Tarih bizi Myanmar’a çağırıyor
Entrikalarla dolu “Diriliş” dizisini izledikten sonra, sunuculuğunu Pelin Çift hanımın yaptığı Gündem Ötesi programını dinledim.
Konuşmacı Prof. Dr. Tufan Gündüz, daha önce de, Saraybosna’nın yüksek ormanlarla kaplı bir dağın tepesinde yaşayan yaşlı bir Boşnak teyzenin, bir Ramazan günü vefalı Türk askerini nasıl beklediğini ve kapısı çalınınca da beklediğine değdiğini anlatmıştı ya. O sahne tekrar gözlerimin önünde canlandığında, gözlerim nasıl yaşardıysa, Tufan hocayı yine dinlerken gözlerim sulandı. Hazret-i Mevlâna, bir beyitinde “Gözyaşı nerdeyse rahmet oraya iner” diyor ya. Yüreğim rahmetle doldu ve gençliğimde severek okuduğum, ülkücü arkadaşlarımla salonlarda beraber büyük bir coşkuyla söylediğimiz Çırpınırdı Karadeniz türküsünün şu sözleri aklıma geldi:
“Vefalı Türk geldi yine, selâm Türk’ün bayrağına.”
'Beni bir Türk defnetsin'
22-23 yaşlarında bir Türk genci İstanbul’dan kalkacak ve merakını gidermek için Saraybosna’ya gidecek, birkaç şehir gezdikten sonra Osmanlı tarihi ve kültürünü hâlâ koruyan Visoko şehrine yerleş.
Bosna'da yaşayan bir Türk gencinin Tufan Gündüz'e anlattığı yaşlı bir Boşnak'ın vasiyeti duygu yüklüydü. Gelin hikâyesin gerisini Gündüz hocadan dinleyelim: “Bir buçuk ay önce Bosna’da bir sempozyum dolayısıyla bulunuyordum. 22-23 yaşlarında bir delikanlı yanıma geldi, tanıştık. Bu delikanlı Saraybosna’ya gelmiş ve birkaç şehir gezmiş. Benim anlattığım o yaşlı teyzenin anlattıklarının doğru olup olmadığını araştırdıktan sonra Visoku şehrine yerleşmiş. Sırpların falan olduğu Müslüman-Hristiyan karışık bir şehir. Müslüman bir aile bir gün bu Türk gencinin yanına gelmişler. Demişler ki, seni bir cenazeye götüreceğiz. Genç ‘neden ben?’ demiş. Çünkü ailenin yaşlı büyüğü vefat etti ve vasiyeti de; “beni bir Türk defnetsin” demiş.
Genç, onlara “cenaze kıldırmayı bilmiyorum ki, sadece Fatiha okuyabilirim” dedim diyor. Ve cenazeye gittim ve sadece Fatiha okudum.
Kardeşim tarih bizi çağırıyor. Bundan kaçamazsınız. Türk’ün sancağının gölgesi çok büyük! Ve hâlâ insanları serinletiyor. Visoko şehrine İstanbul’dan bir genç gitmiş, oradaki tek Türk ve onu da defin işine davet ediyorlar. Çünkü tarih o çocuğu oraya çağırdı. Halep’teki de bizim geleceğimizi biliyor, Başika’daki, Musul’daki de bizim geleceğimizi biliyor. Pakistan’daki de bizim geleceğimizi biliyor, Makedonya’daki de bizim geleceğimizi biliyor. Bizim sancağın gölgesi o kadar kuvvetli düşüyor ki… Biz oralara gitmek zorundayız. Tarih bizi çağırıyor.
O teyze bizi nasıl bekliyorsa, onun gibi milyonlarca teyze bizi bekliyor. Çünkü tarih bizi çağırıyor. 600 yıl bir bölgede siz hüküm sürüyorsanız, ve bin yıl bu topraklarda hâla ayakta kalmışsanız, tarih sizi çağırıyor, bundan kaçamazsınız.
Tarih bizi Myanmar’a çağırıyor
Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanı iken 2013’ün Kasım ayında Myanmar’ı ziyaret ederek Arakan Müslümanlarıyla birlikte gözyaşı dökmüştü.
Sayın Davutoğlu, hariciye bakanı iken dünyanın neresinde bir şehit ve mazlum varsa, o bölgeye kadar gidiyor ve Müslüman kardeşlerimiz ile soydaşlarımızın gönlünü alıyordu.
Myanmar’da bütün eziyet ve zulümlere, katliamlara katlanarak yaşamaya çalışan Arakanlı Müslümanlar, Davutoğlu’nu “Vefalı Türk geldi yine” diyerek sevinç gözyaşlarıyla karşılamış ve “Osmanlı torunları bizi kurtarmaya geldiler” diye Ahmet Davutoğlu’na sarılarak beraberce gözyaşı dökmüşlerdi. O sahne de gözlerimin önünden hiç silinmiyor!
Şimdi “Myanmar nere, Konya nire…” diyeceksiniz…
Myanmar’da büyük bir göç hadisesi yaşanıyor. Müslümanlar, yaşamaya çalıştıkları gettolardan da kovuluyorlar. Müslümanlara zulmün başını Budist rahipleri ile zâlim hükümetin ordu birlikleri çekiyor. Kaldıkları GETTOları helikopterlerden atılan bombalarla yakılıp, yıkılıyor ve göçe zorlanan Müslümanlar, yolarda telef oluyorlar. Olayları yabancı ajanslardan ve Myanmar’daki sosyal medya vasıtasıyla yakından takip ediyorum. Yanan ve kül olmuş Müslüman cesetlerini gördükçe, onlara yapılan hayvanca ve korkunç işkenceler ile zulümleri izledikçe kahroluyorum!
Ve bir Konyalı olarak diyorum ki, tarih bizi Myanmar’a çağırıyor.
Arakanlı Müslümanlar; “Vefalı Türkler ne zaman gelecek te bizi terörist Budist rahiplerinin elinden kurtaracak” diyerek bizleri, Bangladeş ile Hindistan’a sınır olan Myanmar’a çağırıyor.
Sizin, Hindistan ve Bangladeş Müslümanlarının Millî Mücadele’de bize, nasıl bir fedakârlıkta ve cefakârlıkta bulunduklarından haberiniz yok mu yoksa?..
AZİZİM DİYOR Kİ…
Dünyanın neresinde ve hangi bölgesinde bir zulüm varsa, din, dil, ırk, soy sop ayırt etmeksizin bizim, yâni Müslüman Türk’ün o acıyı kendinde hissetmesi lâzım.
Siz isteseniz de istemeseniz de tarih, bizi, buna zaten zorluyor.
Vefalı Türk olmak, beklenilen Türk olmak o kadar kolay değil…
Cihad etmek için güzel bir ahlâka, imana ve akla sahip olmak gerek.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.