapacak bir şey yok.
Her bir şeyin kullanma kılavuzu olur da, özgürlüğün kullanma kılavuzu olmaz mı?
Belki yazılısını bulmak kolay olmaz ama, tecrübelerin bileşkesinden neticeye vasıl olmak o kadar da zor olmasa gerek. Hele ki aynı çukura daha önce bir kere düşmüşsek, ya ders alacağız çektiğimiz sıkıntılardan, ya da eşeğe soracağız.
Kılavuzun yazdığı gibi kullanmadığımız bir alet en kötü ihtimalle “pert” olur. Yenisini alır, çözeriz meseleyi. Ama özgürlüğün yenisini nerden, nasıl alacağız? “Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur” diyecek kadar akıl hovardası değiliz elbette. O zaman yedeği olmayan şeyi kullanırken kılı kırk yarmak gerekmez mi? İnsan yolda bulsa bile o kadar hor kullanmamalı özgürlük denilen nazlı gelini. Küstürmeye de gelmez ha, benden söylemesi.
Suriye’deki iç karışıklıktan canlarını zor kurtarıp, ülkemize sığınan insanlar bile, bizlere özgürlüğün ne kadar değerli olduğunu anlatmaya yetmiyorsa, şöyle diyebiliriz:
Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.
Kimsenin her ne sebeple olursa olsun, ülkemizi yangın yerine çevirmeye hakkı yoktur. Böyle bir “özgürlük” tanımı da yoktur zaten. Özgürlüğü kullanma kılavuzu bu tür kullanımdan meydana gelecek arızayı tazmin etmeyeceğini de büyük harflerle yazmış. Biz de o büyük harflerle yazılmış olan uyarının altını kırmızı kalemle çiziyoruz. Çiziyoruz ki, iyi görülsün. Bu durumda da atalarımız boş durmamış, özlü bir söz söylemiş:
Kendi düşen ağlamaz !
Bu asil millet sabırlıdır. Bu asil millet merhametlidir. Bu asil millet vefakârdır. Düşmanına bile saygılı davranan bu milletin sabrını da kimse sınamasın. Ekmek elden, su gölden beleş yaşamaya alışmışların, şimdi de yağmacılığa soyunması, Vandallıklar yapması affedilecek şey değildir. Biz bu vatanı, bu özgürlüğü yolda bulmadık.
Hatırlatmakta fayda var…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.